Gülben Ergen’in bilinçli bir ‘gündeme gelme’ stratejisi uyguladığı ortada. Gülben Ergen Hülya Avşar’la kendini karşılaştırarak ‘Hülya Avşar’ın’ yerine oynuyor.
Bunu yaparken de saldırıyor. Hülya Avşar’ın yaşlandığını ve birçok konuda da başarısız olduğunu ima ediyor. Yani alanındaki lidere çamur atıyor. Pazarlama stratejileri açısından bakacak olursak, bu bir bakıma lidere saldırarak ‘onun tahtında gözüm var’ demek.
Pazar günü Şengül Balıksırtı’na verdiği ropörtajda bakın Gülben Ergen ne demiş:
‘Boş konuşmuyorum. Neye göre söylüyorum bunları? Açalım hemen: Albüm, tiraj, dizi, hayatta duruş, aileyi taşımak, iyi şarkı söylemek, iyi oyuncu olmak... Yani lafla değil, kuru gündemle yer işgal etmiyorum! ’
Ergen röportajın diğer bölümlerinde asla Hülya Avşar’ı hedef almadığını söylese de, yukarıdaki cümledeki iki sözcükten sobeleniyor. Tüm çabasının Hülya Avşar üzerine oynamak, ona vurarak ‘haber’ olmak, ona vurarak ‘Evet ya bu kız daha iyi galiba’ dedirtmek olduğu ortaya çıkıyor.
Hangi iki sözcük? Bildiniz: ’Aileyi taşımak!’ Bu ne demek?
‘Hülya Avşar bir aileyi bile taşıyamadı, kocası onu aldattı ama ben gördüğünüz gibi çok mutluyum, kocamı da elimde tutuyorum’ demek değil mi? Evet aynen böyle demek.. Gülben Ergen, Hülya Avşar’ın özel hayatındaki ‘boşanmayı’ başarısızlık olarak nitelendirerek Hülya Avşar’ın üzerine geçmeye çalışıyor.
ORTA DÖNEMDE YARA ALIR
‘Çamur Atma’ stratejisi Gülben Ergen’i başarıya ulaştırır mı? Görünürde evet.. Röportajlar, fotoğraflar, yazılarla bir süre Gülben Ergen gündemde kalır. Peki sonra? Yani orta dönemde? Çamur atma stratejisinin tüm olumsuz etkilerini üzerinde toplar. Çamur atma stratejisi üzerine yapılan tüm araştırmalar, bu stratejiden çamur atanın da zarar gördüğünü ve kişilik özelliklerinin yara aldığını gösterir.
Gülben Ergen örneğinde de çoğunluk Gülben Ergen’in Hülya Avşar’a sataşmalarından keyif alsa da, günün sonunda ‘Ya bu kadın da Hülya’nın zaafından yararlanmaya çalışıyor. Bu kadarı da olmaz’ sonucuna varmakta gecikmez.
Tabii ki böyle belden aşağıda bir stratejiyle işin içine girince, Hülya Avşar’ın da kalkıp ‘Kaset mi dedin?’ deme hakkı doğar ki, işte o zaman Gülben Ergen’in imajının kaç yılda düzeleceğinin garantisini veremem.
Sanırım Gülben Ergen, Mustafa Erdoğan’ı dinlese en iyisini yapar. Ne diyormuş Mustafa Erdoğan: ‘Sana ne başkalarından! Kim ne yaparsa yapsın, sen zaten işini çok iyi yapıyorsun, nereden çıktı bu laflar?’
Tikav’da nefesleri kesen açık arttırma
Pazar gecesi Ritz Carlton’da Tikav’ın Cumhuriyet Balosu’na katıldım. Tikav, Türkiye İnsan Kaynakları Vakfı, çalışmalarını takdirle izlediğim vakıflardan. Pazar gecesi de bir kere daha gördüm ki, Akfen’i başarıdan başarıya koşturan işadamı Hamdi Akın’ın eşi Şafak Akın da Tikav’ı başarıdan başarıya koşturuyor. Tikav’ı çok doğru bir toplumsal sorunu çözmek için doğru örgütlüyor, doğru işlere odaklıyor.
