ÜNLÜ hakem Collina'nın oynadığı Aria reklamını anladınız mı? Anlamamanıza bir neden yok. Çünkü bu reklamın Aria'nın iflas eden ‘‘iletişim sanattır’’ konsepti ile bir ilgisi yok.
Collina'lı reklam daha çok Aria'nın ‘‘hip hop’’çu gençlerle açtığı yoldan giden, futbola yapılan iletişimi pekiştiren, mizahla ana mesajı örtüştüren doğru bir reklam. ‘‘Collina Ekrem’’ ve ‘‘İtarzanca parlatan Türk’’ esprileri hoş olmuş. İzlendikçe daha da hoşa gideceğini tahmin ediyorum.
Reklamın tüm esprisi aslında ‘‘Anaa.. Collina’’ şeklinde özetlenebilir. Ekrandan, sinemadan, gazeteden tanınan bir ünlüyü yanıbaşımızda görünce bir Türk olarak verdiğimiz ilk tepki yani! Hele de bu ünlü Türklere sempatiyle bakan yabancı bir ünlü olursa ‘‘Anaaa..’’daki vurguyu tahmin edebilirsiniz değil mi?
İkinci tepki ne? Ünlüyle olduğumuz anı ölümsüzleştirme ve dosta düşmana ‘‘Baaak ben de Collina'yı tanıyorum’’ demek için fotoğraf çektirme isteği.. Aria bu reklamda hangi özelliğini anlatmak istiyordu? Görüntülü mesaj iletme hizmeti MMS'i. Bağlantı kurabildik mi? Aria'nın isteği de bu işte. Bu bağlantıyı kurdurmak.. Uygulama bu kadar karikatürize edilmeseydi daha iyi olurdu diye düşünüyorum.
(Reklam Ajansı: Güzel Sanatlar Rating: * * * *).
Uyarayım, Aria yeni hizmetlerini duyurmada biraz Turkcell ve Telsim'in gerisinde kalıyor. Daha hızlı davranmalı. Umarım kampanyanın basın ayağı vardır. Eğer basında ayrıntılara girilmezse güzelim reklama yazık olur..
Reklam Collina'yı biz Türkler'in gözünde daha bir sempatik hale getiriyor. İster misiniz bir süre sonra Collina, ‘‘Türkiye'ye damat olucam da olucam’’ diye tuttursun, biz de ona şöyle davullu zurnalı bir sünnet düğünü yapalım. Hani bir pantolon bir gömlek.. Çibidibidapdap.. Çibidapdap...
Gönül ‘anti’ olmak ister bomba bahane!
THE Wall Street Journal'ın haberine göre ünlü Ipsos araştırma şirketi 28 Şubat-8 Mart arasında çeşitli ülkelerden 1000'er kişiye ‘‘ABD ürün ve hizmetlerini tüketmekten kaçınır mısınız?’’ sorusunu sormuş.
Sonuçlara göre sürmekte olan savaşa ve ‘‘Anti-Amerikancıların’’ zaman zaman ‘‘insafsız’’ sözcüğünü hakedecek propagandalarına rağmen hálá Asya ve Avrupa ülkelerinde ABD mal ve hizmetlerine karşı şiddetli bir tepki olmadığı görülüyor.
Boston yakınlarındaki Brandeis Üniversitesi'nden uluslararası pazarlama Profesörü Shih-Fen Chen'in söyle demiş: ‘‘Eğer bombalar yanlış yere düşmeye devam ederse Amerikan markalarına karşı tüketici tutumları çabucak değişebilir.’’
Ben Chen'e katılmıyorum. Anti-Amerikancılar ellerine fırsat geçmişken ABD'ye sövmek istiyorlar bombalar bahane! Böyle davrananların sayısı da belli. Bu nedenle Amerikan mallarına karşı tepki koyan tüketici sayısında artış olacağını sanmıyorum. Aksine onbeş güne kadar ABD istediğini elde ederse siz Amerikan mallarına olan tüketici tutumlarının ne hale geleceğini asıl o zaman görün! Ve tabii bazı gazetecilerin tutumlarını da...
Mart 2003'ün en iyi gazete reklamları
MART ayında gazetelerde yayınlanan reklamlar içinde Volkswagen Syncro reklamını çok beğendim. Bu bir bakıma 4 çeker minibüs reklamı. ‘‘Ticaretin Rengi Değişti’’ meraklandırıcı başlığı, çamurdan görünmeyen bir Syncro resmi ile ile bütünleştirilip aracın temel özelliği çok çarpıcı şekilde vurgulanmış.
(Reklam Ajansı: Medina/Turgul
Rating: * * * *)
SAVAŞA ve krize rağmen Beymen'in reklam duyarlılığı parmak ısırtıyor. Beymen'de satılan erkek ve kadın yaz ürünlerinin resmi geçit yaptırıldığı tam sayfa ilanı çok doğru buldum. Gazete reklamını bir katalog gibi tasarlamak çok zekice.. Dikkatinizi çekti mi? Beymen mağazalarında neredeyse Beymen'den başka her prestij marka satılır hale geldi. Yoksa Beymen bir hazır giyim mağazası zinciri olmaya mı hazırlanıyor?
