Suchet: ‘Türk hükümeti turist rakamlarını şişiriyor!’

Yurt dışındaki gazetelerde çıkan Türkiye ile ilgili yorumları okumak özel merakımdır.

Bu yazıları okuyarak yabancı gazetecilerin kafasındaki Türkiye imajını belirlemeye çalışırım. Bu benim için bir çeşit ‘imaj-algılama’ antremanıdır. Bakarım sözcüklere, ifadelere ‘şak’ diye karar veririm yurt dışındaki planlı ya da plansız iletişimimizin yol açtığı sonuçlara..İşte bir örnek. İngiltere’nin ünlü Observer gazetesinden John Sachet eşi Bonnie ile Türkiye’ye gelmiş ve gezi anılarını Observer’ın Pazar eki Escape’de iki sayfada kaleme almış. Bakın neler diyor Suchet:

..İstanbul’a gelen turist sayısında geçen 10 yıldakine göre bir azalma oldu. Hükümet yetkilileri bunun tam tersini söylüyor, devletin verdiği rakamlar ise sayılarda artış olduğunu gösteriyor. Tur operatörlerine göreyse hükümetin verdiği rakamlar şişirilmiş gerçekte turistler Türkiye’den uzak duruyor..

En son İstanbul’da 1980’lerde bir rehinenin salıverilmesini haber yapmak için ITN muhabiri olarak bulunmuştum. O zamandan anımsadığım kadarıyla İstanbul, çılgın şoförleri ve ölümcül trafiğiyle kaotik, çok geniş bir alanı kapsayan bir şehirdi. Bunlarda değişen bir şey yok..Ancak kahvehanelerin dışında nargile içip tavla oynayan yaşlı adamlar düşünüldüğünde İstanbul’un çok yol katettiğini söyleyebilirim!

İstanbul 2000 civarındaki camilerinden günde beş kez ezanın yankılandığı ancak Müslümanlığın devletin resmi dini olmadığı; gençlerin kurtuluşu camilerin kapılarında aramadıkları bir şehir.

Genç ve zengin İstanbulluların yatlarıyla güneybatı kıyılarında gezinirken sık sık kendilerini yunan karasularında buldukları bana anlatıldı. Genç kızlar yunan sahil güvenlik gemilerini görünce mayolarını üstünü çıkarırlarmış. Yunanlılar da ‘Bunlar Türk olamaz hiçbir Müslüman böyle davranmaz’ derlermiş.

Gün içinde televizyon kanalarında pop müzik ve moda programları yer alıyor. Kıvrak modeller yaza özel bikinileriyle arz-ı endam ediyorlar ve vücut hatlarını belli eden giysileri sergiliyorlar.

İstanbul pek çok alanda toplumlara, dinlere ve onlara bağlı unsurlara çok geniş alanlarda yasal düzeyde özerklikler tanıması bakımından tarihteki en başarılı ve en uzun süre ayakta kalan imparatorluk olan Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti idi. İstanbul bugün tüm ırkların, kültürlerin kaynaştığı bir buluşma noktası olmalı ama değil. Sokaklar, egzotik dillerin konuşulduğu Babil’in Kulesi gibi kalabalık olmalı ama değil. İmparatorluktan elde edilen rengarenk sesler, giysiler ve gelenekler şehrin atmosferini canladırmalı ama canlandırmıyor.

Türkler dünya üzerinde varolan en misafirperver insanlar.

İstanbul’daki en büyük azınlığı Kürtler oluşturuyor. Onlar Müslüman nüfusun % 20’sini oluşturuyor. Kürtlere ayrımcılık uygulanıyordu ama yasayla Kürtçe konuşma yasağı kaldırılarak Kürtçe yayın yapan televizyona izin verildi.

Türkiye tarihinde olduğu gibi diğer uluslarlara karşı hoşgörüsünü devam ettiren bir ülke.

Kimse İngiliz ziyaretçilerin sayısının neden bu kadar az olduğunu dair İngiliz Turistlerin ne düşündüğünü bilemez ama..Bunun nedeni sabahın 4’ünde yankılanan oldukça kötü kalitede bir ezan sesi dini hoşgörünün sınırlarını zorluyor olabilir.

İstanbul’da olduğu gibi Kapadokya’da son 10 yılın ez turistini ağırlıyor.

Ne diyorsunuz? Suchet’in görüşlerinde bizim adımıza yeni sayılabilecek bir görüş var mı? Turist rakamlarını şişiren bir hükümet mesajının Suchet’ın yazısını okuyanlarca nerelere çekilebeileceğini herhalde düşünüyorsunuzdur. Reklamın iyisi kötüsü olmaz mı? Siz öyle sanın. Turist rakamlarını şişiren başka neyi şişirmez ki!

Link’e fırça darbeleri lazım..

ÜLKER
‘çok sulandırılmış meyve suyu pazarı’ olarak adlandıracağımız kategoride büyük bir düşüş yaşanınca Link markasıyla ‘gazoz’ kategorisine yumuşak bir geçiş yaptı. Geçen dönemde ‘Robinson’ ve ‘Tarzan’ filmleriyle lansmanı yapılan Link gazoz’un konsepti ‘Capcanlandırırdı’. Tabii ki hedef kitle de bu tür ürünlerin yoğun kullanıcısı gençler. Geçen sene yapılan reklam filmlerine baktığımızda Ülker Link’in ‘samimi’ bir platformda gençlerle iletişim kurabildiğini söylemek zor. Hem Robinson hem de Tarzan filmi oldukça yapay ve gençliğin ‘bam’ teline dokunamayan filmlerdi. Yeni dönemde yayınlanan ‘motorcular ‘filmi ise gençliği daha derinlerden yakalayabilecek nitelikte bir espri anlayışına sahip. Link sade gazozun lansmanının yapıldığı film ise oldukça ‘sade’ tasarlanmış, Link gazoza ‘serinletir’ imajı yüklemeye çalışıyor. Ancak bu filmde de ‘capcanlandırır’ konseptinin çok iyi durduğunu söylemek zor. Ülker’in Link markasını sürdürmek için yaptığı sürekli iletişim takdir etmek lazım. Ancak Ülker Link’in gençler için ne ifade ettiğini daha iyi çözümlemek zorunda. Eğer bu çözümlemeyi yaparsa Link markası ‘kalıcı’ bir marka haline gelir.

Çekirgelik

Hesap kitap yapan asla kahraman olamaz. (John Henrey)
Yazarın Tüm Yazıları