Hedef, doğu bölgemizdeki Fırat, 100’üncü Yıl gibi üniversitelerde okuyan gençleri İstanbul’a, Ankara’ya getirerek kişisel gelişim programları uygulamak. İşe giriş öncesinde bu gençlerle, gelişmiş üniversiteler arasındaki fırsat eşitsizliğini gidermek.
Gençler yaz aylarında batıdaki şehirlere gelip İngilizce kurslarına katılıyor, bilgisayar öğreniyor, Türkiye’nin önemli iş adamları ile konuşuyor, onlardan dersler alıyor. Sonuçta Tikav, özgüveni yüksek gençler yetişmesine aracılık ediyor. Çok kutsal bir proje..
Bu arada Tikav’a destek kuruluşlar olduğunu da unutmamak gerek. Ritz Carlton, geçen yaz dört öğrenciye Kanada’da İngilizce öğrenme fırsatı yaratarak Tikav’ın etkinliklerini yurtdışına açmış. Ritz Carlton’a da bravo! Balo gecesi sunuculuğu yapan Korhan Abay’ın bu dört gençle İngilizce konuşması biraz komikti ama olsun, o kadar kusur hakim oğlunda da olur! (‘Kadı kızı’ klişe diye kullanmadım)
HAMDİ AKIN’IN KIVRAK ZEKASI
Balo’nun ilerleyen saatlerinde öğrendik ki bir piyango çekilişi yapılacak. Kazanan numara da, ressam İsmail Acar’ın yapmış olduğu Atatürk portresini alacak.. Biletler 40 YTL’den satışa çıktı, kısa sürede de bitti. Korhan Abay, şanslı numarayı belirlemek için çekilişi Leyla Umar’a yaptırdı. Tablo, Tikav’ın İstanbul Çalışma Grubu üyelerinden (Şafak Akın’a bakar mısınız resmen hücre yönetimi taktiğini uyguluyor) Berrin Güneş’e çıktı. Berrin Güneş de büyük bir sağduyu örneği göstererek, tablonun açık arttırmaya çıkarılmasını ve gelirinin Tikav’a bırakılmasını istedi.
Korhan Abay, haliyle biraz duraksadı ve ‘Ya ben hiç açık arttırma yönetmedim’ deyip, olayı üzerime yıkmaya çalıştı. Ben bir vücut darbesiyle ‘Korhan’cım 5 milyar’dan aç, sonra devam’ deyince, Korhan Abay kendini uzun süren bir açık arttırmanın ortasında buldu.
Yaklaşık bir saat süren açık arttırma, iki Beşiktaş’lı; Selim Uyar, Yıldırım Demirören ve bir Fenerli; Osman Yalçın arasında geçti.
Rakam 40 bin YTL’ye ulaştığında Hamdi Akın bombayı patlattı: ‘Tablo kaça satılırsa aynı rakamı vakfa bağışlayacağım!’
Hamdi Akın’ın kıvrak zekasıyla açık arttırma tekrar alevlendi. Bir süre daha Selim Uslu ve Yıldırım Demirören çekiştiler ve sonunda İsmail Acar’ın tablosu 60 bin YTL’ye Selim Uslu’da kaldı.
Hamdi Akın da çıkıp, açık arttırmaya katılan herkese teşekkür etti ve dedi ki: ‘Tikav’ın yıllık bütçesi 120 bin YTL kadar, bu akşam para toplandı. Tikav bunu en iyi şekilde değerlendirecektir!’
Baktım hesapta bir yanlışlık var. Oturduğum yerden Hamdi Akın’ı uyardım: ‘Hamdi bey zaten Tikav’ın bütçesi 120 bin YTL. Şimdi üstüne bir 120 bin YTL koymak gerekmez mi?’
Hamdi Akın her zaman ki sempatikliği ile ‘Seni gidi seni!’ gibilerden parmağını salladı! Hiç korkmadım.. Takipteyim siz merak etmeyin..