(Reklam Ajansı: Rafineri
Rating: * * *)
ALTINYILDIZ mart ayında sadece basın ve açıkhava medyalarını kullanarak televizyona meydan okudu. Bu açıdan bile Altınyıldız'ı kutlamak gerektiğini düşünüyorum. Altınyıldız reklamlarında altın objelerle, F1 üretim teknolojisinin yarattığı kumaş parlaklığına gönderme yapılırken Altınyıldız'ın ‘‘lider’’ algısının tozu önemli ölçüde alınmış görünüyor. Bir de altlarda bir yerde kumaş üretiminde Formüla 1 teknolojisi ne anlama gelir açıklansaydı, ballı börek olurdu.
(Reklam Ajansı: Wunderman
Rating: * * * *)
DİKKATE değer gazete reklamlarından biri de Arçelik'in ‘‘Reklam Güzel De..’’ başlığını taşıyan Direct Drive reklamı. Televizyon reklamında söylenemeyen faydaları özetleyen bu gazete reklamı gazete-televizyon tamamlayıcılığı açısından az rastlanır bir tür. Aynı zamanda ‘‘İyi de bu Direct Drive ne işe yarar? Biri bize anlatsa...’’ diyenlere yanıt veriyor. Çok cesaretli bir çıkış.
(Reklam Ajansı: Reklamevi Y&R
Rating: * * *)
TELEVİZYONDA verilen mesajın tamamlaması ve bütünleştirmesi açısından Vestel'in Süreyya Ayhan'lı tam sayfa gazete reklamından da söz etmeden geçemeyeceğim. Bu kampanyada Vestel ve Süreyya Ayhan arasında mantıklı bir ilişki kuruluyor. Gazete ayağı da bu mantıklı ilişkiyi pekiştiriyor. Reklamın baş sayfadan gelen meraklandırıcı yerleşim planı da övgüye değer.
(Reklam Ajansı: Piramit, Rating: * * *)
Kelebek'ten ‘embedded’ reklam!
IRAK Savaşı'nda askeri birlikler arasına karışıp, onlarla birlikte yaşayan muhabirler nedeniyle gündeme gelen İngilizce ‘‘embedded’’ (içine gömülmüş) sözcüğü, reklamcılara yabancı bir sözcük değil.
Reklamın içine bilincin algılayamayacağı seviyede yerleştirilen unsurlara ‘‘embedded’’ mesajlar deniyor. Yıllardır bu ‘‘embedded’’ mesajların etkili olup olmadığı hem akademisyenler hem uygulamacılar tarafından tartışılıyor. Çünkü tüketiciye farkında olmadan ‘‘zoka’’ yutturmak hem etik standartlara hem de yasalara aykırı!
Nereden geldik bu konuya diyorsunuz değil mi? Buraya Kelebek Mobilya'nın geçen hafta yayınlanan bir tür ‘‘embedded’’ taktikleri denediği % 50 indirim reklamından geldik. Hürriyet Reklam Grubu sözünü ettiğim reklamı, etik standartlara ve yasalara aykırı bulduğu için yayınlamayı reddetmiş.
Hürriyet Reklam Gurubu'nun Kelebek reklamını reddetme kararı doğru. Savaşa ve kriz ortamına rağmen reklama ve habere ait önemli değerlere sahip çıkmaları da bence takdiri hakediyor. Niye? İnceleyelim:
Reklamda, Kelebek, küçük boyutta hazırladığı indirim reklamını, gazete haberlerinin içine adeta gömmüş! Okuyucu sayfada gözlerini gezdirirken gazetenin gerçek haberlerini okuduğunu sanıyor. Sonra gözü haberlerin üzerindeki el yazısına takılıyor: ‘‘Böyle büyük bir indirim bu kadar küçük boyutlu reklamla mı duyurulur!’’
Kısa bir süre aklı karışan okuyucu, daha sonra indirim reklamına kadar iniyor ve ana indirim mesajını okuyor.
İlk bakışta diyebilirsiniz ki ‘‘Bu sadece bir dikkat çekme taktiği, okuyucunun kandırıldığı falan yok, sonunda okuyucu okuduğu şeyin reklam olduğunu algıladı, daha ne istiyorsunuz?'
Kazın ayağı öyle değil işte.. Okuyucu okuduğu bir kısım şeyin reklam olduğunu algıladı da, okuduğu haberin reklam dolgu maddesi olduğunu anladı mı? Anlamadı. Tüketici zokayı yuttu. Okuduğu sanal haberler de yanına kar kaldı..
Kelebek reklamı Reklam Özdenetim Kurulu'na da gitmiş ama Kurul ‘‘Kelebek reklamı kenar çizgileri kalınlaştırılırsa yayınlanabilir’’ gibi garip bir karar vermiş. Bu reklamın bir kenarına isterseniz ‘‘Bu Bir Reklamdır’’ diye yazın sorun yine çözülmez. Çünkü reklamın niyeti bozuk. Niyet haberi ‘‘zoka’’ olarak kullanılıp tuzağa düşürmek ve sonra istediğini elde etmek.
Şimdi Özdenetim Kurulu'na soruyorum:
1) Eğer bu tür ‘‘embedded’’ reklamlar çoğalırsa hangi haberin, hangi reklamın inandırıcılığı kalır?
2) Sınır içi ve sınır ötesi tüm reklam yasaları haber ve reklam arasındaki sınırları kesin çizgilerle ayırın der. Bu sadece ‘‘reklamla haber arasına kalın ve kara bir çizgi çekin’’ anlamına mı gelir?
Çekirgelik
Her zaman doğruyu söyleyin.
Böylece ne dediğinizi anımsamak zorunda kalmazsınız.