FENERBAHÇE’nin işi çok zor bu sezon. Bir yandan tarihin en zor liginde şampiyon olmak için uğraşacak, 26 yıldır kazanamadığı Türkiye Kupası’nı elde etmeye çalışacak. Diğer yandan da doğru hamlelerle iç ve dış transferi yapacak. Ve bütün bunlar olurken bir kongre yaşayacak.
İki yol Fenerbahçe’nin önünde. Doğru hamlelerle son 5 yılda olduğu gibi ileri mi gidecek, yoksa popülist yaklaşımlarla zaman mı kaybedecek.
Alex’in sözleşmesi bitiyor Fenerbahçe’de. Okuduğum kadarıyla yönetim, Alex’in kalmasını düşünüyormuş. Taraftar zaten çok seviyor kaptanını. Brezilyalı yıldız, Fenerbahçe tarihinin hem en başarılı, hem de en yararlı oyuncusu. Kendi adına istatistik üretirken takım başarısız sonuçlar almamış yani. Alex geldiğinden beri Fenerbahçe’nin ligdeki en kötü derecesi ikincilik. O iki ikincilik de son anda kaçırılan şampiyonluklar sonucunda gelmiş.
Alex’li Fenerbahçe hem Şampiyonlar Ligi’nde, hem de UEFA Kupası’nda tarihinin en başarılı dönemlerini yaşamış. 4 yıl Kadıköy’de hiç yenilmemiş. 8 maç üst üste kazanmış. Chelsea, M.United, İnter, Sevilla, Anderlecht, PSV, CSKA Moskova gibi üst düzey takımları yenmiş.
Alex’ten sonra Fenerbahçe’nin Avrupa Kupaları’ndaki seyri değişmiş. Alex transfer edilene kadar oynadığı 104 Avrupa Kupası maçının sadece 31’ini kazanabilen, 77’sini kaybeden Fenerbahçe, Alex’in transfer olduğu 2004-2005 sezonundan sonra 48 maç oynamış. Bunların 19’unu kazanmış, 10’unu berabere bitirmiş, 19’unda yenilmiş. Yani 45 yılda 31 galibiyet, 5 yılda 19 galibiyet.
* * *
Golleri, asistleri, kaptanlığı, Fenerbahçeliliği, saha içindeki ve dışındaki duruşuyla Alex örnek bir oyuncu. Bir lider, bir kaptan. Dediğim gibi; Schumacher, Anelka, Uche, Baliç, Okocha, Ortega, Van Hooijdonk, R.Carlos, Pesiç, Repçiç, Andersson, Revivo, Rapaiç gibi önemli yıldızların hepsinin ötesinde. Fenerbahçe tarihinin en başarılı yabancısı Alex.
Buraya kadar yazdıklarımı okuyan herkes Alex’in sözleşmesinin hemen uzatılması gerektiğini düşündüğümü düşünecektir. Oysa tam tersi görüşteyim. Fenerbahçe bir karar verecek. Ve o karar hangi yöne doğru gideceğini belirleyecek Fenerbahçe’nin.
Son 7 maçta gol atamamış Alex. Onsuz oynanan Galatasaray ve Ankaraspor maçlarında 6 golle alınan galibiyetler dışında, Londra’daki Arsenal maçını da sayarsak yenen sadece 1 gol var. Porto karşısında, Kiev maçında takımını kurtaramadı bu kez Alex. Ve bir "Alex hayranı" olarak, çoğu anda ayaklarının gitmediğini gördüm Brezilyalı yıldızın, koşamadığını, yürüye yürüye maç bitirdiğini.
* * *
Ronaldinho 2006’da Barcelona ile Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşadı. Birçok ödül aldı Barça’daki kariyeri boyunca. İnanılmaz futboluyla büyüledi hepimizi. Ama sonra bir düşüş yaşadı Ronaldinho. Düşüş Barça’yı da etkiledi. Chelsea’ye attığı muhteşem golünde olduğu gibi inanılmaz işler de yaptı zaman zaman. Ama Katalan ekibi görmüştü artık Ronaldinho ile olmayacağını.
