HERALD Tribune ve Le Monde gazetelerinde Kürtlere ‘özerklik’ isteyen reklamın başlığı ‘What The Kurds Wants in Turkey’ (Kürtler Türkiye’de Ne istiyor). Meraklandırıcı, teknik açıdan alt metni okumaya yönlendiren soru tipinde bir başlık.
Bu tür başlıklı bir reklamın çok acele, ‘ne yaptığını bilmeyen’ insanlar tarafından yazılması mümkün değil. Sadece başlığına bakarak bile ‘özerklik’ isteyen reklamın profesyonel bir ‘zekanın’ ürünü olduğunu söyleyebiliriz. Her kim bu metni yazmışsa kimin neyi okumasını, neye güdülenmesini istediğini çok iyi biliyor. Bu yüzden ‘bilmiyorum, benim haberim yoktu, amacımız bu değildi, amatör bir çaba’ falan diye kimse kıvırmasın. Çıksın babalar gibi imzasını da metnini de niye bu reklamı parasız yayınladığını da savunsun. Türkiye’de dostu kim düşmanı kim onu iyi anlasın. Bugüne kadar başımıza ne geldiyse kuzu postuna bürünmüş kurtlardan gelmedi mi? Haksız mıyım. Tabii ki haklıyım. Herıld yani..
Efe, Yeni Rakı'yı kötüledi mi
SÖZ RÖK’ten açılmışken, RÖK’ün bir kararını da savunalım. RÖK reklamcılığın gelecekte de yaşaması için çok önemli bir kurum. Mutlaka yaşamalı, etkinliği arttırılmalı, devlet kurumları RÖK’ü kabul etmeli. Ama RÖK’ün kararları da tabiiki eleştirilmeli.
RÖK Efe Rakı’nın reklamlarında defalarca kullanılan ‘güzel rakının tadını unutmuştuk’ ifadesinin Tekel’in ürettiği rakıları ‘kötülediği’ kanısına vardı. Bu karara biraz farkla katılıyorum. ‘Güzel rakının tadını unutmuştuk!’ metnini defalarca okuyan ne düşünür?
Eskiden Yeni, Kulüp, Tekirdağ ve Altınbaş’tan başka rakı yoktu. Bunlardan en fazla eleştirileni hangisiydi? Bildiniz Yeni Rakı... Demek ki Yeni Rakı’nın tadının iyi olmadığını algılayanlar, Yeni Rakı’ya göre Efe Rakı’nın tadının daha iyi olduğunu ‘güzel’ olduğunu düşünür! Bu ‘somut’ bir gerçek değil ‘algılsal’ bir gerçektir. Yani Efe Rakı, Yeni Rakı’nın ‘algısal’ bir anlamı üzerine basarak, yani onu kötüleyerek Efe’yi deneyenlerin sayısını artırmak istemektedir. Böyle bir kötüleme uluslararası reklam standartlarına aykırıdır. Dolayısıyla RÖK’ün kararı doğrudur. Nokta.
Cipsin lideri Doritos Alaturka
BU kez ‘Cips Marka Ligi’ni merak ettik. TNS Piar geçen hafta Türkiye temsili 18 yaş üstü 2 bin 028 kişiye ‘aklınıza gelen ilk üç cips markasını söyler misiniz?’sorusunu sordu. İlginçtir 2 bin 028 kişinin sadece yüzde 64’ü (1305 kişi) en az bir cips markası anımsayabildi. Cips üreticileri için hálá gidilecek çok yol var yani...
Sonuçlara göre Doritos Alaturca yüzde 82.5 ile en çok anımsanan marka. Daha sonra sırayı yüzde 59.1 ile Lay’s alıyor. Üçüncülüğü yüzde 21 ile iki marka paylaşıyor Cipso ve Ruffles. Daha sonra yüzde 19.9 ile Cheetos geliyor. Ve peşinden bir belleklerimiz boşalıyor. Diğer markaların anımsanılırlığı oldukça düşük. Cips marka ligi sonuçları bize reklamın bu sektörde dayanılmaz bir ağırlığının olduğunu bir kez daha anımsatıyor. Tabii Cem Yılmaz’ın ağırlığını da unutmamak gerek.
Ohhh yavrum sosise bak!
BİR süredir televizyonlarda yayınlanan Körpe reklamında adamın biri komşudan gelen inleme sesleri ile uyanıyor. Biz bu sırada komşunun yatak odasını görüyoruz. Komşunun erkek olanı, sırtı bize dönük yatağın kenarına oturmuş, kadını ise yerde... İnlemeler devam ediyor. Gördüğümüz manzara, duyduğumuz sesler hemen beynimizde tanıdık bir noktayı gıdıklıyor ve ‘acaba bir oral seks durumuyla mı karşı karşıyayız’ diye meraklanıyoruz. İnleme seslerini duyan adam da bizle aynı kanıda olacak dayanılmaz acılar içerisinde kafasını duvarlara vurmaya başlıyor.
