Komplo ve fırça ilişkisi

Metal Fırtıma’yı okudunuz mu bilmiyorum ama kitabın yazarlarının da belirttiği gibi Metal Fırtına benim için sadece kurgu bir kitaptır.

Birilerinin çıkıp da Metal Fırtına gibi yaratıcılığı zorlayan bir kitap yazdığı için memnunum. Ancak geçen hafta askeri okul mezunlarının kendi aralarında mesajlaştıkları bir internet sitesinde Metal Fırtına ile ilgili okuduklarım karşısında kanım dondu..Mesajlarda şöyle yazıyordu:

‘Metal Fırtına Amerika adına fason imalat. Kitap ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin hayata geçiriliş aşamasında karşılaşacağı ulusal direnci hedef alıyor. Bu açıdan bakıldığında Metal Fırtına yazarları ABD adına bir ‘fason imalat’ tezgahında çalışıyor görünüyorlar..

xxx

Kitabı eleştiren asker kökenli okurlar, kullanılan silah adlarının kodlarının doğruluğuna dikkat çektiler. Bu sayede sahte gerçeklik duygusu yaratıp genç subayların aklını çelmeye çalışıyorlar..

Metal Fırtına diyor ki ABD ile savaşı aklından bile geçirme. Çünkü böyle bir savaşta Türkiye yakılıp yıkılacak kan gövdeyi götürecek, ailen ve çocukların pisi pisine ölecek, şok ve dehşet ülkeni saracak, karına gözlerin önünde tecavüz edilecek, Anıtkabir havaya uçurulacak, Türkler Anadolu’dan sürülecek. Çünkü Türkiye direnemeyecek..b Senin askeri gücün yok, medyayı da kontrol edemeyeceksin, yapman gereken ABD’nin dümen suyuna girmek..

Mamulün niteliği ambalajından belli oluyor. Afişlere de yansıyan kapak, içerdiği sloganlar ve yansıttığı kolajla (kaplan kesilmiş ağır silahlı ABD askeri, cehennemi bir ortamda yanan camiler) gerçek niyeti gözler önüne seriyor. Türk halkını psikolojisini yıkıma uğratmak istiyorlar... Beyinler sersemletiliyor...

Kitabın özel formülü içinde bakın başka neler var: Türk kahramanların ad ve soyadları, özellikle Türk’ün ‘cesur ve cengaver’ tanımına uydurulmuş. Bunu yaparken öyle davranılmış ki, kişiler alaycı bir şekilde adlarıyla uyuşmayacak çaresizlik içinde gösterilmişler..Genelkurmay Başkanı’nın soyadı Pars; Kara Kuvvetleri Komutanı’nın soyadı Sert; Özel Kuvvetler’den Selami’nin soyadı Dikbaş, Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın soyadı Yücesun, Tümgeneral’in soyadı Er, Deniz Binbaşı İhsan’ın soyadı Eralp, Türk Elçisi’nin soyadı Onur TürkoğluÖ

xxx

Peki Genelkurmay Başkanı ‘Pars’ ne yapıyor? Ortalıkta sersefil dolaşan, Barbaros Bulvarı’nda elinde silahla tek başına dolaşırken bir gasp hükümlüsü tarafından kurtarılan, kahvehane lafları sarfeden ‘iktidarsız’ bir zat. Genelkurmay Başkanı’nın bu şekilde geri plana çekilmesiyle hem Tayyip Erdoğan’a yer açılıyor, hem de TSK’ya duyulan güven azaltılıyor. Bu da bugün ABD’nin işine yarıyor...’

Daha fazlasını okumaya yüreğim dayanmadı, okumayı bıraktım. Türkiye adına çok korktum. Kurgu bir romandan bu kadar çok komplo üretilebiliyorsa başka ipuçlarından ne kadar çok komplo üretilebilir değil mi? Bir de bu komplo teorilerini devlet görevlilerinin ürettiğini ürettikleri komploları üst düzey devlet görevlilerine gerçekmiş gibi raporladıklarını düşünün! Düşündünüz mü? Siz niye her resmi açılışta, her resmi davette birileri fırça yiyor sanıyorsunuz..

Çok sıkıcı bir hırsızlık filmi

Gün Batarken’i izlerken çok sıkıldım. Hırsızlık desen doğru dürüst hırsızlık yok, eğlence desen gülmek mümkün değil, zeka desen metin zeki değil... Sıradan bir Amerikan filmi işte..Biraz Bahamalar var biraz da Salma Hayek’in bikinili bikinili pozları.

