İŞ Bankası bir süre önce uzun süredir çalışmakta olduğu Rafineri reklam ajansıyla yollarını ayırdı.
Yeni reklam ajansını seçmek için de gerçekten diğer ajans seçicilere ders niteliğinde bir konkur sürecine girdi. Önce reklam ajanslarını itinayla hazırlanmış ajans seçim kriterlerine’ göre eledi, bu eleme sürecinde reklam ajanslarına ‘finansal bir hizmet için yapılan reklamın etkinliğini nasıl ölçersiniz?’ sorusu bile soruldu. Daha sonra İş Bankası belirlediği reklam ajanslarına ziyaretler düzenledi ve dört reklam ajansından oluşan bir ‘kısa liste’ hazırladı. İş Bankası’nın ‘kısa listeye’ aldığı reklam ajansları Medina/Turgul, RSCG İstanbul, McCann Ericsson ve Grey/Worldwide..
Buraya kadar her şey son derece nitelikli, ama normal. Bu aşamadan sonra İş Bankası geleneksel konkur sürecinden ayrıldı. Kısa listedeki her reklam ajansından belirli sayıda reklamcıyı İş bankası’na davet etti, onlara brief verdi ve o gün içinde ‘işe yaklaşımlarını ölçmeye çalışan’ bir çalışma yaptırttı. Dört ajansın reklamcıları İş Bankası’nda kendilerine ayrılan ayrı bölümlerde çalıştılar. Gün sonunda da İş Bankası yetkililerine iletişim sorunlarına nasıl bir çözüm getireceklerini anlattılar. İş Bankası onlara otuz kırk gün ‘zamanlarını’ almayarak, ‘Ya bu adamın kravatını beğenmedim!’ gibi uygulamaya yönelik saçma sapan sorular sorulmasını engelleyerek’ değer veriyordu. Onlar da bu değerin karşılığında ‘düşünce sistemlerini’ İş Bankası ile paylaştılar..
İş Bankası’nın reklam ajansı seçim yöntemini hem ‘reklam ajanslarına verdiği itibar’ hem de sadece ‘bir reklam ajansının işe yaklaşımını ölçmeyi amaçlaması’ açısından çok takdir ettim. Ne gerek var günlerce süren konkurlara, ne gerek var binlerce uygulamaya? Koca koca ajanslar fikir ortaya çıktıktan sonra bir uygulamayı yapamayacaklar mı yani! Geleneksel, gereksiz yere reklam ajanslarının zamanlarını çalan konkur yöntemine son verdikleri için başta Genel Müdür Ersin Özince olmak üzere İş Bankası konkuruna emeği geçen herkesi kutlarım. Değişiklik, yaratıcılık İş Bankası’na yakışıyor. Geleneksel yöntemleri aşmayı büyük markalar beceremezse kim becerecek değil mi? Eğer şu sırada reklam ajansı seçecekseniz mutlaka İş Bankası’nın ajans seçim yöntemini örnek alın..Bu arada..İş bankası’nın ajansı iki üç güne belli oluyor..
Marka şizofrenisinde üst sınır
UĞUR markası deyinde aklıma hemen ‘Derin dondurucu’ geliyor.. ‘Dondurucu’ işiyle markalarını bu kadar özdeşleştirdikleri için Uğur markasını yaratanları kutluyorum. Amaa.. Geçen Perşembe bizim gazete yer alan yarım sayfa ‘Uğur’ reklamı beni bitirdi. Belli ki Uğur’cular motorsiklet dağıtım-satış işine girmişler. Motorsiklet modellerini duyurmak için reklam veriyorlar. Buraya kadar tamam. Ya ondan sonrası.. ’Derin dondurucularıyla ünlü Uğur..’ ne demek? Dondurucu işindeki karizma motorsiklet işini nasıl etkilesin. Komik değil mi? Üstelik Uğur markası altında motorsiklet satmak da marka şizofrenisinin en uç örneği..Aman dikkat edelim..Yıllar yılı tırnaklarımızla kazandıklarımızı üç beş kuruş kazanmak için gözden çıkarmayalım.. Uğur motorsiklet satacaksa bu iş mutlaka farklı bir marka altında yapılmalı..Siz siz olun ‘marka’ odağınızla oynamayın..
Araplar Candan’dan araklamış...
ZAMAN zaman arabeskçilerin popçuların arap radyolarını, televizyonlarını dinleyip müzik arakladıkları gündeme gelir biliyorsunuz. Geçen haftalarda da bazı gazetelerde Candan Erçetin’e ait ‘Gamsız Hayat’ isimli parçanın Arap ellerinden arak olduğuna dair bir haber fırtınası yaratıldı. Bir Candan hayranı olarak açık söyleyeyim biraz yıkıldım ve bu işi araştırmak istedim. İşin doğrusuna ulaştığımda da yüreğime su serpildi. İşin doğrusu şu: Arap ellerinden bir popçu Myriam 8 parçalık albümüne Candan Erçetin’den habersiz ‘Sen Hayatsın’ ismiyle bu şarkıyı almış, albümün kapağına da şarkıyı Candan Erçetin’den aldığını belirmiş..Ama Arapça.. Anlayacağınız Candan Arapça bilmeyen birilerinin kurbanı olmuş.Telif sorunu mu? Candan Erçetin ‘manevi hazzı bana yeter’ diyor. Bence de yeter.. Ya Myriam kapağa Candan’ın adını yazmasaydı? İşin yoksa ‘Gamsız Hayat’ı Arap müziği diye dinle dur..Ah şu algılar..Ah şu yanılgılar..
Çekirgelik
Öğrenim yirmi birinci yüzyılda yetişkinlerin çoğunun yaşam sağlama yolu olacaktır.