Reklamınız materyalist yayınlayamayız

RTÜK'ten Star, Kanal D, NTV ve CNBC-e'ye birer kez program durdurma cezası geldi. Nedeni de Toyota Yaris reklamını yayınlamaları...

Hatırlarsanız bu reklamda bir kadın düşen adamı kurtarmaya değil, tam adamın düşeceği yerde park ettiği arabasına koşuyor ve zarar görmesin diye onu çekiyordu.

RTÜK'ün TV kanallarına verdiği cezanın gerekçesi şöyle: Bu reklam insan hayatını hiçe sayıyor. Maddi değerleri öne çıkarıyor. Gelişim çağındaki çocuklara "yardımlaşma" konusunda çelişkili duygular yaşatabilir, olumsuz etkileyebilir, bencillik ve duyarsızlığı ön plana çıkarabilir.

RTÜK'ün gerekçesindeki "gelişim çağındaki çocuk"lar kısmı tamamen "kılıf". Eğer gelişim çağındaki çocuklara düşünerek "mizah" öğesini kullanan Toyota Yaris reklamını yasaklayacaksak, Türk televizyonlarında yasaklanmadık program kalmaz.

Sizce kaynana Semra çocukları nasıl etkiliyor dersiniz? Ya Kurtlar Vadisi? Her gece ana haberlerde yayınlanan adam öldürme, yaralama, tecavüz haberleri? Mankenliği fetiş haline getiren "Televole"ler.

Geçiniz. Toyota Yaris reklamını izleyen çocukların Toyota Yaris reklamını izleyip, "bencil" olacaklarını söylemek tamamen karara "makul kılıf" hazırlamaktan başka bir şey değil..

RTÜK üyeleri, belli ki liberal ekonomi içinde "tüketim toplumu" olmaktan rahatsızlar, Toyota Yaris reklamını cezalandırarak vicdanlarını rahatlatıyorlar. Çocukları da neden olarak kullanıp gelecek eleştirileri göğüslemeye çalışıyorlar

Neden? Çünkü materyalistik değer yaratımı hemen hemen her reklamda olduğu ileri sürülebilecek dolaylı bir etki. Bırakalım reklamdaki mizah öğesini bir yana, neyin materyalistik neyin materyalistik olmadığı kişiden kişiye değişecek bir olgu. Ben bir şeye materyalistik derim, siz değil dersiniz. Tartışır dururuz. RTÜK de kararının çok tartışmalı olduğunun farkında "çocukları" kalkan yaparak kendini savunmaya çalışıyor.

RTÜK'ün farkında olmadığı, "sübjektif" kararıyla reklamcılığı derinden etkileyeceği. RTÜK, diğer ülkelerde yayınlanan ve ceza almayan bir reklama "maddeciliği" körüklüyor diye ceza verirse işin şekli değişir. Reklamcılık doğasını kaybeder. Toyota Yaris de kendini ifade etme özgürlüğünü.

Bu ne demek? Artık televizyon kanalları kendilerine bir reklam ulaştığında "Acaba bu reklam ne kadar materyalist?" diye düşünecek, hatta reklama bir materyalizm testi uygulayacak, reklam materyalistik testen geçerse yayınlayacak, demek.

Bir palto reklamı düşünelim. Palto niye giyilir? Isınmak için. Bizim reklam ise "kıskandırma" temasını kullanıyor. Ya RTÜK "ergenlik yaşındaki çocuklara kıskançlık duygusu aşılıyor" derse? Reklam yayınlanmayacak.

Bir çikolata reklamı düşünelim. Özünde çikolata niye yenir? Haz almak için. Bizim reklam "en iyi arkadaşınız çikolata, başka arkadaşa gerek yok" temasını kullanırsa. Ya RTÜK "ergenlik yaşındaki çocuklara maddecilik aşılıyor" derse? Reklam yayınlanmayacak.

Hadi, RTÜK'ün materyalizm testini bizim yerli kanallara anlattık diyelim. Digiturk'ü belki ileride Star'ı almaya çalışan yabancı kanallarına nasıl anlatacağız? Türkiye’ye yatırım yapmaya hazırlanan dünya medya devlerine TF1’a, Canal Plus’a, Murdoch'a nasıl anlatacağız? Anlatamayız. "Şaka yapıyorlar" deriz. Şaka değil mi?

Niye hemen durdurmadınız

TOYOTA Yaris
reklamı TV'lerde yayınlanmaya başlayalı neredeyse bir yıl olacak. Eğer bu reklamı çocukların izlemesi bu kadar sakıncalıysa RTÜK niye neredeyse bir yıl ekranda kalmasına izin verdi?

