Atilla Dorsay , 10 yıl sonra Hande Ataizi’ne Altın Portakal ile ilgili sorular sormamı zalimlik olarak yorumlamış. O da yetmemiş sorduğum sorulara da ‘meyhane sohbetinde konuşulacak şeyler’ demiş.Dorsay’ın ‘nazik’ olmayan bu tavrına yanıt vermeyi isterim ama herkes sorduğum soruların meyhane sorusu olup olmadıklarını gördü. Umarım Dorsay da görmüştür. Görmemişse yapacak bir şey yok. O ‘steril’ dünyasında filmlerini eleştirmeye devam edebilir. Pardon, pardon. ‘Basın’ gösterimine çağrıldığında ama. Dorsay’ı adam yerine koymazsanız o da sizi adam yerine koymaz ona göre. Gazeteciliği ‘makam’ kabul etmek böyle bir şey galiba. Bir yere çağrılmadığınızda, ‘makama hakaret’ sayıp, sizi çağırmayanı görmezden geleceksiniz.Ya okurlar? Onların suçu ne? Makamınıza kara çalındı diye onları bir filmle, örneğin ‘Pardon’ filmiyle tanıştırmamak zalimliğin ta kendisi değil mi? Seni çağırmadılarsa, okurlarına saygı gereği, paranı verir gider izlersin, çok mu zor? Bir gazeteci kendini okurlarının üstünde ‘yüce bir varlık’ olarak görmeye başladı mı tehlike çanları onun için çalmaya başlamış demektir. Sizce ‘basın gösterimine’ davet edilmedim diye bir filme gitmemek, sözünü ettiğim ‘yüce varlık’ kabulünün bir göstergesi değil mi? Bence göstergesi. Sonraki adım mı? Sonraki adım ‘kırmızı halı’ diye tutturmak. Çok yakında Dorsay sinemasında. Çırak’ı kaçırmayınBu haftaki Çırak yine süperdi. Kanal D’cileri Çırak’ı çok iyi bir şekilde Türkiye’ye uyarladıkları için gerçekten tebrik ediyorum. İkinci bölümde gördük ki kestane satışı, lokanta işletme gibi ‘satış becerisine’ dayanan işlerde kadınlar kısa sürede daha fazla başarıya ulaşıyorlar. Kısa sürede ama... Eğer verilen süre üç dört güne çıksa, emin olun kadınlar birbirlerine düşecekleri için erkekler kör topal yarışta öne geçerler. Çekiciliğini kullanıp iş kotaramamak erkeklerin doğasında var, kıskançlık nedeniyle anlaşamamak da kadınların doğasında. (İstisnalar kaideyi bozmaz!) Çırak’ta şu anda erkekler birbirine düşmüş görünüyor ama biraz süre geçsin, kadınlar kaybetmeye başlasın, bakın nasıl birbirlerine düşüyorlar. Çırak’ı kesinlikle kaçırmayın. Çok eğlenceli çok.Kurtulabilecek miyim?Bu hafta sonu ‘Atıf Hoca ile Reklam ve Rekabet’ CNNTürk’te son bölümüyle ekrana geliyor. 2 yıl 3 ayda tam 108 program çektik. Şimdi değişim zamanı. Biraz ara verelim, neler olacak bakalım hep birlikte göreceğiz. Bu arada, başta Sinem Küçükgörmen İnce olmak üzere 2 yıl 3 ay boyunca büyük bir özveriyle çalışan Atıf Hoca ile Reklam ve Rekabet ekibine ve CNNTürk yönetimine kocaman alkış. Televizyonculuk çok zor ama çok zevkli bir işmiş. Bulaşan bir daha kurtulamıyor diyorlar. Bakalım kurtulabilecek miyim.GaripsedimErsun Yanal’ın son derece formda olan Hakan Şükür’ü, kişisel kaprislerle milli takıma almamasını çok garipsiyorum. Arnavutluk maçında gördük ki eğer ikinci yarıda Hakan Şükür oynasaydı, son 20 dakikada kaçırılan gollük pozisyonlar kaçmaz, maçtan en az 4-0 galip ayrılırdık. İlk beş dakika şansımız yaver gitmeseydi de Arnavutluk maçında yenilmemiz işten bile değildi! Öğrendiğime göre Ersun Yanal, Hakan Şükür’ü kişisel nedenlerle oynatmıyormuş. Olacak iş mi bu? Önemli olan yenmek değil mi? Kişisel hesapları bir yana bırakmak gerekmez mi? Sun Tzu ne diyor? Yenmek için düşmanla bile işbirliği yapacaksın. Eğer 2006 Dünya Kupası’na katılamazsak, Ersun Yanal bunun hesabını nasıl verecek! BaydıHooijdonk’un ‘Gidecem mi gitmicem mi, kalacam mı kalmıcam mı’ tartışması baydı. Bir adam gidecekse gider, kalacaksa kalır. Hem bu kadar ‘naz’ yaptıktan sonra da bir futbolcunun bir kulübe fayda sağladığı görülmemiştir. Bırakın gitsin, olsun bitsin..KutlarımTRT’yi ‘anket’ yöntemiyle araştırma yaptırıp kendini ‘en çok’ izlenen kanal çıkarttığı için çok ama çok kutluyorum. Dilimde tüy bitti. Anket yöntemiyle izlenilirlik ölçmek, barometre ile hava sıcaklığı ölçmek gibi bir şey. TRT iyi bir şey yapmak istiyorsa, özel sektörle rekabet edeceğine ‘kamu yayıncılığı kulvarını’ terk etmesin yeter! Hem devletten destek al, hem özel sektörle rekabet et! Oh ne ala! Haksız rekabet buna demezlerse neye derler?