Beşiktaş-Fenerbahçe maçını numaralı tribünde izledim. Öncelikle söyleyeyim, Beşiktaş taraflarının çoşkusuna hayran oldum.Fener ve Galatasaray taraftarları İnönü’ye gelsinler de, takım nasıl ateşlenir, görsünler! Beşiktaş o kadar kötü top oynadı ki, Kapalı’daki ‘Kartal Gol Gol’ fırtınası olmasaydı, Beşiktaş attığı golü de göremezdi. İnanın bir ara ‘Kartal Gol Gol’ fırtınası karşısında kalbim o kadar hızlı attı ki, az daha yerinden fırlayacak sandım..Maç başlar başlamaz, deniz tarafındaki Truva Atı’nın içinden çıkan bir grup Fenerli karşısında, Beşiktaş tribünlerinin gösterdiği tepki ilginçti: Vali istifa, vali istifa!‘Vali istifa, vali istifa’ çağrıları karşısında, aldıkları emirle fenerli taraftarları copla dağıtıp, kale arkasından süren polisler de ilginçti.. Daha sonra Fenerli taraftarlara televizyondan ‘Yaptırtmam, ettirtmem’ diye bağıran İstanbul valisi de..Olacak iş değil.. Koca İstanbul’un valisi soğukkanlılığını kaybedip, televizyon kameralarının önünde bas bas bağırıyor.. Niye ‘Vali istifa, vali istifa’ çağrılarına yanıt verirmiş gibi.. Yok mu İstanbul Valiliği’nin bir danışmanı? Anlatmazlar mı lider iletişimi diye bir şeyin olduğunu? Valilerin de birer lider olduğunu ve öyle zırt pırt her olaya kendilerinin yanıt vermemeleri gerektiğini.. Ne olur sonra valilerin durumu? Önüne gelen ‘vali istifa’ diye bağırırsa, her gece İstanbul valisi televizyon kameralarının karşısına mı geçecek? Oysa sinsi Fenerliler dağıtıldı, polis duruma hakim oldu. Bu da polisin başarısı. Bu başarıyla övünmek dururken, atağa kalkıp saldırmak niye? Çok yanlış çok..Bir yanlış daha var ki o da küfür.. Beşiktaş taraftarları o kadar ateşle takımlarını destekliyorlar ki, küfür, kötü söz onlara yakışmıyor..Polise de küfüre göz yummak yakışmıyor. Biri çıkıp genç polislere küfürün suç olduğunu öğretmeli. Maç boyunca numaralı tribünün kenarından, bizim olduğumuz tarafa doğru sarhoşun biri saatlerce küfretti. Hemen sarhoşun önünde oturan onlarca polis ise sadece gülerek seyretti.. Küfredene, sonunda diğer taraftarlar müdahale etti. Ve az daha kavga çıkıyordu..Şimdi sorarım İstanbul’un polis şeflerine.. Niye saatlerce küfreden adama, önünde duran polisler müdahale etmiyor? Niye sarhoş olduğu her halinden belli olan taraftarı kolundan tutup, stadın dışına çıkarmıyor? Niye polisler sadece gülmekle yetiniyor..Ne olur genç polisleri biraz eğitin.. Onlara biraz kitle psikolojisi öğretin.. Kavga nasıl başlar, küfür nasıl kavgayı ateşler.. Anaya, bacıya, sülaleye giden sözler bazıları için nasıl tahrik unsuru olur.. Lütfen öğretin.. Öğretin ki gereksiz gerilimler büyük kavgalara gebe olmasın.Öğretin ki futbolu ağız tadıyla izleyelim. Garipsedim..Serdar Ortaç, Pınar Yılmazerler’e çok sıkıldığı için üniversiteyi bile bitiremediğini söylemiş. Sıkıldığı için dizi çekmiyormuş, sıkıldığı için müsamereyi terk etmiş, sıkıldığı için sinemaya gitmiyormuş.. Peki.. Bu kadar çok sıkılan biri, bu kadar çok ‘monoton’ şarkı yazmayı nasıl beceriyor? Bir Serdar Ortaç şarkısını bir iki dinleyince, benim de canım sıkılıyor.. Garipsedim.. Baydı..Futbol programları şahtı şahbaz oldu, altı haftada baydı. Nerede kekeme ve geveze futbol adamı varsa, televizyonda. Ne, dedikleri anlaşılıyor, ne de yorumları ipe sapa geliyor. Futbol geyikçileri bütün hızlarıyla baymaya devam ediyor.. Umarım sezon sonuna kadar dayanırlar. Ne desem..Bir okurum mesaj atmış. ‘Abi meşhur olmak istiyorum aklıma bir şey geldi’ diyor. ‘Gamze Özçelik’e tecavüz eden de, kaseti çeken de benim’ desem, işe yarar mı?’ Ben yanıt veremedim. Sizce ne desem? Kutlarım..Ragıp Duran, Mehmet Çalışkan’a röportaj vermiş. Söyledikleri bugüne kadar Devlet Tiyatroları’ndaki sorunlarla ilgili en sağduyulu sözler.. Diyor ki: ‘Bankamatik sanatçıları, yönetimin hatası.’ Yani diyor ki, ‘Yöneticiler adam olsun da, bankamatik sanatçısı yaratmasın.’ Bir sorunun nedeni, bundan daha iyi nasıl ortaya konabilir?