BİR maç vardır Dünya Kupası finallerinde.. Bütün futbolseverleri, ama futbolu gerçekten sevenleri kahreden..
Futbol tarihinin en iyi takımlarından biri olan Zico’lu, Eder’li, Socrates’li Brezilya’nın İtalya’ya 3-2 yenilip elendiği maç.. Barcelona’da bitime 32 dakika kala beraberlik yetecekken, inanılmaz ofansif bir taktikle elenen Brezilya herkesi şok etmişti..
Aradan yıllar geçti.. Çok şey değişti, ama futbolda bir altın kural değişmedi.. Gol yememeyi öğrenmeyen takımların uluslararası platformda işi yok.. Önce gol yemeyeceksin, sonra atmak için her türlü çabayı sarf edeceksin, sonra işin şov tarafını düşüneceksin.
Fenerbahçe tarihinin en başarılı teknik direktörlerinden birini gönderdi. Yerine Zico’yu aldı.. Hiçbir Avrupa Kupası maçı yönetmemiş Zico, Fenerbahçe’nin geçebileceği bir turu adeta Dinamo’ya hediye etti. İlk maçta Anelka’yı oynatması.. Tecrübesiz Can’ı göbeğe koyması.. 1-1’den sonra orta sahayı kuvvetlendirmek yerine oyunu ileride kurmaya çalışması Zico’nun hatalarıydı.. Bir ara merak ettim savunmanın zirveye oturduğu Dünya Kupası’nda Zico’nun diğer maçları seyredip seyretmediğini..
Uyardık ama...
İlk maç bitti. Rövanş için uyarılarda bulunduk. Can’ın bu ağırlığı kaldırmaya hazır olmadığını, Servet’ten mutlaka yararlanılmasını gerektiğini belirttik. Can’ın tuttuğu, daha doğrusu tutamadığı Shatskikh iki golle turu alıp götürdü..
1-1’den sonra yine tura ortak olabilirdi F.Bahçe.. Tuncay biraz kenara çekilse, oraya Alex girse, Tümer oyun kurucu pozisyonunda oynasa, F.Bahçe ikinci golü yemeyebilirdi. Hele hele göz göre göre yenen ilk gol sonrası Ümit göbeğe çekilse, tribünleri dolduran binlerce seyirci bir Avrupa hüsranı daha yaşamazdı..
H H H
Bir de genel eksikleri var Fenerbahçe’nin.. Örneğin Rüştü.. Hala uzun vuruşlarla topu rakip sahaya atmaya çalışıyor.. Oyunu geriden kurma çabası içine çok yavaş giriyor.. Rakip toparlanıyor. Bu arada kimse de Rüştü’den top istemiyor. Ben bu kadar deorganize bir savunmayı çok az gördüm..
İkinci eksik hızlı rakiplere karşı çok veren Fenerbahçe’nin ağır hücum etmesi.. Yerleşik savunmaya karşın sadece uzaktan şut çekerek gol bulmaya çalışmak, basketbolda tüm umudunuzu üçlüklere bağlamanıza benziyor..
Bir eksiklik daha.. Türkiye’nin en güzel stadı Fenerbahçe’nin kullanımında.. Ama en kötü zemini bu statta.. Bu zeminde iyi futbol oynamak, top sürmek, çalım atmak beceri istiyor..
Dördüncü eksiklik seyirci.. Taraftar takım galipken takımı desteklemez.. Takım elenmişken destekler.. Taraftar hata yapan futbolcusunu, takım kaptanını ıslıklayıp, gol atanın adını sürekli anmaz.. Üstelik adını andığı o futbolcu gitmek için yönetime sürekli baskı yaparken..
Ve Fenerbahçe’nin son eksikliği.. Avrupa’da turlar atlamak, finaller oynamak, kupalar almak önce yürek ister.. Para değil.. Başkanında, kaptanında, teknik adamında, futbolcusunda o yürek olduğu zaman F.Bahçe’nin Anelka’ya da, Ortega’ya da, bilet karşılığı tezahürat yapanlara da ihtiyacı kalmaz.. Denizli’de pısırık bir futbolla şampiyonluk kaptırmaz.. Kiev’de 20. saniyede gol yiyerek tarihe geçmez.. Ey Fenerbahçeli futbolcu kardeşlerim.. Yerliler, yabancılar..
Önce yürek, sonra para..
Hadi bu gün erken kalkın 13.30’da televizyon başına geçin Yunanistan karşısında gerçek Devler’i izleyin..
Not: Atladığı tur ve ülke puanına yaptığı katkıdan dolayı Galatasaray’ı bir kez daha kutluyorum..