Daha sonra kamera açılıyor biz komşuların bir tepsiden Körpe ürünlerini yediklerini ve zevkten inlediklerini görüyoruz. Yanılmışız, sırıtıyoruz. Şimdi size sorarım. Bu reklamı izledikten sonra cinsel yönden istismar edildiğiniz düşünüyor musunuz? Yoksa yanılgıya dayalı bir mizah duygusu mu oluşuyor içinizde?
Reklam Özdenetim Kurulu, ‘Körpe reklam filminde kullanılan cinsellik ögelerinin ürünün işlevi ile herhangi bir ilgisi yok ve bu yüzden Körpe reklamı cinselliği istismar ediyor’ kararına vardı. Bu karara katılmak mümkün değil. Körpe reklamı ne gösteriyor da cinselliği sömürüyor. Körpe reklamını görenler hangi cinsel dürtülerle raflara koşuyorlar? Lezzetli olduğunu vurgulamak için inlemeden yola çıkmanın, inlemeleri de mizahi bir anlatımla pekiştirmenin neresi cinsel istismar?
Geçen hafta Sayın Bakanım dizisinde yaklaşık bir saat müsteşarın ‘ölen kuşu’ üzerine espri yapıldı. Bakanlığın çaycısı ‘ölen kuş’u müsteşarın erkeklik organı sandı ve ona padişah macunu bile hazırladı. Şimdi, RÖK gibi düşünse bu yanlış anlama üzerine RTÜK’ün Sayın Bakanım dizisine ceza vermesi gerekmez mi? Eğer ceza verirse bu işin nerelere kadar gidebileceğini düşünüyor musunuz?
Körpe reklamının ‘seviyesiz mizah’ olarak bulunması başka bir şeydir, ‘cinselliği istismar’ etmesi başka bir şey. Eğer ilgisiz cinsellikle, Körpe, cinselliği istismar ediyorsa Coca-Cola Light’da, Rodi’de, Axe’ın tüm reklamları da Magnum’un tüm reklamları da cinselliği istismar ediyor demektir. RÖK’ün saydığım reklamlarla ilgili ‘cinsel istismar’ kararı verdiğini anımsamıyorum. Doğrusu da budur. Peki o zaman niye Körpe?
Sanırım RÖK Körpe reklamını kendi standartlarına göre ‘seviyesiz bir mizah’ olarak değerlendirdi. Eğer reklam sektörü RÖK’ün ‘mizah beğeni standartları"na göre işletilecekse selülit reklamlarına çıplak kadın kullanımını eleştiren Sanayi Bakanı Ali Coşkun’a kızmamak lazım. Bilmem anlatabiliyor muyum?
Not: Merak edenler için söyleyeyim Körpe Banvit’in ikinci markasıdır.
'Guru gürültü’ de olsa değiyor
GEÇEN hafta anımsarsınız pazarlama, satış, marka üzerine yapılan konferansların artık birer ‘GURU GÜRÜLTÜ’ haline geldiğini söyleyen bir yazı yazmıştım. Bu tür konferansları kaçırmayan işadamı bir okurum aradı. ‘Bütün konferansların üç aşağı beş yukarı birbirine benzediği doğrudur.Guruların çoğundan da bir şey öğrendiğim yok.Ama bundan bir şikayetim de yok, lütfen aleyhlerine yazıp durma.Çünkü ben bu konferanslara bir şey öğrenmeye gitmiyorum’ dedi.
‘Peki, niye gidiyorsun’ dedim. Biraz düşündü, aynen şunları söyledi: ‘Bir kere zeki, kültürlü kadınlarla tanışmanın en iyi ortamı buralar.Örneğin bu sezonda her konferansa gittim, bu türden iki tanışma gerçekleştirdim. Tam tersi de geçerli.Kadınlar da giyinip kuşanıp erkeklerle tanışmaya geliyorlar.İkincisi patronlarla iletişim kurmak için buralardan daha iyi yerler yok.Adamlardan randevu almak için telefonla arasam ulaşmam mümkün değil.Burada karşılaşınca 'Abi, seninkiler mal almıyorlar' diyorum, hemen işim çözülüyor.’
Ne dersiniz bilimsel kongre, sempozyum, konferanslar dahil tüm bu tür toplantılara katılmanın arkasında ‘öğrenmekten’ başka bir güdü olabilir mi? Başka bir deyişle Freud haklı olabilir mi arkadaşlar!
Not: Sanırım işadamı okuruma aynı kanıda olmadığımı, bu yazıyı da tamamen espri niyetine yazdığımı anımsatmama gerek yok.
Çekirgelik
Para hakkında bilgi sahibi olmak paranın kendisine sahip olmaktan daha önemli hale gelmiştir.