Şiddet konusunda kime inanalım..

Deli Yürek, kadın programları, Kurtlar Vadisi derken "medyadaki şiddet" konusu ciddi ciddi tartışılmaya başladı. Herkesin bu konuda bir görüşü var.. Bu çok normal ama görüşler farklı.

Kimileri "Televizyon şiddeti körüklüyor, kötü modeller yaratıyor" diyor, kimileri "Bir kereden bir şey olmaz, hem olsa herkese bir şey olur" diye savunuyor.. Medya ve şiddet miti üreten üretene.

Kime inanacağız?

Tabii ki bilimsel araştırmalara.. "Medya ve şiddet" konusunda Türkiye’deki araştırma sonucu olmasa da, diğer ülkelerde yapılmış çok ciddi araştırmalar var. Peki yabancı araştırma sonuçlarına bakarak Türkiye’de medyanın şiddete yönelttiğini söyleyebilir miyiz?

Tabii ki. İletişim açısından "Türk kültürü" denizinde birer balık olsa da bilimde "soyutlama" diye bir süreç var. Özellikle "soyutlama" insanın ülkeden ülkeye değişmeyen özellikleri devreye girince daha iyi çalşıyor ve her ülkede geçerli araştırmalar yapılabiliyor.

Viagra Türkiye’de mi bulundu? Niye Türklere de iyi geliyor?

Televizyonda porno film izleyen İngiliz uyarılıyor da, Türk niye uyarılmasın?

Bilmem anlatabildim mi?

Gelin biraz bu araştırma sonuçlarına bir bakalım. Medyadaki şiddet mitlerini gözden geçirelim. Şiddetle böyle bir gözden geçirmeye gereksinimimiz olduğunu düşünüyorum.

Başbakandan, ilgili bakanlardan, RTÜK üyelerinden, televizyon yöneticilerinden, genel yayın yönetmenlerinden, köşe yazarlarından, editörlerden, yapım şirketi sahiplerinden, yönetmenlerden, oyunculardan ve de siz "kamuoyu"ndan ricam bir süre bu köşede özetleyeceğim araştırma sonuçlarını yakından izlemeleri, kesmeleri, saklamaları ve daha sonra "Medyada şiddet var mı yok mu, varsa ne yapılabilir" kararlarını bir kere daha gözden geçirmeleri..

Önümüzdeki Salı’dan başlayarak medya ve şiddetle ilgili en fazla konuşulan 10 miti ele alacağım. Makaslarınızı hazırlayın.

Medya ve şiddet konusunda 10 mit(*)..

1. Medyadaki şiddet beni etkilemez ama diğerleri acaip risk altında.

2. Medya, şiddet mesajlarının yarattığı olumsuz sonuçlardan sorumlu değildir.

3. Özellikle çocuklar medyadaki şiddetin en öndeki mağdurlarıdır.

4. Medyada çok fazla şiddet vardır.

5. Medyadaki şiddet toplumdaki şiddetin yansımasıdır.

6. Medya sadece piyasa neyi talep ediyorsa onu veriyordur.

7. Şiddet tüm dramatik kurgularda en önemli unsurdur.

8. Medyadaki şiddetin dozunu azaltmak sorunu çözer.

9. Basın özgürlüğü nedeniyle medyadaki şiddet kısıtlanamaz.

10. Şiddet sorununu çözmek için yapılacak hiçbir şey yoktur.

(*) Mit: Hayal mi gerçek mi olduğu tartışılmadan anlatıla anlatıla efsane haline gelen kişi, nesne ya da kavram.

Baydı..

Okan Bayülgen’in bir yandan magazincilere yüklenip diğer yandan her türlü "magazin" taktiğini kullanıp rating pastasından pay alma çabaları baydı.. Bayülgen ya eleştirip komik duruma düşmemeli, ya da eleştirdiği şeyleri ısrarla yapmaktan vazgeçmeli..

Garipsedim..

Vatan’da Müge Anlı’nın sayfasından öğrendiğime göre 14 Şubat nedeniyle Seda Sayan, Nihat Doğan’a Cartier marka bir saat almış. Seren Serengil de sevgilisine laptop.. Bir diğeri tek taş pırlanta, bir diğeri beşi bir yerde..

Çok garipsedim.. Niye mi? Bu bilgileri 14 Şubat günü öğreniyoruz da ondan.. Yani o gece yaşanmamış, hediyeler verilmemiş..

Nerede kaldı Sevgililer Günü’nün sihri? Bir Sevgililer Günü’nün içi ancak bu kadar boşaltılabilir.

Ne diyeyim. Bravo!

Kutlarım..

Milliyet ekonomi yazarı Güngör Uras’ı Sevgililer Günü’nü "tüketim tuzağı" olarak tanımladığı için tüm kalbimle kutluyorum. Bu açıdan bakarsak Güngör Uras’ın köşesini de tüketim tuzağı olarak görmek gerekmez mi?

Uras’ın mantığıyla bakarsak kendi köşesi de sayfadaki reklamları okutmaya yaramıyor mu? Hatta bir gazetenin tamamı reklamları okutmak için çıkmıyor mu? Yanıt bekliyorum..

Tırtıl...

Kamuoyu hayaletli şatoya benzer. Hiç kimse görmemiştir ama herkes ondan korkar. (Sigmund Graf)
Yazarın Tüm Yazıları