Gelecek Sözlüğü olur mu?

AMAZON'dan ısmarladığım en son kitap Faith Popcorn ve Adam Hanft'ın birlikte yazdıkları Gelecek Sözlüğü (Dictionary of the Future, 2001).

Elimden bırakmadan bir haftadır okuyorum. ‘‘Deli misin, sözlük de okunur mu?’’ diyorsunuz değil mi? Popcorn ve Hanft oturmuşlar, geleceğin sözlüğünü, yani şu an kısmen, gelecekte ise baskın olarak kullanılabilecek sözcüklerden oluşabilecek bir Amerikanca sözlük oluşturmuşlar. Bunu yaparken, Amerikanın ünlü trend analizcileriyle, kültür değerlemecileriyle ve fütüristleriyle de konuşmuşlar. Yazarlara göre, geleceğe arkadaşça yaklaşabilmenin yolu dili kültürel ve teknolojik değişimlere yaklaştırabilmekten geçiyor. İşte Amerika'nın Gelecek Sözlüğü'nden bazı sözcükler ve benim önerdiğim Türkçe karşılıklar:

Admirenvy (Hayranç): Birinden hem hoşlanma, hem kıskanma.

Pharmacogenomics (Eczagenomi): Hastaya göre reçeteli ilaç yaratma süreci.

Karaoke Manager (Karaoke Yöneticisi): Dudak uyarlamada diğerlerinin önüne geçen kişi.

Death Extention (Ölüm Genişlemesi): Ölümümüzü geciktirdiğimiz yıllar.

Driving Miss Daisy Sendromu (Öldürücü Büyükanne Sendromu): Yaşlıların neden olduğu ölümlü kazalar.

Elderotica (Yaşlı Pornosu): Yaşlılar için seks filmi.

Yogurt Cities (Yoğurt Kentler): Hareketli sokaklar, müzeler, senfoni orkestraları, büyük kitapçıları birleştiren kültür kentleri.

Fashion-Tech (Teknoloji Modası): Teknolojik ürünlerde moda eğilimler.

Biometri: İnsanları ses, parmak izi ve DNA'larından ayırt etme bilimi.

Kidney Belt (Böbrek Yolu): Organ hırsızlığının yaygın olduğu üçüncü dünya ülkeleri.

Gene Busters (Gen Kovucular): Kaderimizi tayin eden genlere karşı koruyucu ilaçlar.

Genetocracy (Gentokrasi): Gen aristokrasisi, gen nakli.

Anti-magnetig (Karizma Düşmanı): Karizması olmayan adam.

Videorazzi (Vidyorazzi): Kameralı paparazzi.

Webidemics (Maustan Mausa): Hızla yayılan internet söylentisi.

Sponsored Weddings (Sponsorlu Düğünler): Sponsor bulunarak yapılan ucuza çıkarılmış düğünler. Çiftler evlilik süresince sponsorun ürünlerinin lehine konuşacağına söz verirler.

Blood Brands (Kan Markası): Altı firma yapay kan üzerinde çalışıyor!

Brandrogeny (Markadaşlaşma): Kullanılan markanın tarzını benimseme.

Sizce biz Türkler bir Gelecek Sözlüğü çıkarsak içinde neler olur dersiniz? Lütfen, Avrupa Birliği, Demokrasi, Laiklik, Af, Ölüm Orucu, Ekonomik Kriz, Enflasyon, Demirel demeyin.. Lütfen.. Gelecekle biz de arkadaş olalım artık..


Bizim salak altı ayda alamamıştı!


HAZIR Kart'ın yeni reklamı başladı da meraktan kurtulduk. Ancak beklenen olmadı, ‘‘Özgür Kız’’ımız, bir çırpıda hoşlandığı erkeği Tarkan'a satmadı. Ancak bana göre tahminen yavaş yavaş satacak. Neden dersiniz, anlatayım. Şimdi, biliyorsunuz bizim salak altı aydır bir kızın telefonuna sahip olamamıştı. Oysa Tarkan iki film arasında ‘‘şak’’ diye telefonu ele geçirdi. İşte bu Tarkan farkı. Hatta gitti, Uludağ mı Palandöken mi her neyse orada Turkcell kar istasyonundan ‘‘kart’’ aldı, kıza telefonda ‘‘Aradığın yanında, bırak o salağı’’ diye bir de mesaj gönderdi. Şimdi siz ‘‘Özgür Kız’’ olsanız ne yaparsınız? Bir telefon numaranıza sahip olamayan salağı mı, yoksa Tarkan gibi kadife sesli, kömür gözlü karizmayı mı tercih edersiniz? Anlayacağınız, senaryoda hafif aksaklıklar olsa da merak devam ediyor, bu arada Hazır Kart gençlerle etkileşimi artırıyor, hayatın içine giriyor, kalıcı bir şekilde farklılaşma yolunda hızla ilerliyor. (* * * *).


