Saklambaç (Hide and Seek) bir ‘çift kişilik’ öyküsü... Film hakkında bir şeyler yazmak istiyorum ama filmde öyle sürpriz bir son var ki, suya sabuna dokunmadan bir şey yazmak oldukça zor. Yine de gitmek isteyenler için birkaç uyarıda bulunmakta yarar var.
Film, New York’un ünlü psikologlarından Callaway’in (Robert De Niro) eşini banyoda ölü bulmasıyla başlıyor. Bu ölüme Callaway’in dokuz yaşındaki kızı Emily de tanıklık ediyor ve depresyona giriyor. Daha sonra ünlü psikolog şoku atlatmak üzere kızıyla birlikte kırsal bir bölgeye taşınıyor. Emily yeni eve taşındıktan sonra Charlie adında hayali bir kahraman yaratıyor. Bu noktadan sonra da filmin gerilimli sahneleri başlıyor: Yüzü ezilmiş bebekler, ölen kediler, duvara kanla yazılan yazılar...
SON 15 DAKİKAYA DİKKAT
Öncelikle söyleyeyim, filmin dramatik örgüsü son on beş dakikaya kadar normal gidiyor. Son on beş dakikada sürpriz bir son var ama aynı zamanda da büyük bir dramatik boşluk ortaya çıkıyor. Emily’ye ne oldu, Charlie kimdi, gerçekten hasta olan kim, 02.06 ne demek derken konu darmadağın oluyor. Senarist Ari Schlossberg tribünlere oynayacağım derken iyice saçmalıyor. Saklambaç hem sürpriz bir son hem de fiyasko ile noktalanıyor.
Saklambaç’ta dokuz yaşındaki Emily’yi oynayan Dakota Fanning’in oyunculuğu büyüleyici. Robert De Niro niye böyle bir filmde rol almış anlamak zor. Ama sorun senaryoda olunca yönetmen John Polson da David kişiliğini toparlayacak sekansları eklemeyince De Niro ne yapsın? Biraz kurban durumuna düşmüş. Yine de bu filmde oynamasa iyi olurmuş.
Gidelim mi? Kesinlikle daha iyi alternatifler var. 75 dakika sabredip, sonra ‘ Ne şimdi ya...’ demek istiyorsanız, siz bilirsiniz. 13 yaşın altındakileri yanınıza takmayın, sorun olur.
Ağzına sağlık İlhan Şeşen
O gece New York’ta, sokak köpeği gibi dolaştım
Bilmece New York’ta çözülür diye hayli uğraştım
O gece New York’ta başkalaştım
Sarı, kara, beyaz, bütün kedilerle oynaştım
Uzaktan ama biraz Hürriyet ablayla selamlaştım
O gece New York, New York, New York
Her şey var da İstanbul yok...
Gerçekten öyle... Uzun süre ABD’de yaşadım. Avrupa’da görmediğim başkent, şehir kalmadı. Her yerde her şeyi buldum. Tek şeyi bulamadım. O da İstanbul. İstanbul başka yerde yok. İlhan Şeşen hay ağzına sağlık.
Oscar goes to Fadik Sevin Atasoy
Abdullah Oğuz’un ‘iddiasız’, aynı zamanda ‘iyiyi arayan’, aynı zamanda da içinde bir ‘hınzırlığı’ barındıran hallerini çok seviyorum. ‘O Şimdi Mahkum’u da aynen Abdullah Oğuz’u tanımladığım sözcüklerle tanımlayabilirim: İddiasız karakterler, hınzır bir senaryo, iyi bir film...
Levent Kazak’ın senaryosu gerçekten de Türk sinemasından beklenmeyecek kadar ‘hınzır’ bir senaryo olmuş. Abdullah Oğuz da iddiasız karakterleriyle senaryoyu oya gibi işlemiş. Önce değişik insanlar ve Mafya Numan’ın hapse düşmesi, sonra bir tünel kazma macerası... Tünel kazılıyor kazılıyor ama niye kazılıyor, ikinci yarının ortalarına kadar belli değil. ‘O Şimdi Mahkum’da Abdullah Oğuz’un en büyük başarısı burada... Filmi başından sonuna merak içinde izliyorsunuz.
