ANIMSAYACAKSINIZ, dün, ‘Biz de varız!’ diyen garip basın ‘ilanını’ eleştirmiştim. İlanı çok yakından incelememe rağmen votka şişesinin üzerindeki İstanblue yazısını İstanbul diye okumuşum.Bunda bir sorun yok. Votkalarına İstanblue gibi ne idüğü belirsiz bir ismi koyanların amacı zaten İstanbul’u çağrıştırmak değil mi? İstanblue’yu özellikle kimliksiz ve kişiliksiz bir yazı karakteriyle yazanlar votkalarının isminin ‘Urfa’ diye okunmasını istemiyorlar herhaldeÖBeni yanıltmak istiyorlardı ben de yanıldım..Peki ya herkes yanılırsa? O zaman İstanbul isminin haklarını kim savunacak? Kim İstanbul ile İstanblue karışıyor, diye kim mahkemeye gidecek? İstanbul markasının sahibi kim? Ortaya çıksın.. İstanblue’culara da önerim şu: doğru dürüst marka yaratmak istiyorlarsa küçük hesaplardan, küçük oyunlardan vazgeçinler. Neyse vizyonları şeffafca ortaya koyup sonunda kadar bu vizyonun gerektirdiği marka özünün peşine takılsınlar. Aksi durumda düşerler! Yine mi?BERKAY Karakaya isimli okurumdan bir e-posta aldım. Diyor ki Berkay: ‘Eti Yami reklamı animasyon tekniğiyle yapılmış olsa bile Red Hot Chilli Pappers’ın Californication isimli şarkısının klibiyle ciddi benzerlikler taşıyor. Tek fark klibin San Fransisco’da bir asma köprüde çekilmiş olması. Reklamdaki kay kay gösterileri, puan kazanmalar falan hepsi klipte de var. Sadece klibin sonunda deprem oluyor, Eti Yami reklamında olmuyor.’ Sevgili Berkay eğer Eti’ciler reklamın deprem kısmını İstanbul’a uyarlasalardı, ortada Eti Yami diye bir şey kalmayabilirdi! Eti’ciler iyi yapmışlar anlayacağın. Taklit konusuna gelirsek..Metin yazarlarının popüler kültür ürünlerinden etkilenmeleri ve esinlenmeleri çok doğal. Ama ‘esinlenme’ işini taklit boyutuna vardırıp ipin ucunu kaçırmamak gerektiği de bir gerçek. Eti Yami Eti’nin ikinci taklit vakası. Daha önce de anımsarsan Eti Crax reklamı Nestle reklamı ile büyük benzerlik taşıyordu. Eti’nin biraz daha dikkatli olmasında fayda var. Diyeceksin ki ‘Taklit olması reklamın pazarda iş yapmasını etkiler mi?’. Hayır etkilemez. Taklit, sadece bazı hukuki sorunlar doğurabilir ve meslek ahlakını öne alan reklam ajansı ile almayan ajansı birbirinden ayırmaya yarar. Neyden uzak duralım? Fantezi? Meşe Mobilya?MEŞE Mobilya reklamlarını izleyince içim ‘cızz’ ediyor. Meşe Mobilya’nın bu kötü reklamlara bel bağlayan sahibini düşünüyorum. Ne büyük umutlarla bu reklama para yatırmış, ne büyük satış beklentisi içine girmiştir kim bilir. Sonuçta Meşe Mobilya ilk kez ekranda göündüğü için ‘sadece maruz kalma etkisiyle’ satışları biraz artmıştır. Ama Meşe’nin sahiplerinin istedikleri gibi satış rekorları kıramayacakları ortada..O ne kötü yapım kalitesi öyle, o ne kötü metin öyle, o ne kimi temsil ettikleri belli olmayan oyuncular öyle. Ne demek ‘Fanteziden uzak duralım’? Hangi fantezi bu? Bildiğimiz fantezi mi? Niye uzak duruyoruz ki? Kalp krizi riski mi var?..Şimdi soruyorum Meşe Mobilya’nın sahibine ‘Mobilyalarınızı üretmek için malzeme alırken en ucuzuna mı kaçıyorsunuz? Yoksa en iyi malzemeyi alıp kaliteli üretim mi yapmak istiyorsunuz?’ Reklamınızın kalitesi bize ‘ucuza kaçıyorlar galiba’ diyor. Bu doğru ya da değil Meşe reklamının dediği bu..Reklam işinde ‘ucuzuna’ kaçarken çok dikkatli olalım. Meşe meşeye benzer, şişeye benzer, şu Meşe’nin mobilyaları hoş mu hoş şeylere benzer. Benim slogan daha iyi değil mi? Özeti Reklamın yapım kalitesi, doğrudan ürün kalitesine yansır bunu unutmayalım.