Teoman’ın son albümü ‘En Güzel Hikayem’de yer alan Duş şarkısının sözlerini çok beğenerek geçen hafta buraya taşımıştım.
Teoman’ı farklılaştıran yönünün de bu olduğunun ipuçlarını vermiştim. Teoman çok iyi söz yazıyor, bu sözleri de hissederek, yaşayarak yazdığı çok ama çok belli oluyor. ‘En Güzel Hikayem’i de bir dinleyin bana hak vereceksiniz. Konuyu niye açtığıma gelince... Hürriyet’te, Arzu Akbaş’ın haberinden öğrendiğime göre bazıları Teoman’ın ‘Duş’ adlı şarkısının sözlerini müstehcen bulmuş. Teoman da demiş ki, ‘Bu sözler kimseyi rahatsız etmez. Duş erotik bir şarkı ama, bence kendince bir zarafet dozu var! Konu küçükleri şarkının muzır tesirinden korumaksa ben onu metaforlarla yaptım zaten.’ Ne gereksiz bir açıklama Teoman! Böyle şahane sözler yazacaksın, sonra da ‘müstehcen’ diyenlere akıllı, mantıklı yanıtlar vereceksin! Verme Teoman! Üret, sus, bırak ağzı olan konuşsun. Sanatçı olmak böyle yapmayı gerektirir. Eğer her yaptığını savunacaksan, anlatmaya çalışacaksan yara alırsın, ben de üzülürüm. Seni geç sevdim, çabuk yitirmeyeyim. Ağzı olup konuşanlara yanıt mı? Bırak onu da zaman içinde başkaları verirler. Örneğin, bu son eleştiriye ben cevap vereyim: ‘Bu sözlere müstehcen diyenler, küçüklerin bu sözlerden korunmasını isteyenler önce gitsinler tedavi olsunlar, tedavi ücreti benden!’
CUMA İTİRAFI
haayn; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 28; İl: İstanbul
’Bugün televizyondaki spikerlerden birinin gözünün sürekli seyirdiğini farkettim. Karıma söyleyince, ‘Sende çok gelişme var yaa. Artık kadınların göğüslerine değil de gözüne bakabiliyorsun’ dedi!’
Gerçeği bu kadar ‘Şaaak’ diye insanın yüzüne söylememek lazım. Yazıktır!
Şener Şen’den Sakıp Ağa ve Manukyan taklidi
Yavuz Turgul’la daha önceden tanışırdım. Kankası Şener Şen’le Anadolu Üniversitesi’nin düzenlediği 6.Uluslararası Sinema Günleri nedeniyle Eskişehir’de tanıştım. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi, Şener Şen ve Yavuz Turgul’a Türk sinemasına katkıları nedeniyle onur ödülü verdi. Şener Şen ödül töreninde çıkıp konuştu. Daha o dakika, ‘alçakgönüllü, sadece işiyle ilgilenen, insanlarla cıvık cıvık ilişkiye girmekten hoşlanmayan’ biri olduğunu anladım. Yavuz Turgul’u tanıyanlar bilirler, o da öyledir. İçimden ‘Galiba bu yüzden Turgul ve Şen birbirlerine bu kadar sadıklar’ diye düşünmeden edemedim.
Akşam kokteyl vardı. Şener Şen’le ayaküstü epeyce sohbet etme fırsatı buldum. Onunla sohbet etmek o kadar keyifli ki anlatamam. Çok ilginç bir öyküleme ustası. Anlatıyor, anlatırken oynuyor, ağzından bal damlıyor. Ama hiçbir zaman alçakgönüllülüğü elden bırakmıyor. Bir ara tabağındaki mezelerden bazılarıyla uzun süren bir meydan muharebesine girdi ve ağzının kenarına hafif yemek sosu bulaştırdı. ‘Üf’ dedi ve ekledi: ‘Şimdi kameralar olsaydı nasıl rezil olurdum değil mi? ‘Eşkıya’nın ünlü oyuncusu bir yemeği bile yiyemedi. Ağzına gözüne bulaştırdı azzz sonra’ deyip otuz sekiz açıdan sos bulaşmış ağzımı gösterirlerdi!’.
