Maço Gibson'la gerilim bu kadar olur!

İşaretler'i Mel Gibson'a rağmen beğendim. Hint asıllı genç yönetmen Shyamalan'ın da Spielberg gibi Amerikalılar’ın nelerden hoşlandıklarını çok iyi çözümlediği ortada.

ABD'de gişe hasılatı yapmak istiyorsan dört şeye odaklanacaksın: Komünistler, teröristler, uzaylılar (genel olarak bilinmeyenler) ve de dinozorlar! Amerikalılar bu konularda ciddi hasta.

Shyamalan'ın İşaretler’de, bugüne kadar 'uzaylılar var' diye gösterilen kanıtları abartmadan, küçük küçük göndermeler yaparak bir 'uzaylı istilası' gerilimi yaratmak istemiş. Araya da 'tanrının varlığını' sorgulayan bir öykü sıkıştırmış. Bence filmi sıradan insanın görebileceği bir 'uzaylı istilası rüyası' olarak ele aldığınızda ve içteki 'tanrı vardır' öyküsünü çözdüğünüzde filmden aldığınız haz artıyor.

Çözemiyorsanız sinemayı biraz 'bön, bön' terk ediyorsunuz. Hatta 'Shyamalan saçmalamış' diye de yazı yazıyorsunuz. Bence Shyamalan'ın saçmaladığı tek konu başrol için Mel Gibson'u seçmek. Maço Gibson'un oyunculuğu ile filme kattığı bir şey yok. Hatta ağlama sahnelerinde çok da komik olmuş. Gerilim filminin neredeyse içine bade koymuş.

Tamam Bruce Willis'ten sorumlu devlet bakanı gibi her filminde onu oynatmanın bir alemi yok ama Amerikan sinemasında da bizi germeden bu gerilimi kaldıracak çok oyuncu var. Son söz şu: Görseniz iyi olur. (James Newton Carter'ın müziği, Carpenter'ın 1978'te ilkini çektiği Halloween filmlerinin müziğine çok benziyor)

34 MDE 57

Cahilliğin bu kadarı fazla!


Önceki cumartesi direksiyondayım, Ali Sami Yen'in yanından 1.Köprü'ye doğru ilerliyorum. Önümde bir Honda Civic var. Trafik yavaş akıyor. Honda'nın şoför koltuğunda garip hareketler olduğunu fark ettim. Dikkatlice baktım, şöför 3-4 yaşlarında bir kız çocuğunu yüzü kendine dönük şekilde kucağına oturtmuş, el çırpmaca oynuyor. Çocuk kahkalar atıyor, şoför sevgiyle ona sarılıyor. Çocuk şoförün ya kızı, ya yeğeni. Üzerine titrediği belli. Benim ise içim tir tir titriyor. İnsan nasıl küçük bir çocuğu seyir halinde iken kendisi ile direksiyon arasına oturtabilir. Düşünsenize arkadaki aracın hızını alamayıp, bu araca çarptığını. Çocuk tost olur tost. Sonra vicdan azabından gözünüze uyku girmez. Cahillik yapmayın. Çocuğun yeri arka koltuktur. Mutlaka da emniyet kemeri ile sabitlenmelidir. Bunun dışında davranan her ana-baba da bir kaza sırasında sevdiğine olacaklardan birinci derecede sorumludur.

Burnumdan bir estetik, al sana Al Pacino

1989 kışıydı. O zaman Al Pacino'nun saçında siyah yok. Benim de 'kelin ilacı olsa, başına sürermiş' sözünü 'amma anlamlı sözmüş ya' diye analiz etmediğim yıllar. Wisconsin'in sanayi şehri Milwaukee'de Michigan Gölü’nün çevresinde yürüyorum.

Birden yanından geçtiğim bir grup çocuk arkamdan 'Al Pacino.. Al Pacino' diye bağırmaya başladılar. Acaip hoşuma gitti tabii. Eve gider gitmez kendimi aynada uzuuun uzuuun inceledim. Burnumdan bir estetik al sana Al Pacino!

Bu olaydan mıdır nedir bilmiyorum Al Pacino'nun yeri bende ayrıdır. Filmlerini kaçırmam. Her izleyişimde de daha fazla hayran olurum. Insomnia'da da öyle oldu. Al Pacino'nun müthiş oyununu büyük keyifle izledim.

