22 Mayıs Pazar günü Hürriyet’te Deniz Seki’nin son albümünde gizliden Pasiflora reklamı yaptığıyla ilgili esprili bir yazı yazdım. Hafta arası Deniz Seki aradı:
‘Her pazar yaptığım gibi sayfanızı açtım, kendimi görünce beynimden aşağı kaynar sular döküldü. Keşke yapmasaydım şu şarkıyı diye düşünürken aşağıdaki ‘Bu yazı espridir ciddiye almayın’ notunu okuyup rahatladım’ dedi.
Gülüştük. Daha sonra son albümü Aşk Denizi’nden söz ettik. Caz motiflerini de kullanarak farklı bir şey yapmaya çalıştığını söyledi. Ben de albümü baştan sona birkaç kez dinlediğimi ve beğendimi söyledim. Gerçekten de beğendim. Deniz Seki, ‘Aşk Denizi’nde kendini tekrar etme hatasına düşmemiş, farklı şarkılarla sıkılmadan dinlenen bir albüm ortaya koymuş. Bu arada haber vereyim Deniz Seki albümdeki her şarkıya klip çekiyormuş. Tam 13 farklı klip. Rakam uğursuz ama klipler uğurlu gelir umarım.
Bu arada korktuğumun başıma geldiğini de haber vereyim. Ben ne kadar ‘Bu yazıyı ciddiye almayın’ desem de İstanbul Eczacılar Odası, Pasiflora’nın reçeteyle satılan sakinleştirici bir ilaç olması nedeniyle konuyu Hukuk Kurulu’nda incemeleye almış, dava açılabilirmiş. Pasiflora bitkisel bir antidepresanmış. Bunun şarkıda kullanılması etik ve hoş değilmiş, özendiriciymiş.
İstanbul Eczacılar Odası üyelerinden son dönemde aşık olan oldu mu acaba? Eğer olduysa aşık olanların Pasiflora içmek için Deniz Seki’ye gereksinimi olmadıklarını da bileceklerdir. Eğer olmadılarsa aşık olmayı denesinler. Belki böylece tribünlere oynamaktan vazgeçerler.
İslam devleti değil İslam ülkesi
Başbakan Tayyip Erdoğan, cumartesi günü izinsiz Kuran kurslarına verilen cezaların azaltılmasından söz ederken baklayı ağzından çıkardı:
‘İslam devleti olmak başka, İslam ülkesi olmak başka...’ Başbakan açık açık demek istiyor ki Türkiye’yi İslam ülkesi yapmaya çalışıyoruz. Bugüne kadar Türkiye’de ilk defa bir Başbakan böyle bir hedef belirledi: İlk hedefimiz İslam ülkesi olmak ileri. Şimdi Başbakan’dan beklediğimiz İslam ülkesi olmanın belirleyicilerini bize anlatması. Sanırım Türkiye’de yaşayanlar olarak ne olacağımız konusunda önceden bilgilenmek bizim de hakkımız. İçki yasak olacak mı? Kadın ne kadar özgür olabilecek? Meclis Kuran-ı Kerim okunarak mı açılacak? İnanmayanlar ikinci sınıf insan muamelesi mi görecek? Öğrenecek çok şey var.
Bakın Fransızlar ‘Avrupa Birliği Anayasası’na ‘hayır’ dediler. Belki İslam ülkesi olmanın ne demek olduğunu öğrenirsek biz de İslam ülkesi olmaya ‘Hayır’ deriz. Ne dersiniz? Bir referandum olsa der miyiz?
Ekran şizofrenisi
Televizyon ekranında nereyi kaldırırsanız altından Mehmet Ali Erbil çıkıyor. Her türlü yarışma, dizi, film, televole, talk show... Erbil’in sunmadığı, bir haberle hava durumu kaldı. Ekran şizofrenisinin bu kadarının da fazla olduğunu düşünüyorum. ‘Yüzüm eskir çok ortalarda görünmeyeyim’ inancının karşısında olanlardanım. Erbil’in yüzünün eskidiği falan yok, ekrandaki duruşu anlamsızlaşıyor. Ciddiye alınmaz hale geliyor. Böyle giderse Mehmet Ali Erbil herkesin malı olayım derken kimsenin malı olamayacak...
Baydı...
Geçen perşembe ‘Caner ve çekici’ başlıklı yazımda Caner’le ilgili bir haberden söz etmiştim. Caner’in aracı çekiliyor, çekici şoförü de ona ‘Kafanda bardak kırdın diye adam mı oldun’ şeklinde posta atıyordu.
O bölüm, programda belki 10 kere, ‘Az sonra’ diye yayınlandı. Programın sonuna kadar dayanamadığımdan, olayı gerçek kabul edip yorumladım. Oysa o haber kamera şakasıymış. Aldatılmış, sizi de olaya ortak etmişim. Özür dilerim. Bizdeki ‘Azzz sonra’ pespayeliği bitmediği sürece böyle hatalar yapmayacağıma sözzz veremiyorum. ‘Azzz sonra’lar, bırakın baymayı, adamı ölme sınırına getiriyor...
Kutlarım...
Bizim gazete pazartesi günü herkese ücretsiz 16 sayfa ‘Atatürk’ü Seviyorum’ kitapçığı verdi. Kitapçığın içinde Atatürk’ün gençliği, askerliği ve Cumhurbaşkanlığıyla ilgili öyküler vardı. Hürriyet’in bu etkinliğini çok beğendim. Böyle bir kitapçığı vermek kimin aklına geldiyse gönülden kutlarım. Atatürk’ü sadece tören günlerine sıkıştırmamalı, her fırsatı kullanarak, onu bilinçli olarak unutturmaya çalışanlara bu ülkenin kurucusu olduğunu, devrimleri boş yere yapmadığını anlatmalıyız...