Bugün Kelebek’te ilk yazım. Bugünden başlayarak her perşembe, Kelebek’te birlikteyiz. Bugünkü yazılara bakıp ‘Aman biz siyasetten bıktık, siyaset yazıp duracak galiba’ duygusuna kapılmayın.
Bu köşede her şey olacak.. Spor, sanat, edebiyat, siyaset, televizyon, sinema, aşk, çoluk, çocuk, ‘trendly&friendly’ her şey. Kelebek’te gözüme ne takılırsa, gönlümden ne geçerse yazacağım. Kelebek’te yazan diğer köşe yazarı yarışmacı arkadaşlarıma başarılar diliyorum. Hoş geldim.
Yılbaşı gecesi üç kanal
Yılbaşı gecesi Tam 12’de üç kanalda yılbaşı kutlanmadı. Samanyolu, Kanal 7 ve Flash TV. Kanal 7’de dini içerikli bir film vardı. Samanyolu’nda dizi, Flash TV’de ise ‘Yılbaşını kutlamak dinen caiz mi değil mi?’ diye tartışılıyordu... Şimdi bu üç kanalın tavrına ‘program çoğulculuğu’ olarak bakabilir misiniz? Hayır.
Bu üç kanalın yaptığı kamplaştırma ve kutuplaştırma çabasından başka bir şey değil. Çünkü yeni bir yıla girmek için insanın mutlaka ‘Hıristiyan’ olması gerekmiyor. Yeni yıla kutlamayla girmek istemeyebilirsiniz ama ‘alternatif’ üretip işi siyasi kutuplaştırmaya dönüştürmenin de alemi yok.
Bu üç kanalın yılbaşındaki tavırlarının Türkiye’nin siyasi hoşgörü zeminine vereceği zarar, ‘He is a Lady’ yarışmasının Türk erkeklerine vereceği zarardan daha fazla. RTÜK ‘He is a Lady’yi yayından kaldıracağının sinyallerini veriyorsa, bu üç kanalı da uyarmalıdır. Nokta.
DSP: Demode Sol Parti
Rahşan Ecevit’in ‘AB’ye gireceğiz derken din elden gidiyor’ açıklamasını bizim gazetede okuyunca oturduğum koltuktan az daha yere düşüyordum.
Bu açıklamayı okuyunca MHP yanlısı Orta Doğu gazetesinin 18 Aralık’ta attığı başlık aklıma geldi: Şerefsizler! İki açıklamayı da ortak kılan bir şey var, ‘siyasi yelpazenin uçlarında dolaşmak.’
Orta Doğu gazetesini anlarım, siyasi görevine ve konumuna uygun olarak ‘Şerefsizler!’den başka bir başlık atması beklenemezdi. Ya Rahşan Ecevit’in ‘din tüccarlığına soyunması?’
‘Sol’ gibi bir konumda değişimi ıskalayıp ‘demode’ kalanların, varlıklarını sürdürebilmek için radikal düşüncelere sığınmaları çok normal değil mi? Normal. O halde niye şaşırıyorum ki... Kendini yenileyemeyenlere Ecevitler’in düştüğü durum ders olsun.
Yine Tatlıses yazdım
İbrahim Tatlıses’in Türk toplumu için nasıl yanlış bir ‘rol modeli’ olduğunu yaza yaza bilgisayarımın tuşlarında tüy bitti. Türkiye’de hálá büyük bir erkek çoğunluk kadını alınır satılır, istenirse hükmedilir, yeri geldiğinde de dövülür meta olarak görüyor. Bu düşüncenin de en büyük pekiştiricisi İbrahim Tatlıses!
Bu gerçeği görmek için insanın İletişim Fakültesi mezunu olması ya da sosyolog olması gerekmiyor. Azıcık okuması yazması olan çevresine baksın, İbrahim Tatlıses’in yaptıklarını izlesin, o neler yapıyor, nasıl algılanıyor, görsün yeter!