ÖÇAL’I İZLEMEK LAZIM
Mafya Numan karakterinde Burhan Öçal’ı beğendim. Öçal ‘rol’ mü yapıyor, kendini mi oynuyor anlamak için mutlaka başka oyunlarını da görmek lazım. Bu nedenle Burhan Öçal’a sadece Mafya Numan tiplemesiyle Yılmaz Güney elbisesi giydirmek biraz zorlama olur. Öçal’ın yüzü, mimikleri bazı roller için gerçekten çok uygun.
Filmi taşıyan diğer oyuncu Numan’ın sevgilisi Katerina’yı oynayan Fadik Sevin Atasoy. Filmin en başarılı oyuncusu. Yardımcı kadın oyuncu Oscar’ı Türkiye’de verilse Atasoy kesinlikle alır. Hatta ‘O Şimdi Mahkum’ daha fazla müstehcenliği kesinlikle kaldırırmış. Özellikle garaj sahnesinde Oğuz, bu konuda biraz tutumlu davranmış. Davranmasa, şimdi Türkiye Fadik Sevin Atasoy’u konuşuyor olurdu. Film de tavan yapardı.
ZAYIF HALKALAR
Athena’nın Gökhan’ı ve Levent Kazak’ın oyunculuklarına gelince... Kazak’ın Gökhan’la yarattığı gerçeklik duygusu ve gerçek ve sanal arasında kurduğu geçişler takdire değer. Gökhan’ın oyunculuğu da çok sevimli. Ancak Kazak’ın oyunculuğunun bu filmde biraz sırıttığını düşünüyorum. Kendini tekrar etmiş.
‘O Şimdi Mahkum’da en sırıtan sahneler, Oğuz’un kendini de oturttuğu Cyrano de Bergerac sahneleri. Filmin en zayıf halkaları... Keşke hiç olmasalarmış. Numan’ın şiddet uygulattığı ‘oyun’ sahneleri ise çok güçlü sahneler. Tarantino halt etmiş.
Gidelim mi? Çok keyifli bir film. Şiddetle öneririm. Sadece ‘O Şimdi Mahkum’ ismi hiç ama hiç olmamış, çok ticari durmuş. Ticariliğini filmi izledikten sonra anlıyorsunuz, ama yine de filmi tanımlayan başka bir isim olsa daha iyi olurmuş. Benim önerim: Tünel...
CUMA TAKINTISI
Çubuklu’daki Taç Restoran’ı bir buçuk yıl önce yazmıştım. Geçen hafta yolum yine Çubuklu’ya düştü, yine Taç Restoran’a uğradım. Çok şaşırdım. Taç Restoran yenilenmiş, çok daha güzel bir yer olmuş. Üstelik mönüye de çok değişik lezzetler, değişik ara sıcaklar eklenmiş. Beğendili dülger, pazıya sarılı soyalı mezgit, lagos peynirli, balık kokoreç, pazıya sarılı karides soyalı.... Hepsini denedim. Kesinlikle süper lezzetler. Teryaki soslu somon, güveçte dülger kavurma ve baharatlı tereyağında levrek de yeniydi ama onları denemeye yer kalmadı! Bu haftasonu Taç Restoran’a takmanızı öneririm. Beykoz sırtları ve deniz tabii ki müthiş, ama Taç ara sıcaklar konusunda lezzet ustası olmuş çıkmış.
CUMA İTİRAFI
mlphy
Cinsiyet: Kadın;
Yaş: 25; İl: İstanbul
Ailemle birlikte yaşıyorum. Alt katımıza yeni evli bir çift taşındı. Birileri gelin hanıma cinsel ilişkinin sadece bağırmaktan ibaret olduğunu söylemiş herhalde. Geceleri aptal ve anlamsız çığlıklarla sıçramaktan artık fenalık geldi. Komşular da aynı sorundan mustaripmiş. Bu konu çok can sıkıyor ama ne yapabiliriz? Kapıyı çalıp, ‘Pardon beyefendi, biz geceleri huzurla uyuyamıyoruz. Üstelik karınız muhtemelen rol yapıyor’ mu denir? İmdat yaa!
Yorum: Ne demişler; zenginin parası züğürdün çenesi!
‘Hiçbir şeyin kendisinden saklanmadığına inandırılmış bir kadını aldatmaktan daha kolay bir şey yoktur.’ (Balzac)