Paylaş
Bir an Türkiye’de değil de ‘şeriat’la yönetilen bir ülkede yaşadığınızı düşünün.
Kanunlara göre haklarınız şöyle :
• Her türlü motorlu vasıta kullanmanız yasak .
• Bisiklete binmeniz yasak .
• Yelkenli kullanmanız yasak .
• Sokaklarda başınız açık gezmeniz yasak .
• Bir topluluk içinde konuşmanız yasak.
• Erkeklerin elini sıkmanız yasak .
• Kocanız sizi döverse şikayet etmeniz yasak.
• Siyasete girmeniz yasak
• Derneklere üye olmanız yasak
Kocanızın veya aile büyüğü erkeğin izni olmadan şunları yapamıyorsunuz :
• Seyahat etmeniz yasak
• Otelde veya kiralık bir evde tek başınıza kalmanız yasak
• Çocuğunuza istediğiniz adı vermeniz yasak .
• Bir işte çalışmanız yasak .
• Çarşafınızın rengini değiştirmeniz yasak .
• Orta öğretim, lise veya üniversitede okumanız yasak.
• Yüzünüzü göstermeniz yasak..
• Kocanızdan boşanmanız yasak.
• Sevdiğiniz kişiyle evlenmeniz yasak.
• Boşandıktan sonra çocuklarınızı görmeniz yasak..
• Sosyal toplantılarda konuşmanız yasak.
• Kocasının ikinci bir kadınla evlenmesine itiraz etmesi yasak .
Bu liste uzayıp gidiyor. Bugün genel seçimler öncesinde bu konuya değinmek istememin nedeni, en azından bu yazıyı okuyacak olan türban veya çarşaf takan ve bu örtünme siyasetine sempati duyanların gerçekten ne istediklerinin farkında olup olmadığını sorgulamak
Atatürk peçeyi sadece kadınlara baskının değil şeriatın da simgesi olarak görmüştü
Şeriat kanunlarıyla idare edilen ülkelerde bugün Türkiye ‘de artık kanıksanmış bazı özgürlüklerin olmadığını yukarıdaki yasaklar ortaya koyuyor. İslam ve Şeriat kanunlarıyla bugün 1923 yılında tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verilen eşit haklar taban tabana çelişmektedir. Bu çelişki 84 yıl önce de vardı şimdi de var. Bugün 1990 yılları sonrasında siyasete, ‘Türban’ kavramını lanse edenlerin hangi amaçla bunu gerçekleştirmeye çalıştıklarını anlamak çok zor değil. Nitekim bizdeki tartışmalarda serinkanlı bir yaklaşım görmek mümkün değildir. En azından ‘türban’ı siyasi bir görüşün temeline oturtanlarla yapılan tartışmalarda kadının toplumdaki yeri, civar ülkelerden örnekler gibi somut konuları gündeme taşıma fırsatı çıkmamaktadır. Türbanlı ve türbansız kutuplar bir kör döğüşünde gerginlik yaratmaya devam etmektedirler. Nitekim kamusal alanda yasak olan türban, AKP iktidarı temsilcileri tarafından nedense bir tür inatla gerginlik ya da belirli çevrelere mesaj malzemesi olarak kullanılmaktadır.
Öte yandan Batılı bazı gözlemciler bu tartışmalara bakarak Türk kadınının öteki Müslüman ülkelerin çoğunda bulunmayan haklardan yararlanabiliyor olduğunu görmektedirler. Bu hakların temelinde Cumhuriyetin kurucusu Kemal Atatürk’ün 1934 yılında kadınlara oy hakkı tanıması, peçeyi kaldırması, kadın eğitimine ve çalışmasına önem vermesinin olduğunu söylüyorlar. Nitekim Kenneth Roth’un başkanı olduğu İnsan Hakları Gözlem Örgütü Türkiye’deki başörtüsü meselesiyle ilgili bir rapor yayınlamaya hazırlanıyor.
AKP iktidarının yarattığı korku tüneli kadınları harekete geçirmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin 43. kuruluş yıldönümü nedeniyle Yüksek Mahkeme’de düzenlenen törende konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, Anayasa’daki laik düzenlemeler kaldığı sürece, türbanın kamu kurumlarına girmesini sağlayacak tüm yasal düzenlemelerin Anayasa’ya aykırı olacağını söylüyordu. Bumin’in “Anayasa değişse bile türban serbest bırakılamaz” demesine TBMM Başkanı Bülent Arınç, “Anayasa değişse bile türban serbest bırakılamaz” diyen Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'e, “Bu Anayasa Mahkemesi'ni ben, Meclis'in yapabileceği bir Anayasa değişikliğiyle kaldırabilir miyim? Kaldırabilirim. Bugün AB ülkelerinin hiç birinde Anayasa Mahkemesi benzeri bir kurum yok” diye yanıt vermiştir. İşte bu gerginleşen tartışmalar sonucunda insanlar miting alanlarına koşmuşlardır .
