Fanatik reklam mı, buyur?

BİR kurum ya da marka tartışmalı sosyal ya da siyasi konuda bir tarafı destekleyen reklam yaparsa işte bu tür reklama ‘‘Fanatik Reklam’’ deniyor.

İngilizcesi ‘advocacy advertising’. Türkiye bu tür reklamla tam olarak ne zaman tanıştı biliyor musunuz? Zeki'nin ‘‘Güneşi Özledik!’’ reklamıyla. Anımsamadınız mı? Hani sayın Başbakanımızın kendini ‘‘İstanbul İmamı’’ ilan ettiği yıllarda İstanbul'da Outdoor'lara cıbıl kadın içeren afişler asılamamıştı ya. Zeki de bunun üzerinde Atatürk'ün mayolu bir fotoğrafını kullanıp başlığa da ‘‘Güneşi Özledik!’’ yazmıştı.

Ne yazık ki Türkiye'de kurumlar ve markalar yeterince cesur değil, tartışmalı konularda yan almaktan korkuyor, bu nedenle de bu tür reklam örneklerine rastlamak çok zor. Oysa Türkiye'de her saat başı bir sosyal ya da siyasal tartışma başlıyor. Markaların eline sayısız fırsat geçiyor. Ancak ‘‘cesaret özrü’’ markaların yan almasını engelliyor. Bu ülke başka markalarda olsa var ya, ortalık toz duman olur. Bizde ise dudaklar mühürlü.

Bu bayram üstü bir mucize gerçekleşti, bir marka cesur davranıp dudaklarını araladı. Kent'ten söz ediyorum. Kent bayramlara sahip çıkmaya devam ediyor. Türkiye'yi ağlatan, kaçınma duygusu yaratan ilk filminden sonra ‘‘duygu sömürüsü’’ dozuna dikkat edince Kent'in bayram filmleri tadından yenmez oldu, Kent markası ilginç bir değer kazandı.

‘‘Korumacı Aile’’ konseptli son film de çok iyi. Duygu dozu çok iyi ayarlanmış. Çocuğun seçimi dahil abartı yok. Kent özellikle çocuk konusunda ‘‘Şirinlik muskası sendromu’’na yenik düşmemiş.

Barış Manço beğenilirlik dozunu arttırıyor. Gel gelelim reklamda bayramlara sahip çıkmanın ötesinde, çok önemli bir sosyal konuda daha, fanatik bir mesaj veriliyor: Korunmaya muhtaç çocuklara haftada bir-iki gün de olsa, bayramlarda da olsa aile sıcaklığını yaşatmak gerekir.

Siz de öyle düşünüyor musunuz? Ben kararsızım. İki gün sevdiğim çocuğu nasıl gerisin geriye postalarım. İki saat sıcaklığını paylaştığım çocuktan ayrılırken göz yaşlarına nasıl dayanırım. Çocukları çok seviyorum. Keşke bin çocuğa bakabilsem. Ama dayanam. Siz dayanabilir misiniz? Bilmem anlatabildim mi? Cesareti için Mümtaz Tahincioğlu'nu alnından öpüyorum. (Reklam Ajansı: Güzel Sanatlar, Rating: * * * * *)

Not
: Advocacy Advertising'e siz ‘‘Taraf Tutan Reklam’’ da diyebilirsiniz ama benim önerim ‘‘Fanatik Reklam’’. Konsepti daha iyi özetliyor...


Formunu artıran tek lider Erdoğan!


SAYGIN araştırma kuruluşlarından Taylor Nelson Sofres'in (TNS) finansmanını üstlenerek yaptığı ‘‘Liderlerin Form Grafiği’’ araştırmasının Ekim 2003 ayağı sonuçlandı. TNS sonuçları bizimle paylaştı, bizde sizle paylaşalım.

Bu araştırmada her ay yaklaşık 2 bin kişiye ‘‘genel olarak şu liderle ilgili görüşleriniz olumlu mu yoksa olumsuz mu?’’ sorusu soruluyor. ‘‘Olumlu düşünüyorum’’ diyenler o liderin form grafiğine art puan olarak yazılıyor. Siyasi iletişim kuramlarından bazıları bize diyor ki: Liderin formda algılanıyorsa partin de formda demektir...

TNS
lider form grafiği araştırmasını her ay yapıyor. Bu nedenle de ‘‘tek atışlık’’ lider algı araştırmalarına göre önemli bir üstünlüğü var, dalgalanmaları görmek siyasi arenadaki eylemlerle dalgalanmaları örtüştürmek mümkün oluyor. Bu nedenle liderler TNS'nin araştırma sonuçlarını kulak arkası etmeseler iyi olur.

Ekim sonuçları Erdoğan dışındaki liderlere (belki de partilere) diyor ki: Titreyin ve kendinize dönün! Baykal, Cem form kaybediyor, Uzan tepetaklak yuvarlanmaya devam ediyor, Tayyip Erdoğan iktidarda form tutuyor!

Bu da bir soruyu kendimize sormamızı zorunlu kılıyor: Erdoğan gerçekten iktidarda mı algılanıyor? Ekonomi IMF'ye, türban ve imam hatipler MGK'ya, yasalar Cumhurbaşkanı'na endekslenmişken Erdoğan'ı gerçekten iktidarda algılamak mümkün mü? Pazar pazar da ne zor sorular soruyorum değil mi? Değil. (Değil sözcüğü bana hep garip gelmiştir: Değil. Ne demekse! Eğil'in önüne D koymuşlar. Komik.)


Bu ucuz taklit Ülker'e yakışmadı...


SİNAN Çetin
'in Propaganda filmini anımsatan bir Asmalı Konak ortamı (ne demekse?), küs olan abi kardeş barışıyor, sonra da birlikte Ülker çikolata yiyorlar. Çok ucuz bir taklit.

Taklit kısmına hiç birşey demiyorum. Bir stareteji iş yapıyorsa ona yaklaşmak gidilebilecek bir yol. Bu çok normal. Ülker'in Kent'in bayrama sahip çıkmasından, bu alanda yer tutmasından etkilenmesi çok normal. En azından, ‘‘Biz de bayrama sahip çıkalım’’ diye satıcıları ayağa kalkmıştır. Bu durum da tabi ki rakibe parazit yapacaksın. Ama öykü dökülüyor, uygulama dökülüyor. Derdim ucuzlukta. Gerçekten de bu ‘‘ucuz taklit’’ Ülker'e yakışmadı. Ülker'in damarlarında daha iyisini yapmaya yetecek enerji var.

(Reklam Ajansı: Ultra, Rating: *)


Bize göre yaratıcı zeka


HAKEM Ali Aydın
'ın sarı kart hatası Uniball için çok hoş bir reklam fırsatına dönüştü: ‘‘Bize göre kalem hatası’’. Burada önemli olan bu fırsatı görebilmek! Hakem Ali Aydın'ın ağzından ‘‘yağmur yağdı böyle oldu’’ lafı dökülür dökülmez, yağmurdan etkilemeyen bir kalemin olduğunu anımsayıp iki olay arasında bağlantı kurabilmek.

İşte yaratıcılık bu... İki bilinen şeyden bilinmeyen bir bağlantı kurmak, kurdurmak. Teşekkürler Uniball, bize çok gereksinim duyduğumuz bir şeyi anımsattın. Reklamda, özellikle basın reklamında, gündemden yararlanmanın gücünü.

(Reklam Ajansı: Ultra, Rating: * * * * *)


Çekirgelik

Terbiyeli olmak bazen başkalarının terbiyesizliklerine katlanmak anlamına gelir.

(Gary Anderson)
Yazarın Tüm Yazıları