Mehmet Yılmaz’dan ders gibi yanıt!

Bakın Deniz Baykal Sabah’a demeç verip Milliyet Gazetesi’ni nasıl suçladı: ‘Bu gazete, yazar kadrosunun tamamıyla CHP yönetimine düşmanlık kampanyası yürütüyor.

Partinin kendi işini görmesine bile tahammülleri yok. CHP’yi de onlar yönetecek.’

Hızını alamadı bir de Tahran Erdem’e nasıl gönderme yaptı: ‘CHP düşmanlığı tescilli olan sözde bir araştırmacının yönetiminde CHP’nin başkanı kim olsun diye bir anket yapacaklarmış. Siz milleti kör, alemi sersem mi zannediyorsunuz?’

Deniz Baykal’ı anlamam artık gerçekten mümkün değil. Bu kadar uzun süre siyasetin içinde ol, sonra git Sarıgül efsanesini kendi ellerinle yarat. Hadi onu yarattın, şimdi de git medyayla takış, kendine asla yıkamayacağın bir cephe aç! Olacak iş değil. Bu bir intihar. İntihar etmek için insanın ruhsal durumunun bozuk olması gerekir. Yaşadığı hayatı taşıyamaması gerekir. Baykal’ın yaşadığı başkanlık yarışı stresini kaldıramadığı çok açık.

Literatür bize diyor ki, Baykal’ı artık kimse kurtaramaz, büyük bir emir-komuta zinciri içinde CHP’nin sonunu düşünmeden ona oy verecek delegeler dahil, kimse..

Hadi Baykal sinirlerine hakim olamıyor ve aklı yerine duygularıyla hareket ediyor diyelim. Peki iletişim işinden anlayan hiç mi danışmanı yok. Bir allahın kulu çıkıp da Baykal’ı ‘Bir siyasi lider, medyayı kendine hedef olarak almış, medyayı doğrudan hedef göstermeye başlamışsa siyasi kariyerinin sonuna gelmiş demektir (bakınız Tansu Çiller)’ diye uyarmıyor mu?

Medya ile tartışmaya giren siyasetçinin ne duruma düştüğünü salı günü köşesinde Baykal’a yanıt veren Mehmet Y. Yılmaz o kadar güzel özetlemiş ki, aslında bana yazacak fazla da şey bırakmamış:

‘Gazetecilik yaşamımda çok siyasetçi gördüm. Kendi beceriksizlikleri için basını suçlayanlar, gazetelerde yayımlanan yorumlara Baykal gibi tepki gösterenler geldi geçti.. Şimdi hiçbiri ortada yoklar ama ben buradayım, Milliyet de dimdik ayakta! CHP kurultayından sonra da bu gerçek değişmeyecek..’

Tüm siyasilere öğüdüm Mehmet Yılmaz’ın Deniz Baykal’a verdiği yanıtı kesip saklamaları, hatta çerçeveletip başuçlarına asmaları. Eğer başarılı bir siyasi intiharın onurunu yaşamak istemiyorlarsa tabii ki..

Kim adam olmaz..

Sinemaya gireceğim, bilet kuyruğunda bekliyorum. 17-18 yaşlarında iki genç Gönül Yarası’nın afişinin önünde film hakkında konuşuyorlar:

- Ya oğlum ne biçin film ya, bir ekşın yok filmde..

- Hakkaten ha, adamlar üç saat boyunca bir koşmadılar bile

- İlaç için olsun bir ekşın aradım ya, ilaç için..

- Şener Şen’in kıyafetlerine ne demeli!

- Ne varmış kıyafetlerde?..

- Zaten dört karede göründü, ikisinde aynı elbiseyi giydi..

- Bu Türk sineması adam olmaz ya..

Gönül Yarası’ndan gençlerin hiç de hoşlanmadığı ortada. Gençleri sinema salonlarına çekmek isteyenlerin ‘ekşın’ı unutmamaları gerektiği de..

Mehmet Aslantuğ saç ektirdi mi?

İki üç haftadır Bir İstanbul Masalı’nı izlerken Mehmet Aslantuğ’un saçlarına kilitlendim. ‘Aslantuğ saç ektirdi mi, ektirmedi mi’ diye çevremde ciddi bir tartışma yarattım. Bir grup, ‘Kıskanma, zaten adamın gür saçları vardı’ dedi. Diğer grup, ‘Hatırladığımız kadarıyla saçlarıyla helalleşmek üzereydi ama emin değiliz’ yanıtını verdi. Araştırmacı gazetecilik damarım kabardı, izleri takip ettim ve gerçeğe ulaştım. Mehmet Aslantuğ ABD’den ödüllü saç ekim uzmanı Melike Külahçı’ya küçük bir saç ekim operasyonu yaptırmış. İyi de etmiş. Sonuç mükemmel. Benim bugüne kadar gördüğüm en güzel saç ekimi. Niye her saç ekimi Mehmet Aslantuğ’unki kadar başarılı olmuyor, bir türlü anlamıyorum. Bu işte tohum mu önemli, tarla mı, yoksa ekimi yapan çiftçi mi?

Beyin estetiği şart!

1968 Avustralya doğumlu karateci Kylie Gülşen’in Yener Süsoy’la yapmış olduğu inanılması güç röportajı okumuşsunuzdur. Gülşen Bayraktar röportajın bir yerlerinde şöyle demiş: ‘Vücudumda beğenmediğim hiçbir yanım yok, göğüs dışında hiçbir estetik operasyon geçirmedim. Göğüs estetiğini nasıl, neden yaptırdığımı ben bile anımsamıyorum. Hiç gereği yoktu, göğüslerim küçük değildi ki, kafama esip bir beden büyüttüm. Eşimden yeni boşanmışım, kafam darmadağın, birgün evde otururken doktora telefon ettim. Ertesi gün doğru muayenehane ve ardından ameliyat, yani canım sıkıldı ve göğüslerimi büyüttüm..’

Ne diyorsunuz? Off off mu? Yok ben ‘off off’ çekmiyorum. Amerikalı bilim adamlarının ulaştığı bulgunun ne kadar doğrulandığını düşünüyorum. Güney Carolina Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre ayrılan kadınlarda depresyon daha fazla yaşanıyor. Diyorum ki keşke, beyin estetiği de mümkün olsa. Takacaksın silikonu beyne.. Ohhh, iki beden büyüyecek. Bak ondan sonra canın sıkıldı mı büyütecek yer bulmakta zorlanıyor musun..

Garipsedim..

Dümbüllü’nün kavuğu kime gidecek?’ tartışmasını garipsedim. Bence doğru tartışma şudur: ‘O dönemdeAli Poyrazoğlu, Müjdat Gezen, Gazanfer Özcan, Nejat Uygur dururken Münir Özkul’un Ferhan Şensoy’u seçmesi doğru muydu?’

Baydı..

Fetullah Gülen’le ilgili yazılar, röportajlar, fotoğraflar ciddi olarak baydı. Sanırım birileri ‘Bir Bilen’den sonra ‘Bir Gülen’ vakası yaratmak istiyor. Ne adına meçhul.. Kimleri Gülen’in Türkiye’ye dönebilmesi için derinden bir ‘halkla ilişkiler’ kampanyası yürütüldüğünü söylüyor, kimileri ‘Gülen Cemaati’nin Star TV’ye talip olduğunu, bu nedenle gündeme gelmek istediğini. Amaç neyse ne de, sonunda niye bayılan biz oluyoruz? Çok istiyorlarsa İmam bayılsın olsun bitsin...
Yazarın Tüm Yazıları