Nükhet Duru Cenk Eren için Klasis’teyim

Bir de kendim gidip ilk elden izleyeyim dedim. Siz bu gece ne yapıyorsunuz? Hálá karar veremediniz mi? Ne yapacağınıza hálá karar veremediyseniz size ilk önerim şu: Ne yaparsanız yapın, istediğiniz şeyi yapın, çok sevdiğiniz insanlarla birlikte olun, tam yeni bir yıla girerken de onlara sıkı sıkı sarılın. Sarılın ki yeni yıl sevgiyle kuşatılacağınız bir yıl olsun.

2005 yılınız sevgi dolu, sevdiğiniz insanlarla çok mutlu geçsin. Sağlığınıza da dikkat edin. Bu gece kontrolsüz içip, yanınızdakilere yılbaşı gecesini zehir etmeyin. Özetle ikinci önerim de şu: İnsan gibi için. (Klasis Tel: 0-212-7274050).

İzmirli kadınları kıskananlar çatlasın

‘İzmirli Bayan Tiplemesi’ konusuna nokta koydum ama sağolsun okurlarım bu konunun peşini bırakmıyor. Geçen hafta e-postama yine onlarca mesaj geldi. İki mesajı yorumsuz yayınlıyorum.

‘Elbette bu ülkenin tüm şehirleri ile ilgili yakıştırmalar yapılıyor. Hatta İzmirli kadınlara çok daha ağır özellikler atfediliyor. Herkes her şeyi söylüyor, dilin kemiği yok. Beni üzen Türkiye’nin çok okunan bir köşe yazarının, alanının en önemlisi, en bilirkişisi, ‘o ne diyorsa odur’ dediğimiz, takip ettiğimiz Ali Atıf Bir’in komiklik olsun diye İzmirli Kadın Tiplemesi’nden söz etmesi. Neyse ben İzmirli bir kadın olmaktan yine de mutsuzluk duymayacağım. Eşim de eskisi kadar hiddetli değil. Hem zaten annemin de dediği gibi kıskananlar çatlasın.’ (Selin Demirhan)

‘İzmirli genç bir kızım. İzmirli bayanların sizin İzmirli kadınlar hakkında yazmış olduğunuz yazınızı neden bu kadar çok uzattıklarına bir türlü anlam veremiyorum. Bir kere İzmir’in bayanları güzeldir doğru; ama erkekleri de güzeldir, bunun için İzmirli kadınlar aldatılmaya katlanamazlar, onlar da aldatırlar. İzmirli kadınlar kıskançtırlar, cadıdırlar, bir o kadar da sevecendirler. Gerçekten niye bu kadar uzatıyor ve bir espriyi bu kadar ciddiye alıyorlar anlamıyorum. Acaba size o çok kızan bayanlar eşlerinden gizledikleri bir şeyin ortaya çıkmasından mı korkuyorlar :))). Neyse siz fazla takılmayın İzmirli bayanlara, yoksa sizi de kazana atarlar ona göre...’ (Gülçin Arslan)

Haybeden Gerçeküstü Aşk’ı kaçırmayın

Yılmaz Erdoğan’ın yazıp yönettiği Haybeden Gerçeküstü Aşk isimli iki kişilik oyun, BKM’de başladı. Haybeden Gerçeküstü Aşk’ı Erdoğan, daha önce yazdığı Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar’dan oyunlaştırmış. Olduğu gibi değil ama... Yeni malzemeler katarak.

Haybeden Gerçeküstü Aşk’ta kadın ve erkekler arasındaki ezeli ilişki sorunları mizahi yönüyle ele alınıyor. Önce tanışma geyikleri, sonra koklaşma komiklikleri, peşinden ilan-ı aşk salaklıkları, sonra da ver elini evlilik. Sonra? Tabii ki ayrılık.

Haybeden Gerçeküstü Aşk’ı izleyince bir kez daha karar verdim ki, Yılmaz Erdoğan gerçekten Türkçe ile kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyor. Daha oyun başlar başlamaz hem Yılmaz Erdoğan’ın, hem Demet Akbağ’ın ağzından sözcükler bir mitralyözden fırlayan kurşunlar gibi dökülmeye başlıyor. Erdoğan ve Akbağ sahnede birbirlerini çok güzel tamamlıyorlar. Bir Erdoğan espri patlatıyor bir Akbağ, bir Erdoğan, bir Akbağ...