O yüzden Milan’a gitmesine ses çıkarmadı. Üstelik Deco gibi bir başka büyük yıldızı daha kaybetti. Çok büyük bir dünya devi de katmadı kadrosuna. Krkiç gibi, Pedro gibi genç yeteneklerle takviye yoluna gitti.
Sanırım Barça’nın da Milan’ın da aldığı sonuçları takip ediyorsunuzdur. Barça 10 puan farkla lider La Liga’da. Real Madrid’in 12 puan önünde. Tüm zamanların en hızlı oynayan takımı olma özelliğinde. Xavi, Iniesta gibi iki yönlü oyuncuların organizasyonu önemli. Messi, Eto’o, Henry, Krkiç uçuyorlar zaten. Daniel Alves, Keita gibi yüzde yüz doğru transferlerle daha da güçlendiler. Bu sezon deplasmanda oynadıkları tüm resmi maçları kazanarak rekor kırdılar.
Ronaldinho’yu Barça’dan alan Milan ise kötü günler yaşıyor Serie A’da. Lider İnter’in 9 puan gerisinde 3. sırada. Juventus’tan 4 yemişlerdi iki hafta önce. UEFA Kupası’nda da Wolfsburg’u Milano’da yenemeyip ikinci sırada kaldılar. Çok yetenekli gençler yerine; Ronaldinho, Shevchenko gibi isimleri aldı Milan. Yaş ortalaması zaten 40’a yakın! Büyük umutlarla aldıklar Ronaldo’yu da Brezilya’ya yollayıp reklam promosyonu olarak Beckham’ı kiraladılar şimdi de.
Fenerbahçe bir karar verecek. Ve bu kararın sonunda Barça olmaya mı çalışacak yoksa Milan'laşmaya doğru mu yelken açacak hep beraber göreceğiz..
İyi tatiller Erman Abi!
DİKKAT edersen birkaç haftadır senin yorumlarınla ilgili bazı eleştiriler yazıyorum Erman Abi. Çünkü önemli bir noktada önemli bir iş yapıyorsun. Yayıncı kuruluşta, bütün futbol dünyasının en çok dinlediği isimsin. Lincoln’ün yaptırdığı penaltıda Tello-İbrahim Toraman sohbetini yakalaman gibi çok önemli ayrıntıları gösteriyorsun bizlere. Ama sonuçta sen de bir insansın, tıpkı sert bir şekilde eleştirdiğin hakemler gibi.Sen de önemli hatalar yapabiliyorsun, tıpkı hakemlikte yaptığın gibi.Sen de yayınladığınız görüntülerin tam tersi şeyler söyleyebiliyor, yanılgıya düşebiliyorsun, tıpkı hepimizin işimizde zaman zaman hatalar yaptığı gibi.
Çarşamba günkü yazında; 1988-89 sezonundaki Fenerbahçe-Beşiktaş derbisinde gol düdüğü çaldığını, penaltı vermediğini söylemişsin. 19 Mart 1989 tarihli Hürriyet Gazetesi'ni arşivden bulabilirsin. Beşiktaşlı futbolcular ne demiş pozisyon için, sen ne yorum yapmışsın, gazete olay hakkında nasıl bir değerlendirmede bulunmuş hatırlayabilirsin.
Geçelim ikinci olaya. Servet’in attığı golün nizami olduğunu savunmuştun.. Senin fikrine saygı gösteririm. "Servet, Rüştü topa tam sahip olmadan vuruyor" demişsin. Yandaki fotoğraf da, bir anlamda bizim Piero. Sanırım pozisyonu oldukça net anlatıyor.
Ve Konya-Fenerbahçe maçı. Gazetedeki yazının başlığının; "Kural hatası var mı?" şeklinde olduğunu ama servisteki arkadaşlar tarafından kısaltıldığını söylemişsin. Doğrudur. Doğrudur da, yazının içinde; "Bu pozisyon yüzde yüz kural hatası" diyerek başladığın bir cümle var.. O cümle sanırım sana ait. O zaman başlıkla içerik biraz çelişmiş olmuyorlar mı?