Hadi yazmışken konusunu da yazayım da en azından James Bond’un anısına saygısızlık yapmamış olayım. Pierce Brosnan ve Salma Hayek hırsız eskisi iki sevgili... Emekli emekli gönüllerince turistik hayat yaşıyorlar. (Şöyle bir filmi Antalya sahillerinde çek, bak Antalya turizmi dünya piyasalarında nasıl tavan yapıyor. Zaten Gün Batarken’i de Bahama Turizm Bakanlığı’nın çektirmiş olabileceğinden şüpheleniyorum.) Belalıları FBI ajanı Woody Harrelson bizim sevgililerin emekli olmadığına inanıyor. Çünkü gündemde bir Napolyon elması var... Bu nedenle de ajanımız sevgililerin peşinden turistik bir maceraya başlıyor. Filmin en iyi oyuncusu Woody Harrelson. Eğer filme gitmek isterseniz tek kazancınız onun performansını izlemek olur. Gerisi zaman kaybı... Gidelim mi? Hala bu soruyu soruyorsanız, gidin, ne diyeyim.

Paşalimanı’nda sabah kahvaltısı

Paşalimanı Kafeterya’nın işletmesini Beltur almış. Hemen bir takım değişiklikler kendini göstermiş. Geçen Pazar kahvaltı için gittiğimde söz konusu değişimin farkın vardım. Daha girişte park görevlilieri nereye park edeceğim konusunda kendilerini paralayınca bir şeylerin olduğunu fark etmiştim zaten... Masaların üstü beyaz örtülerle örtülmüş, ortam çiçeklerle hoş bir hale getirilmiş. Çalışanlar son derece yardımcı, ne isterseniz anında çözüm üretiliyor. Tabii hepsinden önemlisi kahvaltı açık büfe haline gelince olay bir bakıma kopmuş. Peynirler, zeytinler, meyveler, çeşit çeşit ekmekler, pastalar, çörekler... Bir köşede isteyene sahanda yumurta, isteyene omlet... Eksikler yok değil. Mönü mutlaka zenginleşmeli. Açık büfenin kurulduğu alanda kalabalıkta sıkışma yaşanıyor, trafik iyi düzenlenmeli. İşletmenin Müdürü Nevzat Temur ‘Farkındayız, haftaya hiç eksiğimiz kalmayacak’ dedi. Bu hafta sonu Paşalimanı alternatifini değendirseniz iyi olur. Paşalimanı’ndan boğaz manzarası bir harika... İnsanın içi ısınıyor, İstanbul’u sevdikçe sevesi geliyor.

CUMA İTİRAFI

Toru; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 27; İl: Muğla

Türkiye’nin en ünlü tatil beldelerinden birinde çamaşırhane sahibiyim. Müşterilerimin yüzde 80’i 20-35 yaş arası yabancı kadınlar. Bu sebeple her marka ve modelde yüzlerce iç çamaşırıyla muhatabım. 1) G-string tartışmasız lider. Aşırı kilo problemi olmayan bütün kadınlar kullanıyor. 2) Siyah en favori renk. 3) Çok süslü, şeffaf, dantelli modeller de var ama genelde pamuklular revaçta. 4) Benim favorim ise önünde Snoopy resmi olanlar. 5) Bu işe başlamadan önce Victoria’s Secret bana çok özel ve gizemli bir marka gibi gelirdi. İçinde Tyra Banks olmayınca bildiğiniz donmuş.

Yorum Bu itiraftan çamaşırhane sahiplerine iç çamaşırlarımızı gönül rahatlığıyla teslim edemeyeceğimiz ortaya çıkıyor. Herkes iç çamaşırına sahip olsun, yoksa birilerinin fantezilerine meze olabilirsiniz ona göre!

CUMA TAKINTISI

Sinemayı izlemekten çok anlamak isteyenler bu hafta İnkilap yayınevinden yeni çıkan Sinema Dersleri kitabına takabilirler. Sinema Dersleri kitabında Jean Luc Godard, Woody Allen, David Lynch, Pedro Almodovar, Wim Wenders, Martin Scorsese gibi 16 yabancı yönetmen sinema deneyimlerini aktarıyorlar. Kitabı derleyen Hasan Aydın’ın da önsözde belirttiği gibi farklı sinema tarzları olan yönetmenlerin aynı sorunla karşılaştıklarında nasıl değişik çözümler ürettiklerini aynı kitapta görmek gerçekten çok heyecan verici olmuş. Meraklılarına şiddetle öneririm..

CUMA ALINTISI

Bana göre kendi beğenilerinize ters gelen bir şey yapmadığınız sürece izleyicinin hoşuna gitmeyi istemek hata değildir (David Lynch)
Yazarın Tüm Yazıları