Ankara Tandoğan, İstanbul Çağlayan mitinglerinde dile getirilen,verilmek istenen mesajlar nelerdir?
• Laik bir cumhurbaşkanı istiyoruz
• AKP'ye güvenmiyoruz
• Çağdaş batılı bir demokraside yaşamak istiyoruz
• Kadınların eşitliği demokratik haklarının korunması konusunda hassasız .
Bütün bu mesajları veren ve mitinglere katılan kişilerin toplumun okumuş yazmış, çağdaş ve Atatürkçü düşünceye sahip orta sınıfı olduğunu söyleyebiliriz. Bu meydanlarda toplananlar genel olarak Türkiye Cumhuriyeti anayasasının değiştirilmemesini isteyen demokrat seçmenlerdir. Bu seçmenlerin haklarını savunmakla yükümlü olan Meclis içi muhalefeti CHP’nin bu görevini ne kadar iyi yaptığı konusunda değişik görüşler de ortaya atılmaktadır.
Bir takım çevrelerin ve yaşadıkları ortamın gereği başlarında türbanla, ya da çarşafla gezen bayanların eğer korkulan senaryo gerçekleşirse, bir sonraki aşamada yukarıdaki yasaklarla karşılaştıklarında ne yapacaklar? Bu korku senaryosunun gerçek olmadığı konusunda sayın başbakanın ve AKP yöneticilerinin yeterince ikna edici açıklamalar yaptıklarını da söylemek güçtür. Sayın Meclis Başkanımız Bülent Arınç’ın ve sayın başbakanımızın bu konudaki demeçleri korkuları ortadan kaldırmamış, aksine artırmıştır .
Yaklaşan İzmir mitinginin öncesinde sokaklara çıkan demokrat seçmenleri hangi siyasi oluşumun kucaklayacağı da merak konusudur .
Aynı zamanda ‘Anneler Günü’ de olan 13 Mayıs'ta düzenlenecek 'Cumhuriyete Sahip Çık' mitingine, genel olarak kadın sivil toplum kuruluşlarının destek vermesi çok anlamlıdır İzmir Kadın Kuruluşları Birliği, Ege Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi, İzmir Barosu, ESTOB, Anneler Derneği İzmir Şubesi, ÇYDD, Ege Öğretim Elemanları Derneği, İzmir Tabip Odası, 19 Mayıs Samsunlular Derneği ve Zonguldak Karaelmas Derneği'nden oluşan tertip komitesine, sonradan katılma kararı alan 70 ‘in üzerinde sivil toplum kuruluşunun katılacağı da bildiriliyor .
Ege Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi sorumlusu Prof. Dr. Nurselen Toygar, mitinge İzmir'deki yaklaşık 70 kurum ve kuruluşun yanı sıra, Ege Bölgesi'ndeki 12 eczacı odası ile CHP, DSP, GP ve İP'nin de destek verdiğini belirtti. Özellikle KKTC'den de büyük katılım beklediklerini dile getiren Toygar şöyle söylüyor :
"Az sayıda ama anlamlı pankartlar açılmasına karar verildi. Miting alanında sadece Türk bayrağı ve Atatürk resimleri olacak. Mitinge kadar herkesin evine, işyerine bayrak asması çağrısında bulunuyoruz. Tüm İzmir kırmızıya boyansın. İzmir'e yakışan bir miting olacağına inanıyoruz."
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile DSP Genel Başkanı Zeki Sezer'in de bütünleşme kararından sonra ilk kez İzmir'deki mitingde halkın karşısına birlikte çıkıp el sıkışacağı da söylentiler arasında yer alıyor. Bu oluşumu kucaklamaya çalışan CHP acaba başarılı olacak mı yoksa tepki mi çekecek? Bunu pazar günü göreceğiz .
Anneler Gününüz kutlu olsun .
(1) Bu yasaklarla ilgili bilgi Asia News Ajansının , Suud’lu Gazeteci Hasna Al-Quna’nın Al-Riyadh Daily reportajından alınmıştır..
Paylaş