Filmde Al Pacino'nun oyunculuğundan başka ne var derseniz biraz düşünmem gerek. Hakkını vereyim 'Akıl Defteri' nin unutulmaz yönetmeni Christopher Nolan uykusuzluğun yarattığı gerilimi izleyicilere aktarmada ve rahatsızlık uyandırmada çok başarılı. Bunu da tabii ki 'ayrıntı çekimleri', 'geri dönüşleri' ve 'ses efektlerini' haddinden fazla başarıyla kullanarak yapıyor. Yalnız bazı sahnelerde tempo iyice düşüyor. Örneğin ben 9.30 seansına gitmiştim ve bazen uyanık kalmakta güçlük çektim. Vicdan rahat ya.. Belki gündüz seansları bu filmi izlemek için daha uygun seanslar olabilir .

Rahşan, benim bütün umudum da sendin!

Bu hafta size günün anlam ve önemini belirten bir roman öneriyorum. Hani zaman zaman 'Ah Atatürk Ah, kalksan da şu Türkiye'nin halini görsen' deriz ya, işte Turgut Özakman Atatürk'ü 19 Mayıs 1999'da yeniden Samsun'a çıkarmış ve bunun romanını yazmış.

Roman, tadından yenmiyor. Daha ilk sayfadan sarıyor ve bir an önce bitireyim diye elden bırakmama etkisi yaratıyor. Ortalara ve sonlara doğru biraz tarihlerle, isimlerle tempo düşüyor ama Özakman'ın özellikle tiyatro oyunlarında çok daha fazla ortaya çıkan mizahi uslubu buralarda kurtarıcı oluyor ve roman bir solukta bitiyor. İşte kitabın 172'nci sayfasından romanın tadını verecek bir alıntı. Ecevit, 1999 seçimlerinden birinci parti çıkıyor ve Atatürk yanına çağıracak ve hesap soracak diye korkuyor: 'Of! Ne diyeceğim Rahşan? Kedilerle ilgilenmeyi bırak da bana yardım et, akıl ver. Örneğin ‘Tarihi yanılgı sözünü nasıl açıklayacağım? Dine saygılı laiklik’ sözünü nasıl savunacağım? İyi tarikatlar ne demek?, diye sorarsa, ne yanıt vereceğim. Bütün tarikatlar 667 sayılı Devrim Yasası gereği kapalı. Ama dur, dur. Belki de Meclis'e türbanla gelen Merve Kavakçı'ya karşı çıkışımı dikkate alarak bunların üstünde durmaz. Ne dersin? Üstünde durur diyorsun ha? Ah Rahşan, benim umudum da sendin. Sen de böyle diyorsan...'.

Kitap Bilgi Yayınevi’nden çıktı. 7,5 milyona aldım. (Hayatta 5 milyona geri satmam kütüphanede dursun) Bilgi'nin daha özenli bastığı kitaplar var nedense buna fazla özenilmemiş. İkinci kitabı dört gözle bekliyorum.

Servis yapanlar saçına sakalına dikkat etse süper bir yer olur

Haftasonu Silivri taraflarına yolunuz düşerse (eğer damak zevkiniz çok gelişmişe mutlaka düşürün) Köfteci Osman ve İşkembeci Görem'e uğramayı unutmayın. Köfteci Osman, kıyıda, deniz kenarında. Köftelerin görünüşü çok iştah kabartmıyor ama lezzet müthiş. Köftelerin yanındaki kırmızı biber sosuna diyecek yok. Hele yoğurt! Ağzında eriyor insanın. Altın markalı bir yoğurtmuş, kendileri yapmıyorlarmış. Biraz salaş bir yer ama sorun salaşlığında değil, özensiz servisinde. Servis yapanlar saçına sakalına, kılığına kıyafetine dikkat etse, mutfak işleri biraz daha iyi örgütlense süper bir yer olur. İşkembeci Görem ise Silivri'nin tam göbeğinde. Sorun, hemen gösterirler. Buradaki damardan tuzlamayı ben benim diyen işkembecide içmedim. Piliç çevirmeyi de önerilerim arasında sayabilirim. Daha ne önereyim... Haftaya bekleyin bakalım, bir şeyler daha öneririz.
Yazarın Tüm Yazıları