Kokteyl sırasında bir ara Şener Şen’i ve Yavuz Turgul’u gözden kaybettim. Merakla izlerini sürdüm. Tahmin ettiğim gibi kendilerini kalabalığın dışına atmış, iki başına bir köşede sohbet ediyorlardı. Daha sonra rektör Prof. Dr. Engin Ataç ve eşi Prof. Dr. Beyhan Ataç sohbete dahil oldular. Son olarak da Prof. Dr. Naci Güçhan. Şener Şen, her zaman mı böyle bilmiyorum, anlattıkları ile herkesi kırdı geçirdi. Öyküleme yeteneğine bir daha hayran kaldım. Bir Sakıp Sabancı taklidi yaptı, peşinden bir Manukyan, gözlerimden yaşlar geldi. Boş yere Şener Şen Şener Şen, Yavuz Turgul da Yavuz Turgul olmuyor. Değerlerini bilmek lazım. Niye mi bunları yazdım? Yeni bir filme başlıyorlar ya, çorbada biraz da benim tuzum olsun istedim.
CUMA TAKINTISI
Asmalı Mescit’te yeni bir yer keşfettim, adı Flamm. Sofyalı sokakta hemen köşe başında. İçi de güzel, sokak üstünde masaları var. Bu havalarda ben olsam dışarısını tercih ederdim. Beyoğlu taraflarında böyle oturduğun yerden geleni geçeni izleyip, gördüklerinin üzerine konuşmak pek makbuldür biliyorsunuz. Flamm’in mezeleri de çok güzel. Etler de öyle... Bu hafta sonu tercih edilebilir.
(0-212-2457604-05)
CUMA LAKIRDISI
‘Söylediklerinizi duyurmak için kimseyi kolundan tutmayın; zira insanlar sizi dinlemeye arzulu değillerse, onları tutmak yerine çenenizi tutmanız daha hayırlıdır (Chesterfield)’.
Erkek ve kadın beynine katkılar
Geçen hafta yayınladığım erkek ve kadın beyni şemalarına birçok okurum katkıda bulundu. Bu şemalara inananlar var inanmayanlar var. Bazıları da eksik bulup tamamlama gereksinimi hissetmiş. İşte bunlardan bir tanesi: ‘Televizyondaki programınız ve Hürriyet’teki yazılarınız gerçekten zevkli. Merak ettirici. Sonuna kadar canlı. Zevkle okuyoruz, izliyoruz.
Simdi gelelim konumuza: 11. 6. 2004 tarihli Hürriyet’teki, ‘Kadın ve erkek beyni farklı mı?’ başlıklı yazınıza cevaben. Evet gönül rahatlığıyla açıklamam gerekirse: Bir defa kadın beyni şemasında görülen çeşitli noksanlıklar var. Mesela:
Erkeğini hizaya getirme noktası: Bunu bütün kadınlar hissettirmeden uygularlar.
Duygusal değerlendirme kiti: Erkeğinin duygularındaki sapmaları anında tespit edip müdahale ederler. Not: Bir erkeği en gelişmiş uydu sistemleriyle bile bu kadar mükemmel izleyemezsiniz!
İstekler bölümü: Esasında bu bölüm kadın beyninde epey büyük bir yer tutar. Kadının devamlı istemek özelliği olmasa erkekler çalışmaz ki. Peki erkek hiç mi tepki vermez kadının bu devamlı isteklerine? Verir tabii.
Ne diyor beyin şemasında: Erkeğin yemekten sonra gaz çıkarma mevzuu var ya; işte bu esasında erkeğin ağzıyla veremediği tepkiyi bir tarafıyla vermesidir! Ayrıca şemaya baktığımda erkeklere haksızlık edilmediğini görüyorum ve erkek beyin şemasına kökleşmiş en az iki özelliği de ilave etmek gerekir diye düşünüyorum: Ayılık Modu: Erkek bu bölümü sık sık aktif hale getirir. Skor takıntısı merkezi: Erkeğin gönlü hep şeş-beşten yanadır ama çoğu zaman hep yeke razı olur. (Berkan Kartal Kuyumcu Vize/ Kırklareli)
Görüyorsunuz, Türkiye ne beyinlere sahip değil mi? Emin olun Türkiye’nin yaşadığı gereksiz siyasi çalkantılar içinde birçoğumuz harcanıyoruz.