Şeytan Çarpması’na korku filmi diye gittim, mahkeme filmi çıktı. Oysa filmin tanıtımları "müthiş bir korku filmi" duygusu yaratmak üzerine kurgulanmıştı.
Filmde ise mahkeme sahneleri korku sahnelerinden uzun. Kötü mü? Kesinlikle hayır.
Keşke film din ve bilim arasındaki çatışma boyutuyla tanıtılsaydı. Filmde öyle bir konu var ki, Türkiye’nin gündemine ışık tutacak nitelikte.
Film üniversite öğrencisi Emily Rose’un şeytan çıkarma ayininde ölümüyle başlıyor.
Peder Moore, Emily’nin ölümüne neden olmaktan tutuklanıyor.
Bilim adamlarına göre Emily psikozlu bir sara hastası. Moore’a göre Emily’i şeytan ele geçirmiş.
Kilise, rahibi savunmak için Erin Bruner’i tutuyor. Bruner başarılı bir avukat, üstelik Tanrı’nın varlığı konusunda şüpheci.
Şeytana meytana da pek inanmıyor. Eyalet ise mahkemeye Ethan Thomas’ı atıyor. Thomas, kilise müdavimi bir Katolik.
Filmin hemen hemen tamamı mahkemede geçiyor. Geri dönüşlerle Emily’nin durumuna ışık tutuluyor.
Dönüşlerde birkaç korkutucu yer var, ama gözünüzü iki dakika kapatınca (korku severseniz bu sahneler sizi kesmez onu da söyleyeyim!) bu sahnelerden de etkilenmemek mümkün.
Önemli olan mahkeme süreci. Önemli olan mahkeme sürecinin kışkırttığı sorular.
Kim haklı, bilim mi din mi?
Peder Moore Emily’ye ilaç verilmesini, şeytanın dışarı çıkmasını engelliyor diye engellemiş, haklı mı haksız mı?
İlaçla tedavi engellenmese Emily iyileşebilir miydi?
Niye Emily?
Bir şeye inanmış olmak onun doğru olduğunu gösterir mi?
Peki bilimsel gerçekler ne kadar gerçek?
İnançlarla yaşayan, bilimsel bilgiye kulak tıkayan bir Türkiye’de herkesin Şeytan Çarpması’ndaki çatışmayı mutlaka izlemesi gerektiğini düşünüyorum.
Şeytan Çarpması, gerçek bir öyküden uyarlanmış. Scott Derrickson’un öyküyü iyi ve keyifli anlattığını düşünüyorum.
İki deneyimli oyuncu Laura Linney ve Tom Wilkinson’un oyunculuklarının da Derricson’un başarısında payı var.
Kaçırmayın.
Tekrar oku Ersan
Ersan Özer, Anadolu İletişim’den çok sevdiğim bir öğrencim. Derslerdeki farklılığını itiraf.com gibi "kült" hale gelmiş bir internet sitesi kurarak iş yaşamına da taşıdı.
Odaklanmanın, meraklarının peşine düşmenin ne kadar önemli olduğunu anlatmak için birkaç defa Ersan’a yazılarımda "O sınıfta da çok fazla belden aşağı espri yapardı, itiraf.com’u kuracağı o günden belliymiş" diye takıldım.
Ersan güldü geçti.
Daha sonra yazılarından anladım ki Ersan bana bozulmuş.
Oysa amacım asla genelleme yapmak, onu utandırmak değildi.
Demek ki esprim amacını aşmış, onu kırmışım.
Hocalar da hata yapar, hata yapınca özür de diler. Özür dilerim Ersan.
Ama sen de bana bir özür borçlusun.
Geçen haftaki film eleştirimi tekrar oku lütfen. Hatta filmi hiç görmeyen birine okut. Filmin anahtarını vermediğimi göreceksin.
Hiçbir eleştirimde "anahtar" vermem demiyorum. Veririm. Eğer yapacağım eleştiri için önemliyse, filmin konusuna derinliğine girmekten kaçınmam.
Şiddetin Tarihçesi’ni yazarken kilit noktayı açıklamamaya özellikle özen gösterdim.
Tekrar oku, göreceksin.
CUMA İTİRAFI
uzuntatsızhayat; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 49; İl: Ankara
Oğlum bir kızla flört ediyor. Ben de o uyurken cep telefonunu alıp mesajlarını inceliyorum ki, eğer oğluma iyi bir şeyler yazmıyorsa aralarını bozup daha iyisini bulması için fırsat yaratayım. Daha şimdiden kaynanayım, ne yapayım!
Yorum: Gelin kaynana programları niye rating alıyor şimdi anlamışsınızdır sanırım. Bizde böyle anneler olduğu sürece ekranlar Semra Hanım’lardan kurtulmaz!
CUMA Lakırdısı
"Zenginliğin, insana ortalama bir seks kadar iyi gelmediğini öğrendim."
(Ted Turner, CNN mucidi)
CUMA TAKINTISI
İstanbul Kuruçeşme’deki Pafuli’ye takıyoruz arkadaşlar bu hafta sonu. Kara pancar diblesi, mısır ekmeği, turşu kavurması... Hepsi birbirinden güzel. Karadeniz yemekleri seviyorsanız balık öncesinde parmaklarınızı bile yiyebilirsiniz. Niye daha önce gitmemişim ben Pafuli’ye? Emin olun yıllardır önünden geçerim ve "Ya şuraya da bir gitsem nasıl acaba?" diye düşünürüm. Kısmet geçen haftayaymış. Pafuli’ye gitmemekle çok şey kaçırmışım. Siz kaçırmayın hiç olmazsa. Mısır unuyla inanılmaz güzel pişiriyorlar hamsiyi.
Takın, takın bu hafta sonu Pafuli’ye takın. Bana da "Ay çok haklıymışsınız, gittik parmaklarımızı bile yiyecektik" diye e-posta göndermeyin. Ben haklı olduğumu şimdiden biliyorum zaten.