Paylaş
Ben aradım. Çevir sesi bir süre çaldıktan sonra saniyelerin bile önemli olduğu telefon hattında bir kadın cevap veriyor...
Sanki çakır keyif...
Sanki akşamdan kalma...
Sanki ses sanatçılığa özenen bir seslenişle ‘Aaaloooo!..’ der gibi!..
Gerçekle yüzleşmekti benimkisi... Birden ben kimim? Neden aradım? diyerek kendimi sorguladım o uzunca ‘Aaaloooo!..’ya...
Sonuçta kendimi toparlayıp, heyecanla ihbarı yaptım. Tam bitti; ekipler gelecek derken, o ses tonuyla söylediklerimi tekrar etmez mi? Bir de “Yani tehlikeli araç mı kullanıyor; beyefendi?” diye sorması ise ikinci şaşkınlığımdı.
Ya sonrası...
**
Ben anlattım; anlattım sonra ne dese beğenirsiniz sizi ilgili birime aktarıyorum...
Sonra da bir daha yeniden daha ciddi bir ses tonuyla karşılanan ben yaşadıklarımı yeniden anlatmaya çalıştım.
Yok artık, hani bir söz vardır ya yeri geldi paylaşmak istiyorum; sayın yetkililer...
‘Atı Alan Üsküdarı Geçti...’ gerçekten geçti...
Siz anlattıklarımı anlamlandırıp, suçluyu yakalayıncaya kadar zaten kaçan da, giden de, ölen de ya da yanan ev kül olup gidiyor. Olayın sonunda ne olduğunu merak ediyorsanız; telefonu kapattıktan sonra soğuk bir su içtim...
Sonra derin bir iç çektim...
Ve bu telefon madem ‘Acil Yardım Hattı’ ilk aramalara cevap veren birimde kimlerin çalıştığını, bu kişiler işe alındığında hangi özelliklerin aradığı sorgulamadan edemeyeceğim.
Lütfen biraz daha duyarlı olalım...
***
O Höyük’ten kurtaracak ne kaldı ki!..
‘Tarihimizi ecdadımızı koruyanlar!.. Neredesiniz?’ diyerek başladım 5 Temmuz 2016 tarihindeki yazıma... Kazma-kürek tarihi talana şahit olmuştuk ama bu daha da ilginçti. Şöyle ki; Burdur’da 1’inci Derece Arkeolojik SİT Alanı içerisindeki M.S. 3 veya 4’üncü Yüzyıl’dan kaldığı tahmin edilen höyük, resmen kamyonlar ve paletli iş makinalarıyla talan edildi; yok edildi adeta!..
**
Gören mi; duyan mı?
Kocaman bir bilmiyorum var; Burdur’da...
Arazi sahibi talandan önce yetkililerden ‘kamulaştırın’ ödeneği istedi ama ‘ödenek yok’ denildi...
Neyse ki, yüreğime su serpen ama bir o kadar da geç alınan sonra da şaşırtan haberi aldım...
Jandarma, iş makinesi kullanan şüphelileri Isparta’da yakalayıp adalete teslim etmiş.
Sonra mı elbette eserler yok; şüpheliler de serbest... Artık yorum sizin... Aylar sonra da Kültür ve Turizm Bakanlığı kurtarma kazısına izin verdiğine dair yazışmayı Burdur Müze Müdürlüğü ile yapmış; yani tebliğ etmiş!..
Ama o izinde kazı kurtarma işini yapmak için yine ödenek yok.
O Höyük’te sizce kurtaracak bir şey kaldı mı?
Ne dersiniz yetkililer?
***
Yine mi fıskiyeden?
Alın yine bir vahşi sulama daha!.. Bu fotoğrafta Side’den.
Süleyman Demirel Bulvarı üzerindeki turizm yolu... Antalya’dan Manavgat’ta uzanan sorun şimdi de Side’de.. Kimin sorumluluğundan ziyade artık bu fıskiyeden sorunları konuşmak Antalya gibi kente yakışmıyor. Hani milyonlar harcıyoruz ya bu yollara lütfen ihale şartnamelerine biraz daha dikkat edelim. Herkese kendimizi güldürmek bir tarafa bu devirde böyle sulama tekniği mi kaldı sayın yetkililer?
Hadi gelin bu fotoğraftaki vahşi olan her şeyi yarından itibaren değiştirelim.
***
Biraz saygınız olsun!
ANTALYA’da Kaleiçi Yat Limanı açıklarında tur teknesi battı. Sadece tekne batsaydı!..
Ama acıdır ki insanlığımız da batmış gören yok.
Yer: Akdeniz Üniversitesi, Adli Tıp Morgu... Polis memuru Ramazan Çelik’e tekne faciasında ölen eşi Serap Çelik’in cenazesi bu fotoğraftaki gibi mi teslim edilir? Yeri gelince dini vecibelerden hiç taviz vermeyenlere söylüyorum.
Hani bu tabutun kapağı...
Cenaze böyle mi taşınır?
Çıktığı kapıya bir bakın...
Hangi çağda yaşıyoruz!..
Lütfen adli tıp morglarına bir gidin de; içerideki havasız, kötü kokudan tutun da bekleme salonundaki eksik ve pis koşullarda teslim edilen cenaze hizmetlerine bakın!..
Hadi ölene saygınız yok azcık yaşayanlara saygınız olsun!..
Paylaş