HAFTA içinde Hürriyet’in spor sayfalarında ilginç bir değerlendirme vardı. Yılların deneyimi Korkut Göze, Galatasaray’ın attığı her adımı takip eden İlhan Söyler ve Beşiktaş’ın içini dışını bilen İsmail Er’le derbiyi masaya yatırmıştı. Başlığa çıkan analiz bilindik ama çarpıcıydı: Savunmalar arızalı!
Derbi başladı. Başlar başlamaz da hatalar başladı. Zincirleme trafik kazası gibi. Ülkenin en iyi kalecisi basit bir pozisyonda topu elinden kaçırıyor, gol. Ülkenin en yetenekli genç oyuncusu ofsaytı bozup adamını kaçırıyor, gol. Ülkenin en hızlı yabancı oyuncularından biri olmadık yerde penaltı yaptırıyor, gol. Dakika 16, ağlarda üç gol.
Savunmaları bu kadar dağınık iki takımın karşılaşmasında, bu kadar önleme karşın, bu kadar kısa sürede üç gol birden olması düşündürücü. Mustafa Denizli’nin bu maçla kaybedecek çok şeyi var. Geldiğinden beri Beşiktaş bir türlü çıkış yapamamış. Gol noktalarında sıkıntı çekiyor. Kocaeli ve Gençlerbirliği maçlarını çıkarın, 9 maçta atılan 6 gol var sadece. Takımın hem hücumdaki kimyasını bozmak istememiş dünkü derbide hem de savunmaya ekstra önlemler almaya çalışmış. Holosko’nun, Uğur’un dengesizce penaltı yaptırdığı anlarda olduğu gibi herkesin savunmasına yardıma gelmesini istemiş.
Skibbe farkında
Galatasaray ligin en golcüsü. Servet bile her maç iki-üç gol pozisyonuna giriyor. Sahasında sadece bir beraberliği var. Bu önemli istikrar sarı kırmızılı takımı bütün olumsuz faktörlere karşın "şampiyonluğun güçlü adayı" yapıyor. Skibbe bunun farkında. Maçlar kazanılınca Galatasaray kadrosu kazanacak, kaybedilirse o kaybetmiş olacak. Buna karşın Alman çalıştırıcı daha rahat. Kewell’ın yokluğunda Nonda’yı çekinmeden sürmüş sahaya. Rakip; Lincoln, Baros, Arda üçgeniyle boğuşurken Nonda’nın daha fazla katkı yapması gerekirdi aslında.
Özgüvenliydi
Beşiktaş niye kazandı, Galatasaray nasıl kaybetti. Fazla söze gerek yok. Bir tarafta üç golün altındaki isim Lincoln, diğer tarafta arkadaşlarını yalnız bırakan Delgado. Bir tarafta hat-trick yapan Baros, diğer tarafta şutu olmayan Nobre. Bir tarafta bir gol atıp, bir şutu direkten dönen Servet, diğer tarafta her topta adamını kaçıran Gökhan. Fark az bile.
Cüneyt Çakır kendini ne kadar geliştirdiğini gösterdi yine. Bu kadar gerilimi yüksek maçta iki "penaltıyı" da tereddüt etmeden çalması özgüveninin göstergesiydi. Kartı varken kasti hareket yapan Delgado’yu bile oyunda tutmaya çalıştı. Yardımcısının uyarısıyla, omuz omuza yapılan Holosko-Servet mücadelesine hücum faul vermesi en büyük hatasıydı. Hakemler bu tip pozisyonları oynatmalı. Gol olsa da olmasa da önemli değil. Bu tip pozisyonlarda gol atan forvetler şimdi Premiere Lig’de gol kralı. O pozisyonlarda yere düşeni değil, ayakta kalanı ödüllendirmek gerek.