REÇETESİZ İlaç reklamları ile ilgili olarak Sağlık Bakanı’na iki açık mektup göndermiştim. Bakanlıktan geç de olsa bir yanıt geldi.
Bakanın bu konuda bir görüşü olmadığından sanırım bize İlaç Eczacılık Genel Müdürü’nün görüşlerini aktarmış. Bu görüşün özeti şöyle:
‘1961 ve 1971 tarihli Birleşmiş Milletler Sözleşmeleri kapsamında reçetesiz satılan tıbbi ürünlerin topluma tanıtımının belirli usul ve esaslar kapsamında yapılabileceği belirlenmiştir. Avrupa Birliği mevzuatı da bu yöndedir. Bakanlığımız bu mevzuata uygun uygulamayı başlattı ama Türk Eczacılar Birliği Danıştay’a dava açtı ve yönetmelikle ilgili yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Bakanlığımız karara itiraz etti ama itiraz reddedildi. Kararın kesinleşmesi durumunda değişiklik için hazırız..’
Bakanlık diyor ki ‘Biz reçetesiz ilaç reklamlarına izin verecektik Türk Eczacılar Birliği engelledi.’ Türkiye’deki Eczacıların Avrupa Birliği mevzuatına rağmen ‘statükoyu’ korumaktan yana olduklarını, dava açtıklarını biliyorduk zaten.. İki üç yıldır niye kadar çıkmıyor biz onu merak ediyoruz. Sağlık Bakanı bu konuda ne yapıyor? Eğer karar daha fazla gecikirse ne yapacak? Yanıt beklediğim asıl bu konular..
Bir okur mektubunda Sağlık Bakanlığından gelen yanıta gönderme yapmıştım. Ancak yer darlığı nedeniyle bu yanıt yayınlanamadı. Şimdi yayınlıyorum. özür dilerim.
Sıkı proje: Türk Markaları
REKLAMCILAR Derneği ve Reklamcılık Vakfı ‘Her ülke markaları kadar zengindir’ sözünün altını önemli ölçüde dolduracak bir projeye imza atıyor: Türk Markaları..
Türk Markaları isimli projede Türkiye’den doğmuş yaklaşık 70 öncü markanın detaylı pazarlama öyküsü yazılarak marka yaratmak isteyenlere ‘ders’, gelecek kuşaklara ‘hazine’ olarak bırakılacak bir eser ortaya çıkarılacak..Proje 4 kitaptan, 4 DVD’den oluşacak..Pazarlama öyküleri titizliğini çok yakından bildiğim Prof.Dr. Nükhet Vardar tarafından yazılacak. Vardar örnek olsun diye Arçelik’in öyküsünü yazmış, eline sağlık çok güzel olmuş. DVD’lerin görsel yönetmenliğini ise yine titizliğini yakından bildiğim Prof.Dr. İhsan Derman yapacak. Derman’la akademisyenlik yolculuğunuz aynı kurumda aynı yıllarda başlamıştı. En iyisini yapacağından eminim.
RD ve RVD’nin seçtiği 70 marka şunlar: Komili, Hacı Şakir, Tariş, Piyale, İş Bankası, Türk Petrol, Türk Hava Yolları, Paşabahçe, Vakko, Petrol Ofisi, Ülker, Yapı Kredi, Garanti, Jumbo, Akbank, Hürriyet, Milliyet, YKM, Altınyıldız, Sana, Alarko, Demirdöküm, DYO, Arçelik, Tamek, Gima, İpana, Kent, İstikbal, Vitra, Ayyıldız, Zeki Triko, Arko, Aygaz, Eti, Mudo, İdaş Yedigün, Duru, Efes Pilsen, Tat, Selpak, Beymen, Tikveşli, Saray Halı, Lassa, Sütaş, Pınar, Yataş, Profilo, E.C.A, Kelebek, Artema, Dalin, Derimod, Orkid, Pimapen, Vestel, Dardanel, Maret, Sabah, Solo, Tansaş, Luna, Eskort, Mavi, Okey, Opet, Beko, Turkcell
Umarım RV ve RVD’nin seçtiği bu markalar kendi kıymetlerinin farkındadırlar ve Türk markaları projesine sahip çıkarlar. Heyecanla bekliyoruz. Öğrencilerimiz de bekliyor.
Okan Bayülgen’in Sorunu..
PERŞEMBE gecesi NTV’de Okan Bayülgen’in ‘Herkes Bunu Konuşuyor’ isimli programının konusu reklamcılıktı. Konuklar Ayşe Bali Sarç, Haluk Mesçi, Serdar Erener, Hakkı Mısırlıoğlu, Paul McMillen..Programı izlemek üzere Saat 20.30’da ekranın başına oturdum. Bayülgen, program öncesi bir tane kitap okumuş gelmiş, reklam sektörü ile ilgili her konuda ahkam kesen bir uzman olmuş..
Bayülgen hayatını reklamcılığa adamış insanlar önünde reklamcılığın reklamcının kendini ifade edebilmesi gereken bir sanat olduğunu, reklamverenin sanattan anlamadığı şeye reklam dendiğini iddia etti. Kulaktan dolma bilgilerle reklam sektörünün ‘masaüstü’ televizyon reklamlarıyla kötüye gittiğini savundu ve yılların reklamcılarını çileden çıkardı. Programın sonuna doğru Serdar Erener neredeyse sinirden önündeki masayı yiyecek hale gelmişti. Haluk Meçsi de sinirlerine hakim olmak için sürekli gülüyordu.
Türkiye’de yaklaşık 16 yıldır televizyon ratingleri ölçülüyor. Türk insanının ortalama 4 saat 30 dakika televizyon izlendiği AGB ölçümleriyle kanıtlanmış durumda.. Bayülgen’in böyle araştırmaların yanlış olduğunu, Türkiye’de ortalama sekiz saat televizyon izlendiğini söylemesi üzerine de herkes koptu.
10.30’da programın başından baktığımda karar verdim ki ‘Bir adam bir şeyi bilmeden ancak bu kadar sanki bilmiş gibi davranabilir..’. Tipik Okan Bayülgen.. Her bilgisi tepsiye serilmiş yufka gibi. Azcık kazıyınca tepsi görünüyor. Bu sene de Kristal Elma’yı o sunacakmış..Yakışır!
Çekirgelik
Hayalcücü sizi olasılıklardan uzak tutan bir uçan halı değil ayaklarınızı yerde tutan bir iyi bir attır