Keops’ta Yıldız Tilbe nöbeti

Salı günü yılbaşı gecesini Klassis’te Kayahan dinleyerek geçirdiğimi yazmıştım. Ama hepsi bu değildi. İtirafsa itiraf, başka bir şey daha yaptım. Gecenin ikisinde arkadaşlarla karar verip İstanbul’a indik. Nereye? Keops’a. Kimi dinlemeye? Yıldız Tilbe’yi.

Yemin ederim Yıldız Tilbe benim zevkim değil. İyi söz yazdığını kabul ediyorum, hayranları olduğunu kabul ediyorum, değişik biri olduğunu kabul ediyorum. Yine de kırk yıl evde pijama, terlik, cep telefonuna mahkum yılbaşı geçirsem; gecenin ikisinde kalkıp Yıldız Tilbe’ye gitmek aklımın ucundan geçmezdi.

Ne derler "Arkadaş hatırına çiğ tavuk bile yenir", değil mi? Yedik işte!(Gerçi bu söz kuş gribi olayından sonra, "Arkadaş uğruna 70 derecede pişmiş tavuk yenir" şeklinde değişti, ama biz ısrarla aslına sadık kalalım.)

Keops’tan içeri girdiğimizde, Yıldız Tilbe sahnede titriyordu. "Yetişin! Yardım edin, kadın sıtma nöbeti geçiriyor" diye öne doğru atıldım. Korumalar "Abi korkacak bir şey yok, Yıldız Hanım sadece oynuyor" dediler. Dikkat kesildim. Yıldız Hanım sadece oynuyordu. Saat dörde kadar da ısrarla sıtma nöbeti geçirir halde oynamaya devam etti.

Keops o saatte iğne atsan yere düşmeyecek halde, Tilbe’nin hayranları da mest! Titreyen titreyene. Hatta baktım titremekten Yıldız Tilbe’den şarkı türkü isteyen yok. Bir kağıda "El Adamı" yazıp gönderdim. Kadıncağız sağolsun hemen okudu. Hem de özenerek. "Gönlüm isterse gelirim, büyük aşkla sevişirim..."(Böyle değilse bile yakın bir şey işte.)

Niye "özenerek" dedim. O gece fark ettim ki, Yıldız Tilbe her şarkıyı özenerek söylemiyor. Bazı şarkıları sadece ağzında geveliyor, söylemeyi sevdiği şarkılarda ise kendi tarzında adeta devleşiyor.

Yıldız Tilbe’yle Keops’ta yaklaşık iki saat geçirdikten sonra, onun iyi söz yazdığı konusundaki kararımı pekiştirdim.

Yıldız Tilbe türü eğlence ise, asla bana göre değil. Almayayım, alana da engel olmayayım. Sanmayın ki Yıldız Tilbe ile mest olanlar o gece C1C2 grubu idi. C1C2 grubu Keops’ta yılbaşı geçirecek sosyoekonomik katsayıyı nereden bulsun!

TV’ler "AB’de birinciyiz" deyince, sanmayın ki "entel dantel"den söz ediliyor. Asla! Yılbaşı gecesi Keops’ta benim gördüğüm Yıldız Tilbe hayranlarının hepsi AB’ydi. Daha eğitimlilerdi demiyorum, ama AB’lerdi..

Sizce bir doktor, bir avukat, bir mühendis de, ortaokul mezunu emlak zengini de AB grubundan sayılıyorsa; bunda bir gariplik yok mu? Yılbaşı gecesi gördüm ki yok. Tilbe’yle birlikte hepsi titreyebiliyor. O halde televizyonda tek tip program izlemeye devam.

Ya davulcu ya zurnacı

Banu Alkan ve erkek arkadaşını kanalın birinde izledim. Banu Hanım’ın arkadaşı sinirlenmiş. Banu Hanım’ın üzerine yürüyordu. O da bir yastıkla kendini koruyordu. Olay mizansen mi değil mi anlamadım. Yıllar sonra Banu Alkan niye "badem gözlü" oldu, onu da anlamadım. Anladığımız şu: Bu televizyonlar serbest pazar ekonomisi sistemine göre yönetilirlerse, ya davulcuya ya zurnacıya varıyorlar. Memnunsak sorun yok. Değilsek değişmesi gereken şey sistem. Çözümü başka yerde aramayın. Verin lisansları, televizyon sayısını kontrol edin, denetleyin. Aksi halde şikayet etmeyin.

Sevincimize bakın

Sevincimiz şu: Avrupa Yakası, yılbaşı gecesi AB grubunda birinci olmuş! Niye? Avrupa Yakası; İnce Memet, Karamozov Kardeşler, Üç Kız Kardeş, Saray’dan Kız Kaçırma falan mı? AB’de de Süheyl ile Behzat’ın sunduğu Ha Babam De Babam birinci olsaydı ne olacaktı ki?
Yazarın Tüm Yazıları