Medyatava adlı internet sitesinde okudum. Medyatava da Zaman’dan alıntı yapmış. TRT reyting kuruluşu AGB’ye rakip oluyormuş.TRT, AGB’nin ölçümlerinden memnun değilmiş. TRT kanallarının Türkiye’nin dört bir yanında izlenebildiğinden hareketle sonuçların daha farklı olması gerektiğini savunuyormuş. TRT elinde bilimsel bir veri olmadığı için tezini ispatta zorlanıyormuş, bu nedenle TRT yönetimi ‘Ulusal Televizyon Yayınları Türkiye Geneli Kamuoyu Araştırması’ yapıyormuş..***TRT, 2005 yılı içinde 45 üniversite ve 100 kişilik bir bilim heyeti ile her ay ulusal ve bölgesel çaplı reyting araştırmaları yapacakmış. Şimdiye kadar sadece AGB tarafından reyting ölçümü yapılan televizyonların gerçekte ne kadar izlendiğini ortaya çıkarmak isteyen TRT, 45 üniversitenin istatistik, sosyoloji bölümleri veya iletişim fakülteleri ile diyalog kuruyormuş.. TRT Araştırma-Planlama Koordinasyon ve Değerlendirme Başkanı Mehmet Mete yaptığı TRT’nin ölçümlerinin bilimsel ilkelere bağlı olarak yürütüldüğünü kaydetmiş; ‘AGB’nin reyting ölçümlerinde reklam veren firmaların kararlarının büyük etkisi var’ demiş. Bu konuda rakibinin de olmayışı AGB’nin sonuçlarını karşılaştırma zorluğu çıkarıyormuş.. Anlayacağınız TRT yıllardır yaptığı hatayı tekrar etmeye hazırlanıyor. TRT yönetimi hálá şu basit gerçeği anlayamadı. Anket yöntemiyle TV ratingi ölçmek dünyada tarihe karıştı. TRT isterse Türkiye’nin tüm üniversitelerini, tüm fakültelerini, tüm araştırmacılarını bir araya getirsin anket yöntemiyle geçerli bir ‘rating’ sonucu elde edemez. ‘Dün gece hangi kanalı kaç dakika izlediniz’ sorusuna şu anda bu yazıyı okuyanlardan doğru yanıt verebilen var mı? Yok. TRT araştırmasında niye olsun ki? Üstelik o araştırma yapıldığında aradan analiz için üç ay geçecek ve geçerli olmayan sonuç da tarih olacak. TRT bir yanlışa son versin ve geçerliliği olmayan ‘rating’ araştırmaları yapıp hem paraları çarçur etmesin hem kafaları karıştırmasın. ***AGB örnekleminden yakınılıyorsa, yapılacak olan TİAK’da mücadele edilip örneklemi değiştirmektir. Eğer orada sonuç alınamıyorsa, yapılacak iş kendine ‘peoplemeter’ kullanarak ölçüm yapan yeni bir şirket bulmak, sonra yılda bastırıp on milyon doları, beş bin kişilik yeni bir panel kurmaktır. Aksi davranışlar TRT’nin ağır başlılığına, bilgeliğine yakışmıyor. TRT bu ülkenin hep öğreteni olmuştur. Araştırma konusunda da kimseyi yanıltmamalıdır.Yöntemleri söyleseniz ya..Türkiye Aile Planlaması Derneği’nin sinemalarda oynayan reklamlarını izledim.. Kampanyada Meltem Cumbul, Öykü Serter gibi ünlüler, genç kadınları ‘Yeni korunma yöntemleri hakkında bilgilenin’ diye uyarıyorlar. Reklamın sonunda da bir telefon numarası ve internet sitesi adresi veriliyor. Dikkat çekip, bilgi alınacak adresin verilmesi teknik olarak doğru. Ancak Türkiye Aile Planlaması Vakfı niye daha doğrudan bir yaklaşıma başvurmamış, onu anlayamadım. Ünlülere yeni yöntemler anlattırılsaydı ya.. Ya da yeni yöntemleri anlatan başka öyküleme yöntemleri kullanılsaydı. Yeni yönetmeleri anlatacak kadar zaman varken, niye sağ elle sol kulak tutulur? Yeni doğum kontrol yöntemleri doğrudan anlatılsaydı çok daha fazla genç bir aşama önde yakalanabilirdi. Hem sinemadayız, utanacak ne var? Çocuklar mı?.. Film seçimi çocuklara göre yapılır, olur biterdi. Garipsedim..Bizim Dış Haberler Servisi’ndeki arkadaşlar İngiltere’de yaşayan Ben Wittaker isimli erkek çocuğunu haber yapmışlar. Ben, ne kadar kötü yaralanırsa yaralansın acı hissetmiyormuş. Dünyada sadece 32 kişide görülen bu hastalık ülkemizde sadece 1 kişide varmış. Bu haberi garipsedim. Bu kadar çok ümitsiz aşk dizisi izleyen bir milletin bütün evlatlarının acıya ne kadar dayanıklı olduklarını kanıtlamak için doktor raporuna gerek var mı? Baydı..Hırsız Var’ın ‘Türk işi ekşın’lı tanıtım kampanyası baymayı bırakın ‘bööö’ dedirtti. Tanıtım işinde kantarın topuzunu kaçırmamak lazım. Kaçırırsanız ve de tanıttığınız şey ürküttüğünüz kurbağaya değmezse işte böyle hayal kırıklıkları döner gelir, bayıltmanın bedelini ödetir. Kutlarım..Anımsayacaksınız iki üç yıl önce Haluk Bilginer Marshall’ın reklamlarında da hafiften ‘gay’ modacı rolündeydi. Hırsız Var’ı izlerken birden Marshall reklamındaki ‘gay’ tiplemesiyle Haluk Bilginer gözümün önüne geldi. Bir oyuncu bir tiplemeyi bu kadar iyi ilerletebilir. Kutlarım. Gönül Yarası’nın sonu‘Gönül Yarası’nın sonu’ tartışmasını bundan 15 gün önce ilk kez Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Engin Ataç’la yaptım. Ataç filmi çok beğenmiş ama sonunu beğenmemişti. ‘Keşke otobüsle İstanbul’dan ayrıldıklarında film bitseymiş, çok eğreti bir final olmuş’ diyordu. Hıncal Uluç da daha sonra köşesinde Gönül Yarası’nın sonunu beğenmediğini yazdı. Ben ise en çok filmin sonunu beğendim. Yavuz Turgul’un ‘sahneleri birbirine bağlama’ yeteneğine filmin finalinde bir kez daha hayran oldum. Finalde Meltem Cumbul ve Şener Şen’in bakışmalarını gören Timuçin Esen’in davranışı bize onun patolojik aşkının ne kadar şiddetli olduğunu gösterdi. Bu sahne yaşanmasaydı Gönül Yarası’nın ‘Yara’sı bu kadar anlamlı olmazdı.