Erotik kanal kapatmak siyasi karar..

RTÜK inatla paralı bir platformdaki paralı erotik kanalları kapatmaya çalışıyor. Defalarca yazdım.

RTÜK’ün erotik kanalları kapatması tamamen ‘siyasi’ tabanlı bir karar. Cine 5 yayına başlayalı neredeyse 10 yıl oldu, sonra Star Dijital çıktı, şimdi Digitürk var.

10 yıldır Türkiye’de paralı olarak erotik film izlenebiliyor. RTÜK on yıldır erotik kanallara izin veriyordu da şimdi ne değişti? Birden erotik film izleyenlerin ‘sapıklaştığına’ mı karar verildi?

Hormonlu ego: Yasemin Bozkurt

Yasemin Bozkurt’un hazırladığı Kadının Sesi programının 14 Nisan’daki yayını sonrası İzmir’de bir cinayet işlenmişti. Bu olayın üzerinden henüz bir ay geçmişken, geçen hafta yine Kadının Sesi programına çıkan bir kadın 14 yaşındaki oğlu tarafından vuruldu. Kanal D yönetimi de Kadının Sesi programını yayından kaldırdı.

ATV de RTÜK’ten çekinip Ayşenur Yazıcı’nın kadın sorunlarına yönelik ‘Yalnız Değilsin’ programını yayından kaldırdı.

İlk olaydan sonra Yasemin Bozkurt’un öldürülen kadınla çektiği programı izledim ve bu köşede ‘İletişim araştırmaları diyor ki ‘Kimse birini ekranda intihar ederken gördü diye durup dururken intihar etmez. Ama intihar edecek birine, ekran nasıl edeceği konusunda yardım edebilir.’ Bence Yusuf Özbek ekrana çıksa da çıkmasa da kayınpederi Kemal Alp tarafından öldürülecekti. Ekrana çıkış sadece ölümün gerekçesi oldu.. Tamam benimki de varsayım. Ama varsayarken bildiğim araştırmalara dayandırıyorum.. Siz neye dayanıyorsunuz?’ diye yazmıştım.

İkinci olaya neden olan Yasemin Bozkurt programını da izledim. İkinci olayda biraz durum farklı. Yasemin Bozkurt, ‘Elazığ’a gidemem beni öldürürler’ diyen kadına yanıtı aynen şöyle: ‘Hiçbir şey yapamazlar!’Yasemin Bozkurt ‘Hiçbir şey yapamazlar’ yanıtıyla kışkırttı diye gidip kadının vurmak tabii ki kabul edilemez.

Amaaa.. Kadının Sesi türü programa katılan kadınların kocalarının nasıl bir değerler dünyasına ait oldukları bilinen bir gerçek. Bu nedenle ikinci programda Yasemin Bozkurt’un tavrının ‘düşüncesizce’ olduğunu, yayından kaldırılmayı hakettiğini düşünüyorum.

Gördüğünüz gibi ilk olayı daha genel araştırma sonuçlarıyla, ikinci olayı program özelinde yorumladım. Böyle yapmaktan başka da çarem yok. İletişim bilimi genç bir bilim. Kökleri milattan önce 300’lü yıllara Aristo dönemine kadar gidiyor. Ancak iletişim araçlarının etkileriyle ilgili araştırmalar Hovland’la 1950’li yıllarda başlayabiliyor.

Bu araştırmalar bugün genel olarak iletişim araçlarının etkili olduğunu, kümülatif etkilerin yönünü ve derecesini söylüyor ama tek bir programın yaratacağı sonuçları öngörmemizi sağlayamıyor. Tek bir programla ilgili yorumlar için o programın hedef kitlesinin ve formatının ayrı ayrı analiz edilmesi gerekiyor..

Bu nedenle Yasemin Bozkurt’un programı bir olaya neden oldu diye tüm kadın programı formatlarını karalamak çok yanlış. Doğru yapımcılarla, doğru sunucularla, doğru danışmanlarla kadın programlarına devam edilmeli..

Yasemin Bozkurt’u da anlamıyorum. Hálá ekranlara çıkıp, kendini kadın sorunlarını tek bir programla çözecek süper kadın olarak konumlandırıyor. İnsanda bu kadar da ‘hormonlu bir ego’ olmaz ki! Demek ki kadın programlarının emanet edileceği insanların önceden ego hormon seviyelerine bakmakta fayda var. Hormon seviyesi yüksekse, sonuçları öngörmek mümkün de!

Tabansız eleştiri..

Yeni Şafak’ta medya eleştirisi yapacağım diye zorlanan ‘medyakronik’ diye bir köşe var. Yeni Şafak gibi haberleri ‘oldukça dindar’ bir filtrelemeyle sayfalarına yansıtan bir gazete.. Bu ortamda ‘medya eleştirisi’ yapıp, sonra da her iki yazıdan birinde Hürriyet’e ‘habercilik dersi’ vermek biraz ayıp oluyor.

Medyakronik eleştirmenlerinin çoğu zaman ‘tabansız’ eleştirileriyle uzanamadıkları ciğere ‘mundar’ der gibi bir duruma düştüklerini düşünüyorum. Alın size bir örnek. Hürriyet’in İstanbul Üniversitesi’ndeki bir amfide yapılan esrar partisini ön sayfadan, büyük bir fotoğrafla vermesi, Uğur Dündar gazeteciliğiymiş ve garipmiş. Zihniyete bakar mısınız, Türkiye’de bir üniversitenin amfisinde gündüz gündüz esrar partisi yapılacak, elde bunu kanıtlayan fotoğraf olacak ve bunun haber değeri olmayacak.

Oysa Hürriyet kamuoyunu uyardı: ‘Türkiye’de gençler arasında uyuşturucu kullanımın boyutları, yakalanma korkusu yaşamadan bir amfide esrar içebilmeye kadar vardı!’ Ve aslında ‘zımni’ olarak sordu: ‘Uyuşturucu kullanımını engelleme konusunda daha etkili çalışmanın zamanı gelmedi mi?’

Medyakronikçilere Narkotik Şube elemanları son zamanlarda ‘gençler arasında uyuşturucu kullanımın boyutları konusunda’ bir brifing verdiler mi acaba? Eğer vermedilerse kısa sürede verseler iyi olur. Belki bilgilenirlerse böyle ‘tabansız’ medya eleştirisi yapmaktan vazgeçerler.

Garipsedim..

ATV’deki kadın programı, Yasemin Bozkurt örnek gösterilerek yayından kaldırılan Ayşenur Yazıcı, Kadir Çelik’in Objektif programına katıldı. ‘Ben niye yayından kaldırıldım, bu haksızlık oldu’ lafını o kadar çok tekrar etti ki, bir ara karşımda oyuna alınmadığı için ağlayan bir kız çocuğu var sandım. Garipsedim..

Kutlarım..

Gazeteci Ece Temelkuran, Ayşe Elmacı’nın oynadığı reklamlardan yola çıkarak cips üreticilerinin patates üreticilerini sömürdüklerini anlatmaya çalışmış. Türkiye’de yılda 5 milyon ton patates üretiliyor. Bunun 120 bin tonu parmak patates ve cips üretmek üzere sanayide kullanılıyor. Ece Temelkuran’ı hiçbir veri kullanmadan kısa yoldan sömürü düzenini özetlediği için kutlarım.. Çiftçi sömürülüyor.. Kulağa hoş geliyor değil mi?
Yazarın Tüm Yazıları