Fenerbahçe-Trabzon maçından sonra maçın hakemi Selçuk Dereli Lig Tv’de soruları yanıtlıyor.
Daha doğrusu yüklenmiş i-pod gibi "iyi maç oldu, oyunculara teşekkür" gibi suya sabuna dokunmayan şeyleri tekrarlıyor.
Spiker Dereli’ye, "Trabzon teknik direktörü maçın sonucunu hakem belirledi dedi, ne diyorsunuz" diye soruyor. Dereli, "Kendi takdiridir" gibi yine geçiştirici su sabun muhabbetine devam ediyor.
Sonra stüdyodan Şansal Büyüka ve Erman Toroğlu’nun soruları geliyor.
Dereli Profesyonel Futbol Hakemleri Derneği’ne başkan olmuş, Büyüka kutluyor. Toroğlu her zamanki "Bodos Burhan" tavrıyla Dereli’ye lafı çakıyor: "Büyüka ile aynı kanıda değilim, o makam o kadar matah bir yer değil, orada hakemliğin geriler, geriler..."
Dereli ne desin, gülümsemekle yetiniyor. Dereli ekrandan ayrılırken Toroğlu, "Everest dahil ben yarattım havasıyla" arkasından sesleniyor: "Aferin Selçuk, son haftalarda hakemliğinde ilerleme var, böyle devam et..."
Dereli yine gülümsemekle, kafasını sallayıp teşekkür etmekle yetiniyor.
Şimdi MHK Başkanı Mustafa Çulcu’ya soruyorum: Ağzı bağlı bir hakemi Büyüka ile Toroğlu’nun önüne atıp parçalanmasına göz yummak ne kadar doğru?
Hakemlerin maçlardan sonra kendilerine uzatılan mikrofonlara konuşmaları tabii ki son derece medeni bir yaklaşım. Konuşsunlar... Konuşsunlar ama konuşunca da bir şey desinler.
Susup ya da soruları geçiştirip Büyüka-Toroğlu futbol sirkinde Toroğlu’na yem olduklarında içim acıyor.
Biliyorum ki bizim hakemlerimiz bu kadar aciz değil. Onları acizmiş gibi göstermeye kimsenin hakkı yok..
Haşmet Babaoğlu değil miydi
Haşmet Babaoğlu, Gnctrkcll De La Guarda şovda niye uçmadığımı merak edip köşesinde tahmin yapmış. Herhalde yaş ya da kilo nedeniyledir! Kuyruklu yanlış!
Uçma fırsatı verdiler de biz mi uçmadık. O kadar da hazırlanmıştım üstelik. Ama uçuranlar cinsiyet ayrımcılığı yaptılar. Tabii ki onların aradığı şeyler bizde yok.
Haşmet Babaoğlu, çadırın içinde beni göremediğini de yazmış ama ben onu gördüm.
Gözlerini faltaşı gibi açmış, havada uçuşan akrobatları izliyordu.
Akrobatların, uçurdukları kızları havada hamur gibi yoğurduklarını görmesine rağmen de "beni de beni de" deyip ellerini havaya açıyordu.
Yoksa gördüğüm Haşmet Babaoğlu değil miydi?
Çok izlenen dizi yazmak
Sürekli, "Fikrim var, öyküm var, senaryom var ne yapayım" diye mesajlar atıyorsunuz. Alın size yeni bir kitap: Dizi Senaryosu Yazmak.
Türkiye’nin en köklü iletişim fakültelerinden Anadolu İletişim’in iki hocası, Feridun Akyürek ve E. Nezih Orhon sanki sizi duymuşlar, "çok izlenen dizi yazma kılavuzu"nu önünüze koymuşlar.
Kitabın ilk bölümünde diziler sit-com’lar, pembe diziler, Aliye’ler diye sınıflandırılmış. İkinci bölümde ise dizi senaryosunun öğeleri açıklanmış. Son bölümde ise yazılan senaryonun pazarlama aşamalarına ışık tutulmuş. Bol bol örneklerle de teknik konular enine boyuna açıklanmış.
Kitapta dizilerin önemini şöyle belirtiyor yazarlar:
"Televizyon birçok biçimde tanımlanır: göz sakızı, us için çöp gıdası, tuzak tüpü, aptal kutusu, zaman israfı... Hakkında ne söylenirse söylensin yine de televizyon eğlence gereksinimine eğemen yaygın bir araç..."
Hálá duruyor musunuz? Koşun alın bir dizi yazarlığı kitabı. "Fikrim var, ben de yazarım, vaktim olsa kağıtlar ağlar" demesi kolay. Okuyun önce şu kitabı. Öğrenin tekniği mekniği, hálá "fikrim iyi, ben de yazabilirim" diyorsanız, önünüz açık, kim ne derse desin televizyon "öğrenmek değil eğlenmek için" önünde zaman geçirilen bir araç.
Türkiye’de son on yılda 600 dizi çekildi, televizyon yaşadıkça da daha çoook dizi çekilecek.
Eğlendirirken bir şeyler de öğretebilirseniz size ne mutlu.
(*) Akyürek F. ve N. Orhon (2006) Dizi Senaryosu Yazmak, Mediacat.
Tırtıl
Yapmak yavaştır ve yıllar süren emek ister. Yıkmak ise tek bir günün düşüncesizce eylemi olabilir (W. Churchill)