GAG reklamın suyunu çıkarıyor!


ATV'de ikinci haftasını tamamlayan GAG isimli program hesapta reklamlarla dalga geçmeye çalışıyor. Fikir aslında iyi. Ama ortaya çıkan iş tam bir facia. Programın büyük çoğunluğunda hepsi birer efsane olmuş, mizahi çekiciliği kullanan yabancı reklamlar gösteriliyor. Kültürel açıdan mizahi kodlar açılabildiği sürece bu reklamları izlemek zevkli, sorun yok. Ancak bu reklamların pack-shotlarının değiştirilmesi ve reklamı yapılan ürünlerin logolarıyla oynanması hiç de hoş değil.

GAG'ın tırnak yediren kısmı, aralardaki yorumları. Tarihsel bağlam hesaba katılmadan, kaba bir mizah anlayışıyla, eski reklamlarla alay ediliyor. Örneğin son programda Füsun Önal'ın hizmetçi kılığında oynadığı bir Beymen reklamı ile dalga geçildi. Önal, reklamın yaratıldığı dönemde meşhur olan sözsüz bir müzik eşliğinde etrafı topluyor. Evin beyinin cekedini eline alıyor. Beymen olduğunu anlıyor ve ‘‘Budur Son Sözüm Beymen’’ pack-shot'ıyla reklam bitiyor. GAG'ın esprisi şu: ‘‘Reklamı yaratanlar yazı yazmayı unutmuşlar..’’ He he he.. Valla he he he..

Önce ‘‘Budur Son Sözüm’’ neye atıfta bulunuyor onu doğru değerlendirmek ve Beymen markalaşırken hep niye bu tür kesin ‘‘bitiriş’’ cümlelerinden yararlanmış ona bakmak lazım.

Konserve kahkaha efektlerinin ‘‘Burada gülünecek’’ uyarısına dönüştüğü programda, yanlış yorumları bir yana bırakalım, reklamın kendisi ile de ilgili çok yanlış bilgiler veriliyor, reklamlar küçük düşürülüyor. Reklamcılık günümüzde bir bilim dalı, liberal ekonominin çekici gücü ve bu bakış açısını haketmiyor. İşin suyunu çıkarmamak lazım.


Bu çocuk Asena'yı ne yapacak?

MERİNOS'un İbrahim Tatlıses-Asena ikilisini oynattığı ve otomobil promosyonunu duyurduğu reklamına ne diyeyim? Ne diyeyim ha, siz söyleyin ne diyeyim? Yoksa içeri gidip mutfaktan bıçağı alıp bileklerimi mi keseyim. Yoksa dama çıkıp oradan kendimi aşağıya mı bırakayım. Asena'yı, çocuğu ne gösteriyorsun, verdiğin arabanın ayrıntılarını göstersene Merinos kardeşim. Hem çocuk Asena ile ne yapacak?. Böyle çeldirici oyunları bırakıp, ‘‘Bir Merinos'a, bir araba gibi’’ ucuz oyunlara da başvurmadan çekilişle ‘‘100 kişiye araba vereceğini’’ gümbür gümbür söylesen amacına zaten ulaşırsın. ‘‘E söylüyor ya işte, hepimiz anladık’’ diyorsunuz değil mi? Doğrudan ekrana yazı da girse Merinos'un çekilişle 100 araba verdiğini yine öğrenirdiniz. Bu zamanda 100 kişiye araba vermek kimin harcı? Ben diyorum ki, İbrahim Tatlıses'i kullanacaksan, hakkını da vermelisin, etinden, sütünden, kılından, tüyünden de yararlanmalısın. Yararlanamıyor sun Merinos! Üstelik reklamın eğreti öykü yapısının, Edirne'den Kars'a kadar hedeflediğin kitlede istediğin ‘‘beğeni’’ etkisini yaratması bile çok mooor, pardon zooor.


Çekirgelik


Her yeni ilişki yeni bir sözcük (Ralpf Waldo Emerson), her yeni sözcük yeni bir gerçekliktir.

(Daniela Fischerova)
Yazarın Tüm Yazıları