GEÇEN hafta yazdığım "bebek ticareti" yazısı oldukça ilgi gördü. Çok sayıda e-posta aldım. Bu e-postalardan biri Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri’nden (ÜYTM) birinde klinisyen olarak çalışan Dr. Abdullah Arman Özdemir’den geliyor.
Yazdıklarını çok samimi ve aydınlatıcı buldum. Türkiye’deki "bebek ticareti"ni biraz daha aydınlatmak üzere yer veriyorum:
"Ocak 2006’dan itibaren SSK mensupları da Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve Yeşil Kart hak sahipleri gibi Sağlık Bakanlığı ve üniversitelerde mevcut ÜYTM’lerde 2005 Bütçe Uygulama Talimatı’nda belirtilen koşullarla tedavi desteğinden faydalanıyor. Şu an özel sektöre ait ÜYTM’lerde, 2005 Bütçe Uygulama Talimatı’nda (BUT) belirtilen koşullarla SSK haricinde bu Sağlık Sigorta kurumlarına hatta özel sigorta sistemine fatura çıkarılabilmektedir.
Uygulamanın kuralları; tedavi yöntemlerinin tıp literatüründe mevcut başarı oranlarını, tekrarları ve sürekliliği, gözeterek üç ayrı zamanda uygulama hakkı tanıyor.
Yazınızda belirttiğiniz A grubu hastane birimi (Alman Hastanesi) ÜYTM’lerin tüm maliyetlerini karşılamasa da ilaç (1500-3000 YTL’nin yüzde 80’i) ve mikroenjeksiyon müdahalesi tedavi katkısı (1100 YTL) toplamı yaklaşık 5000 YTL-15000 YTL aralığında bir destek sunuyor. Şu andaki yönetmeliklerde, ’Devlet imkanlarıyla insan üreme organlarına dayalı ticaret’ önlenmeye çalışılıyor.
Özel ÜYTM’lerde, SSK mensubu hastalara yeni kurallar dahilinde henüz hizmet sunulamadığı için haksızlık oluştuğunu düşünüyorsunuz. Ancak bugün aynı özel sağlık kuruluşları Yeşil Kart, Bağ-Kur mensubu hastalara vermedikleri pahalı sağlık hizmetlerini, SSK’nın sunduğu özel anlaşmalar dahilinde SSK’lı hastalara veriyorlar. Yakında SSK’lılar özel ÜYTM kapsamına alınacaktır.
’The Baby Business’ konusunda ilettikleriniz çarpıcı. Biz klinikte toplumun mağdur-kadersiz-şanssız sıfatları ekleyerek, etkilediği umutla başvuran insanların durumlarını çözmeye -aydınlatmaya çalışıyoruz.
Hastalarımızın ve biz klinisyenlerin yazınızda belirtilen bebek ticareti konusunun ekonomik etkilerini ve hatta doğabilecek etik sorunların ’dolar’ cinsinden etkilerini sizin kadar analiz edemeyiz. Bu bir gerçek. Ne derecede etkilenebileceğimizin takdirini ise size bırakıyorum.
Ancak ekonomi sayfasında ’SSK’lılara desteğiniz yok, yuh!’ derseniz bu bilgi bebeği olmayanlarda zaten varolan travmayı ve ümit kırılmasını arttırır.
Bir klinisyen ve sağlık çalışanı olarak ’ümitleri kırmayalım’ diyorum, uygulamaları olumlu buluyor, kösteklenmektense alkışlanması gerektiğini düşünüyorum."
YORUM: Asla! Amaç ümitleri kırmak değil gerçeğe dönüştürmek. Tüm çabam çocuğu olmayıp yeni yöntemlerle olma olasılığı bulunan herkesin iş işten geçmeden ÜYTM’lerden yararlanabilmesi.
Yaşlanma (süre) hem erkek, hem de kadın açısından doğurganlığı etkilediğine göre devlet; Emekli Sandığı üyesi, Bağkur’lu, SSK’lı ayırmadan bir an önce kime hangi koşullarda sponsor olacaksa olmalı, olmayacaksa da kimseye olmamalı. Üreme hakkı konusunda devlet eliyle ayrımcılık yapılmamalı...
Ve konunun etik boyutlarını çok daha iyi tartışmalıyız... Bazıları parayı bastırıp, "gen taraması yapın, çocuğum turp gibi olsun" derse, diğerleri de bu taramayı yapamadığı için "çürük bezelyelerle" yetinmek durumunda kalırlarsa ne yapacağız?
Golü yiyen kötü mü
OKURLARIM sağolsun her şeye dikkat ediyorlar. İşte birkaç kanıt daha:
SORU: 2.5 yaşındaki oğlumu vizyona yeni giren Bambi 2 filmini izlemeye götürdüm.Film başlamadan önce Balparmak reklamı gösterildi.Sinemadaki tüm çocuklar hep bir ağızdan "Balparmak" reklamındaki gibi parmaklarını saydılar.Sanki bir rock konserinde soliste eşlik ediyorlardı... Reklamlar, çocuklar üzerinde ne kadar etkili... (Bora Çalışkan)
YANIT: Televizyonun sadece reklamları değil, her şeyi çocuklar üzerinde etkili ama bunu bir de Türkiye’yi yönetenler anlasa...
SORU: Oyakbank reklamı olarak futbol maçlarında taraflardan birisi, gol attığı zaman ’iyiler hep kazanır’ diye yazı çıkıyor ekrana...Saçmalık...Golü yiyen taraf, kötü mü oluyor? Maç gollü berabere bittiği zaman, ne oluyor?Her iki taraf da hem iyi, hem kötü...(Ahmet Akpınar)
YANIT: Aynı şekilde düşünmüyorum Ahmetcim. O slogan bence, gol ortamına "cuk" oturan bir slogan. Sorun, Oyakbank’ın yakaladığı mükemmel konumlandırmayı, yeni ataklarla ileri götürmekte biraz geç kalması... Eğer Oyakbank, söz konusu sloganla özetlenen konsepti canlı tutuyor olsaydı, sen şimdi bu itirazı yapmazdın.