DÜN günün ilk ışıklarıyla birlikte e-posta kutuma tam 17 adet e-mektup düştü. Hepsi de Eczacılardan (Biliyorsunuz tezgah üstü ilaç reklamlarını savunduğum için beni çok severler!). 17 mektup da aynı şeyi söylediği için temsilen bir tanesine yer vereyim:
‘Yazınızda Selçuk Ecza Deposu’nun bu reklamı ne için yaptığını anlayamadığınızı olsa olsa eczacılar ile iletişim kurmak için yapmış olabileceğini belirtiyorsunuz. Hiçbir yerinde Eczacı, Eczacılık ve Eczane adı geçmeyen ve sadece son bölümde arka planda süs gibi bir eczane görüntüsü olan bir reklamın bizimle hiçbir alakası yoktur. Bu reklam camiamızdan büyük tepki almış, birçok arkadaşımız bu depodan ilaç alımını durdurmuştur. Reklamın amacı ya borsaya kote olmak isteği ya da yabancı bir firmaya satılacak olan deponun tanıtımını yapmaktır. İhtiyaç duymanız halinde 20 yılını bu mesleğe vermiş mesleki bilgi ve yasalardan oldukça haberdar olan bir eczacı olarak sizi ilaçla ilgili her konuda aydınlatabilirim. Tabii ki bu yazılarınızın alt yapısı hazırlanmakta olan ve eczacıları büyük holdinglerin maaşlı elemanı haline getirecek Zincir Eczanelere üstü kapalı destek vermek değilse... (Ecz.İbrahim Hamdi Ergüney)’
Yorum: Reklamın ana hedef kitlesi kim demiştim? Eczacılar. Sabahın ilk ışıkları kimlerden mesaj geldi. Eczacılardan. Seçici algı. Siz ne derseniz deyin Selçuk Ecza deposu reklamının öncelikli hedef kitlesi eczacılar. Çünkü Selçuk Ecza Deposu borsaya açıldığına ilk alıcıları bu işi bilen Eczacılar (küçük borsa yatırımcıları) olacaktır. Sedat Bey’den bir yanıt gelsin bu konuya yeniden değineceğim. Bilmem anlatabildim mi?
Bu arada Ecza Deposu’ndan ‘holdinglere’ nereden geldiğimizi ise anlamadım. Bu kadar kuşkuculuk da fazla..Kuşkucu Eczacılar yüzünden Türkiye’de ilaç sektörü ile ilgili hiçbir yasa gerektiği gibi çıkartılamıyor. İşte 2005 yılı hala tezgah üstü ilaç reklamı yasak! Neden? Eczacılar kendilerinin de bildiği evrensel gerçeklere daha ne kadar direnebilecekler. Şüphenin ilaç tüketicisine faydası yok..
Türkiye ‘deri’ ülkesi olursa
SED/Sosyal Sorumluluk Egitim Dernegi Baskanı Yuli C. WEston’dan ilginç bir e-mektup aldım. Weston, Türkiye’yi Deri ülkesi yapmaya çalışan Türkiye Deri Tanıtım Grubu’nun Türkiye’nin aleyhine çalıştığını söylüyor. Türkiye’yi deri ülkesi yapmak Türkiye’nin ‘barbar’ imajını pekiştirebilirmiş. Tüm dünyada etkili olan ‘Kürke hayır!’ kampanyası çok yakında ‘Deri’ye Hayır’ kampanyasına dönüşebilirmiş. Eğer Türkiye deri ile özdeşleşirse de en büyük hedef ülkelerden biri haline gelebilirmişÖ Çok ilginç bir görüş paylaşayım dedim.
Rakı güzelleşiyor mu
NATALİE Tan ve Nur Canol isimli okurlarım rakı sektörü ilgili yazdığım yazıları okuyup, aşağıdaki kısa ama çok samimi e-mektubu göndermişler. Rakı kampanyaları, şişeler vs. güzel ama bizce rakı güzelleşmiyor. Hepsi bize çok tatlı geliyor artık. Yanılıyor muyuz? Rakı içemez olduk.
Yorum: Tan ve Canol’a katılamayacağım. Özel sektörün ürettiği rakıları da çok beğeniyorum. Özelleşme rakı demokrasisi yarattı. Herkese her damağa rakı var ve daha da olacak gibi görünüyor. Sizce?
Nelere dikkat ediyorlar
BİR e-mektup da Kayseri’den.
ATV de yayınlanan Aşka Sürgün dizisindeki sponsor Ofçay’ın reklamında yer alan kar manzarasında kardan adamların arkasındaki evin bacasından çıkan siyah dumanın manasını anlamak mümkün değil.
Hocam daha geçenlerde hattı açılan mavi akım projesi ile daha temiz daha sağlıklı bir çevre için doğalgazın temelleri atılırken ve de belediyelerin kaçak kömür kullanmamaları için vatandaşları uyarıları ve bacasından siyah duman çıkan apartmanlara ceza yazmaları durumları varken, bence o bacadan simsiyah bir duman değil de beyaz bir duman çıkabilirdi.
Yazılarınızı büyük bir zevkle okuyorum. Allah kaleminize kuvvet versin.
Hocam selam ve saygılarımla ellerinizden öperim. (Recep Sarısaslan)’
Yorum: Ayrıntılara bu kadar önem veren halkımız gözünün önündeki koca koca hatalara nasıl göz yumuyor anlamak mümkün değil. Berhudar ol evladım! (Not: Köşedeki fotoğrafı acilen değiştirmem lazım. Algılamanın nasıl olduğu çok belli!)
Çekirgelik
Erken yat, erken kalk, eşek gibi çalış ve reklam yap.