Star yöneticilerinin bu gerçeği görmedikleri çok açık. Aldılar yine İbrahim Tatlıses’i yılbaşında, baş tacı yaptılar. Tatlıses de onların yüzünü kara çıkarmadı, Star’ı o gece en çok izlenen kanal yaptı. Ne oldu? ‘İbrahim Tatlıses’i Star’laştırarak Star yöneticileri büyüdüler mi? Hiç mi akıllarına ‘Ben ne yapıyorum ya?’ sorusu takılmadı. İnsanın içinde bir televizyon kanalını yönetirken hiç mi sosyal sorumluluk kırıntısı kalmıyor acaba?
Keşke elimizde bir sosyal sorumluluk ölçüm cihazı olsa da, televizyon kanallarını yöneteceklerin sorumluluk hissetme derecelerini bu ölçüm cihazı ile ölçebilsek... Sizce hangi televizyon kanalının yöneticileri yeterli puanı alabilirler? Star’cıların yılbaşı gecesi için alamayacakları ortada...
Türkiye’yi türbandan Tayyip Bey kurtarabilir
Şu günlerde benim çevremde en çok tartışılan konu şu: Tayyip Erdoğan eşi Emine Hanım’dan başını açmasını rica edip, bir ‘devrime’ öncülük yapabilir mi?
Sanıldığının aksine ‘Erdoğan bunu hayatta yapamaz’ diyenler çoğunlukta değil. Özellikle AB üyeliği için Başbakan Tayyip Erdoğan’ın verdiği mücadeleyi ‘samimi’ kabul edip, ‘isterse uygun ikna taktiklerini bulur ve yapar’ diyenlerin sayısı artıyor.
‘Keşke yapsa!’ diyenler ise mutlak çoğunluk. Benim çevremde tabii... Dost sohbetinde konuşurken... Düşünüyorum da gerçekten keşke yapsa! Türkiye’de siyaset nasıl darmadağın olur değil mi? Tayyip Erdoğan’a mı ne olur? Uçar...
Aşağı tüküren bıyık
Rahşan Ecevit’in ‘Din Elden Gidiyor’ açıklamasına AKP’li dışişleri bakanımız Abdullah Gül ‘Onların zamanında kuran kursları kapatıldı, imam hatipler kapatıldı, İslamiyeti koruyan ve kollayan kurumlar kapatıldı, ne konuşuyorlar’ gibilerinden yanıt verdi.
Buna ‘boş bulunmak’ ya da ‘kendi ağzıyla yakalanmak’ demezler mi? Demek AKP imam hatipleri İslamiyeti koruyan ve kollayan kurumlar olarak görüyor.
Hani imam hatipler sadece imam yetiştirmek için açılıyordu? Sizi gidi sizi... Türkiye’de Müslümanlığı da, Museviliği de, Hıristiyanlığı da korumak için ‘okullara’ gereksinim duyulmadığını bir öğrenseniz siz de rahat edeceksiniz, Türkiye de...
Türk halkının siz isteseniz de istemeseniz de yüzü batıya dönük. Dini hoşgörüsü de atalarından geliyor. Onlara önderlik ederken içten olun... İçten olmayan liderler bir gün gelir yakalanırlar!
Garipsedim
Emrah benim için hálá ‘Küçük Emrah’... Arabeskle yola çıktığı için de içinde hafif ‘kıroluğu’ barındırıyor. Bir dizi tanıtımında onu bir kızımıza yumulurken gördüm, biraz garipsedim. Diyeceksiniz ki arabeskçiler, içinde ‘kıroluğu’ barındıranlar öpüşmez mi? Ne bileyim, gördüğüm öpüşme biraz sevgi dolu bir öpüşme sahnesiydi, garipsedim işte...
Digitürk’e dikkat...
Digitürk’ün 900 bin abonesi var. Ve ilk on kanalı kendi sinema kanallarına ayırıyor. Show, Kanal D, ATV, Star, TRT 1 sonra yer alıyor. Yani bu kanallara ulaşmak için önce sinema kanallarını geçmek zorundasınız. Eğer ilginizi bir film çekerse takılır kalır, diğer kanallara bakmayabilirsiniz. Bu ne demek? Gerçek izlenme kaybı demek. Belki şu anda kimse ‘AGB’ ölçümlerinde görünmüyor diye umursamıyor ama 900 bin abonenin satın alma gücünü bir düşünün. Bilmem anlatabildim mi? (Not: İsteyen olursa ne dediğimi daha açık yazabilirim).