Erdoğan ve Akbağ’ın zamanlamaları mükemmel. Espriyi patlatıp gülmenizi bekliyorlar, sonra sustuğunuzu anlayıp bir kez daha patlatıyorlar. Gülmekten katılacağınız anlar oluyor.

Gülmeye gereksinim duyuyorsanız Haybeden Gerçeküstü Aşk’ı Kaçırmayın. Oyunu izlerken de aslında kendinize, ilişkilerde yaşadığınız ve yaşattığınız salaklıklara güldüğünüzü unutmayın. Yaşadığımız hayat komikliklerle dolu, Yılmaz Erdoğan bu komikliklerin tercümanı sadece. İyi bir tercümandır kendisi.

HÖ 13, DÖ, ÖAS

G-Mall yangınının bilirkişisi, G-mall sinemalarında kaçış koridorlarının çok dar olduğu yönünde rapor vermiş. Bu bilirkişiden ricam, İstanbul’daki tüm sinemaları denetlemesi ve hangi sinemaların ne kusurları var açıklaması. Hatta sinemaları yangına karşı en güvenilirden en güvenilir olmayana şeklinde derecelendirmesi ve bu derecelendirmeyi de harflerle açıklaması. Örneğin HÖ 13 (13 yaşından küçük çocuğunuzla gitmeyin hemen ölürsünüz), DÖ (Dumandan ölürsünüz), ÖAS (Yangın esnasında ölmezsiniz ama sürünürsünüz).

Büyük Hazine’de sıkı şifreleme

Nicholas Cage en sevdiğim oyuncu. Cage’in filmlerini kaçırmam mümkün değil. Büyük Hazine’yi de kaçırmadım. Büyük Hazine çok iyi bir macera filmi. Filmi başından sonuna merak içinde ‘Acaba şimdi ne olacak?’diye izliyorsunuz.

Çarşamba günü Hıncal Uluç’un köşesinde yazdığı gibi, filmde Masonlar Tapınak Şövalyeleri’nin Mısır’dan getirdiği hazineyi İngilizlerden saklıyorlar. Sakladıkları yeri de sıkıca şifreliyorlar. Diyeceksiniz ki ‘sıkıca şifrelemek ne demek?’. Ne dediğimi anlamak istiyorsanız, gidin Büyük Hazine’ye, saklanan bir şey bulunmasın diye sıkıca nasıl şifrelenir görün. Hem de ne şifreleme... Ancak şifrenin ucu Hıncal Uluç’un yazdığı gibi ‘en güvenilir’ aileye verilmiyor. Hazinenin sırrını bilen son kişi, sırrı söylemek üzere Başkan’la görüşmek istiyor. Ancak bu görüşmeyi gerçekleştiremiyor. Ölmeden hemen önce de sırrın yazılı olduğu kağıdı arabacısına veriyor. Arabacı da Nicholas Cage’ın büyük babasının, büyük babasının büyük babası.

Büyük Hazine, şifreler çözüldükçe, senaryonun arkasındaki beyne hayran olacağınız, hoş vakit geçireceğiniz, keyifli bir film. Metinde bazı dramatik kopukluklar var ama çok rahatsız etmiyor. Ian’ın her yerle bağlantısı olsa da, harflerin çıkarıldığı mektupların bulunduğu kütüphaneye nasıl geldiği pek belli değil!

CUMA TAKINTISI

Nişantaşı’nda yeni bir kebapçı açıldı adı Komşu. Komşucular Tike’ye rakip olma konusunda çok iddialılar. Bu yüzden de mutfaklarını şeffaf bir şekilde sergilemekten çekinmediklerini söylüyorlar. Komşu’da lahmacun ve döneri denedim. Çok lezzetli. Komşu’nun atmosferi de Tike’yi aratmıyor. Ancak Tike olmak kolay değil. Israrcı ve tutarlı olmak, iyi halkla ilişkiler yapmak gerekiyor. Bakalım Komşu kebapçıların Pepsi Cola’sı olabilecek mi? Gözümüz üstünde.

Tel: (212) 224 96 66