RTÜK'ün söylediği etki gerçek diyelim. Yani Türk çocukları şu anda bir yıl önceye kadar daha benciller... Bu durumda Toyota Yaris'e ve TV kanallarına reklamı düzeltip bir yıl da düzeltilmiş haliyle yayınlama cezası vermek gerekmez mi?

Yeni reklamda kadın dışarı çıkar, bir adama bakar bir arabasına, sonra adamı kurtarmaya karar verir. Slogan da şöyle olur: İnsan hayatı Toyota Yaris'ten önemli değildir!

Ya da kadın adamı bırakır, adam Toyota Yaris'in üstüne düşer. Bu kez slogan şöyle değişir: Önce can sonra canan! Nasıl?

Reklamcılar Derneği ne düşünüyor?

RTÜK,
Toyota Yaris reklamı "maddi değerleri" öne çıkarıyor diye televizyon kanallarını cezalandırdı, Reklamcılar Derneği'nden ise "gık" yok.

Oysa RTÜK’ün kararı Toyota'nın konuşma özgürlüğüne vurulan çok büyük bir darbe. Toyota'nın iletişim özgürlüğünü Reklamcılar Derneği savunmuyorsa kim savunacak!

Gerçi iki reklam eleştirisini çekemeyip "sansürlenmemi" isteyen Reklamcılar Derneği'nin bazı üyelerinden bir firmanın konuşma özgürlüğünü savunmalarını beklemek safdillik ama hadi neyse. Ben yine de uyarayım. Reklamcılar Derneği RTÜK’ün kararına şiddetle karşı çıkmalı. Eğer başka "sansür" uygulamalarına maruz kalmak istemiyorsa.

Denizli’den sonra ben de İran’daydım

GEÇEN
hafta dört gün "Uluslararası Birinci Halka İlişkiler Konferansı" nedeniyle İran'daydım. Yanlış okumadınız. İran'da bir "Halkla İlişkiler Konferansı" yapıldı. Hem de İran Devlet Başkanı Hatemi'nin himayelerinde...

1000 kişinin izlediği konferansta hem İran'dan, hem de değişik ülkelerden çok sayıda bilim adamı ve uygulamacı bildiri sundu. İranlı bilim adamlarının sürekli İran devletinin iyi halkla ilişkilere, toplumu bilinçlendirmeye ve şeffaflığa gereksinimi olduğunu vurgulamaları oldukça ilginçti.

Tahran Üniversitesi'nden Sosyoloji Profesörü Mohammed Javad Nateghpour "Halkla İlişkiler ve Sosyal Sermayenin Gelişme Konumu" başlıklı bildirisini sunarken, "Küreselleşmek Amerikanlaşmak değildir, Küreselleşelim ama Amerikanlaşmayalım" mesajını verince izleyicilerden büyük alkış aldı. Bu "alkışları" İran halkının değişmeye olan isteğinin bir göstergesi olarak yorumladım. İran'daki değişik gelişmeler de halkın "değişim" isteğinin büyük olduğunu gösteriyor zaten.

Bildiri sunanların birinden öğrendiğime göre sadece Tahran'da bir milyondan fazla internet kullanıcısı varmış. Büyük çoğunluk da yasak olan çanak anten kullanarak yurtdışı kanalları izliyormuş. Bütün bu veriler "molla rejiminin" küreselleşme olgusu karşısında çok fazla dayanamayacağını gösteriyor...

Gösteriyor ama İslami rejim de bir yandan çok sıkı direniyor. İran'daki konferansta "Reklamcılık ve İletişim" konulu bildiri sundum. Reklamda yaratıcılığı anlatmak için dinleyicilere üç reklam gösterecektim. Reklamların birinde kısa kollu, etek boyu dizlerinde elbise giyen ve sadece iki saniye görünen bir kadın vardı. Devrim Muhafızları bu reklamı göstermeme izin vermedi. İslami sistemin başı açık, kolsuz elbise ve etek boyu dizlerinde bir kadını görmeye iki saniye tahammülü yok. Türkiye'de İran tarzı bir rejimi özleyenlere duyurulur. İstekleri buysa bizim de sıkı direnmemiz lazım. Bilmem anlatabildim mi?

Not: İran’da hiçbir yerde vermediğim kadar çok imza verdim. İran'da bu kadar çok sevenim olduğunu görünce, CNN Türk’ün İran'da bile izlendiğini anlayınca, inanın ben de şaşırdım. Çok da sevindim.

Bravo CNN Türk.

Çekirgelik

Bir eylemin etik olup olmadığı o eylemin yapıldığı zamandaki sistemin durumuna bağlıdır.

J.Fletcher
Yazarın Tüm Yazıları