Tarkan’ın Avea reklamı

AVEA’nın Tarkan’ı kullandığı reklam kampanyası başlamadı ama kampanyanın ‘halkla ilişkiler’ kampanyası şimdiden başladı.

(Bu güzel ve anlamlı cümle için kendimi bir kere daha tebrik ediyorum). Öğrendik ki Tarkan Avea’dan iki yıllığına 5 milyon dolar almış. Reklam filminin teması ‘Aşk Sesini Duyurmak İstermiş’, çekimler Hollywood Paramount Film stüdyolatında yapılmış, kampanya boyunca Tarkan new York’taki yaşamı ve aşka dair düşünceleri ile ekrana gelecekmiş, yalnız olacakmış, çekimler için saç stilini değiştirmiş..

Davut Güloğlu dahil her erkek popçu Tarkan’a laf atıyor, onun gibi ‘star olmak’ için kendini paralıyor. Tarkan ise tüm erkek pop starlara Hollywood’dan el sallıyor. Hem de 2003’de Dudu albümünü çıkardıktan sonra sadece Opet reklamlarında rol alarak, Opet’in konserlerinde boy göstererek, yine Opet reklamları için saçını kırmızıya boyatarak..

Aslına bakarsanız Tarkan çok üretken bir popçu değil. Son beş yılda ‘şarkı’ adına yaptığı çok fazla bir şey yok. 2001’de tek parçalık (remiksli memeiksli) Kuzu Kuzu çıktı, yine 2001’de tek parçalık Hüp albümünü çıkardı. Peşinden yine 2001’in sonlarında Kuzu Kuzu’nun yer aldığı Karma albümü çıktı. Karma’da Kuzu Kuzu hariç dokuz şarkı vardı: Aşk, Ay, Gitti Gideli, Uzak, Yandım, Ona Sor, Sen Başkasın, Her Nerdeysen, Verme, Taş.. Dudu’da da Dudu dışında dört şarkı vardı: Bu Şarkılar Olmasa, Gülümse Kaderine, Sorma Kalbim ve Uzun İnce Bir Yoldayım.

Ama Tarkan Avea’dan iki yıllığına beş milyon dolar alarak tüm erkek popçulara Hollywood’dan el sallamayı başarıyor. Hem de Avea’nın kampanyasında Avea’ya New York’taki yaşamını anlattırarak, yeni saçıyla imajını tazeleyerek, diğer popçularla arayı daha da açarak...Kimsenin ‘Ne işin senin var New York’ta?’ sorugulamasına izin vermeden! Sanki Avea reklamlarında Tarkan’ı oynatmıyorda, Tarkan Avea’yı reklamlarında oynatıyor..

Kabul edelim Tarkan imajı iyi korunuyor, iyi yönetiliyor, fark yaratacak etkinliklerin içinde tutulup, günlük tartışmalarda ezilmesine izin verilmiyor. Kabul edelim Tarkan Tevetoğlu’nda bir zeka farkı var.. Bir insan zeki olmasa bu kadar az girdiyle bu kadar çok çıktı üretebilir mi? Diğer popçular kendilerini Tarkan’la karşılaştıracaklarına ne kadar girdiyle ne kadar çıktı elde ediyorlar ona baksalar çok iyi olur..

Ülker Kalbim

ÜLKER
‘kalbi koruyan yağ’ kategosinde Becel’i yalnız bırakmadı. Kafadan ‘Ülker Kalbim’ markasıyla raflardaki yerini aldı.. Ülker’in bu ‘me too’ yani ‘ben de’ci hallerini çok seviyorum. Bazıları Ülker’i taklitçi diye eleştiriyorlar ama kesinlikle onlara katılmıyorum. Herkes farklı olmak zorunda değil. Farksız olmak da meşru bir pazarlama stratejisi. Ülker doğru pazar boşluklarını buluyor, yükselen kategorileri kokluyor, sonra başkalarının izinde daha az çabayla ama ‘garantili’ yoluna devam ediyor. Keşke Ülker dünya pazarlarına bilgisayar, otomobil, cep telefonu sunan bir şirketimiz olsaymış.. Emin olun, bu haliyle dünya devlerini epeyce zorlarmış..

Kinetix doğru yolda

ÇOCUKLARI
özgürlük adına’ öğretmenlerine karşı kışkırtan, daha sonra işi gençleri intihara kadar sürükleyebilecek uygulamalara vardıran Kinetix sonunda doğru yolu buldu. Kinetix reklamında yine gençlik var, yine baskılar var ama reklamın dili çok yumuşak, çok esprili.. İki gencin gizli aşkı.. Ve Kinetix ayakkabı giyerek kaçtıkları Tonguç Enişte, Küçük Dayı Furkan, Müsait Hanım Teyze ve bir Köpek..Yapım kalitesi çok yüksek..Kinetix bu kez gençliğin ayakkabı markası merakına yanıt verecek bir damarı yeni anlatım diliyle yoklamış. Aynı damarı bırakmasa, derinleştirse iyi olur..Yapım kalitesini daha da yükselterek aynı yoldan çok iş çıkacağını düşünüyorum..

Müşteriler niye sadık?

YARIN Ceylan Intercontinental’de ABD’nin en önemli ‘Müşteri Sadakati’ uzmanlarından
Harry Beckwith’in ‘Yaşam Boyu Müşteri Kazanma Sanatı’ üzerine konferansı var. Harry Beckwith Target, Wells Kargo, Merck, IBM gibi önemli markalara ‘müşteri sadakati’ konusunda önderlik etmiş bir isim. Beckwith’in 1977’de yazdığı Selling the Invisible (Görünmeyeni Satmak) kitabı tüm zamanların iş ve yönetim kitapları arasında ilk on içine alınıyor. Yine Beckwith’in 2000 yılında yazdığı The Invisible Touch (Görünmeyen Temas) ve 2003 yılında yazdığı What Clinets Love (Müşteriler Neyi Sever) ise 15 dile çevrilerek 700 binden fazla satmış...Beckwith Müşteriler Neyi Sever’de şöyle diyor: ‘Bir firmanın sadık müşterilerine niye sadık olduklarını sorun. Mükemmellik, kalite, yetenek ya da fiyat diyeceklerini mi sanıyorsunuz? Bu yanıtları çok sık vermezler. En sık verdikleri yanıt konfordur.’ Beckwith günümüzde müşterilerin konfor aradıklarını savunuyor ve düşüncesini örneklerle kanıtlıyor. Beckwith’in konferansının hem eğlenceli hem öğretici olacağını düşünüyorum. Konferans 09.30’da başlıyor. Açılış konuşmasını Kerim kerimol yapıyor. Ayrıca saat 13.30’da Atıf Hoca, Balçiçek Pamir ve Serdar Erener’i ‘Derin Sadakat’ konusunda bir güzel sorguluyor. Program daha sonra Beckwith’e sorularla devam ediyor..Konferansın ana sponsoru Bonus Akademi, sunucusu da Power XL’den tanıdığımız Rana Erkan..
Yazarın Tüm Yazıları