HÜKÜMETİN Kürt sorununuyla ilgili kamuoyu oluşturmak üzere ‘Aydınlarla’ toplantı yapması büyükçe bir ‘Aydın kim?’ tartışması çıkarttı.
Kendine ‘Aydın’ denenler ‘Biz düşünürüz’ dediler. Bazıları ‘Hayır Aydınsınız’ diye ısrar etti. Bazıları ‘Onlar aydınsa karanlık kim?’ demeye getirdi. Ben de diyorum ki hükümetin toplantı yaptığı kişilere aydınlar değil aktif beyinlilerdir. Hangi konuda? Kürt sorunu konusunda.
Halkla ilişkiler ve kamuoyu kuramı açısından kavrama bakarsak. Kamuoyu oluşum kuramına göre belirli ‘konu’ (Örneğimizde kürt sorunu) üzerinde bilgili ve konuşmaya hevesli insanlar o konuda kamuoyunun oluşumuna yardımcı olurlar. Bu kişilere teknik olarak kamuoyu düşünce liderleri ya da kanaat önderleri (public opinion leaders) adı verilir. (Gördüğünüz gibi en doğru teknik tanımlamayı Ahmet Hakan yaptı.)
İster aydın diyelim, ister kamuoyu düşünce lideri, ister aktif beyinli..Önemli olan ne dediğimiz değil. Önemli olan bu kişilerin kamuoyu oluşturma sürecine sahip oldukları özelliklerle yapacağı katkılar. Neymiş bu özellikler?
Sıralayalım. 1) Konu ile aşırı ilgilidirler 2) Konuyla ilgili ortalama bir insana göre daha fazla bilgilidirler 3) Kitle iletişim araçlarının ilgi odağıdırlar 4) Yeni fikirleri önce alır ve kabul ederler 5) Diğer insanları eyleme geçirme konusunda iyi organizasyon gücüne sahiptirler.
Hükümet 13 kişiyi. İstanbul Tabip Odası Başkanı Gençey Gürsoy’u, bir süre önce İHD’den olaylı bir şekilde istifa eden yazar Adalet Ağaoğlu’nu, İstanbul Barosu eski Başkanı Yücel Sayman’ı, ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Hakan Tahmaz’ı, Mazlum-Der eski Genel Başkanı Yılmaz Entarioğlu’nu, gazeteci-yazar Nuray Mert’i, Ali Bayramoğlu’nu, Mustafa Karaalioğlu’nu, Oral Çalışlar’ı, Şahin Alpay’ı, Ahmet Hakan Coşkun’u, Biyanet yöneticisi Tayfun Mather’i ve işadamı Osman Kavalayı’yı Kürt sorunu hakkında kamuoyu oluşturacak ‘düşünce liderleri’ olarak ilan etti..
O halde tartışması gereken şey kimin aydın kimin aydın olmadığı değil. Kürt sorunu açısından söz konusu 13 kişinin kamuoyu oluşturma özelliklerine sahip olup olmadığı.Tabii eğer AKP hükümeti bu 13 kişiyi sadece bir mesaj iletme platformu olarak kullanmamışsa. T.C Hükümeti PKK ile DEHAP’la masaya oturamayacağına göre..Masaya oturacak ve mesajı iletecek bir platform gerekti..
Öyle ya da böyle AKP Hükümetinin çok doğru bir taktikle yola çıktığını düşünüyorum.
Hamdi Akın’da ‘marka’ yaratma potansiyeli var
GEÇENLERDE, kazandığı özelleştirme ihaleleriyle Afken grubunun efsane lideri olma yolunda hızla ilerleyen Hamdi Akın adına TİKAV (Türkiye İnsanlar Kaynakları Vakfı) isimli bir vakıftan aradılar. Ankara’da Süleyman Demirel’in de katılacağı bir panelde ‘sohbet’ toplantısına katılmamı istediler. TİKAV isimli bir vakıftan o güne kadar haberim yoktu. TİKAV’ı Hamdi Akın ve eşi Şafak Akın birlikte altı yıl önce kurmuşlar. Amaç Doğu Anadolu Bölgesi’nde yüksek öğrenim gören maddi olanakları sınırlı gençleri kişisel liderliğe hazırlamak. İlk pilot ile Elazığ seçilmiş. Fırat Üniversitesi öğrencilerinden bir grup öğrenci seçilmiş. Daha sonra programa Van 100.yıl Üniversitesi de dahil edilmiş. Bugüne kadar toplam 78 öğrenci TİKAV bursundan yararlanmış.
Neyi içeriyor TİKAV bursu? Dört yıl boyunca İngilizce ve bilgisayar derslerinin finansmanını. Yaz aylarında Ankara’da verilen ‘bilgi ve görgü arttırma’ eğitimlerini..Gezileri, devlet büyüklerine, bürokratlara, işadamlarına, çeşitli kurumlara yapılan ziyaretleri ve karşılıklı sohbet toplantılarını.
Davet edildiğim ‘sohbet’ toplantısının nedeni de 2005 yılı yaz eğitimlerinin kapanışı idi. Proje çok ilginç bir sosyal sorumluluk projesi idi. Çok hoşuma gitti. Kalktım konuşma yapmak üzere Ankara Hilton Oteli’ne gittim. Süleymen Bey’de oradaydı. Önce bir saat o konuştu. Gençlere ‘yılmadan, bıkmadan, usanmadan’ çalışmalarını Türkiye’ye hizmet etmelerini önerdi. TİKAV’ın burslu öğrencileri ‘Türkiye’nin Irak poltikası dahil’ her konuda birbirinden akıllı sorular sordular. Gelecek kaygıların, iş kaygılarını dile getirdiler. Sıra bana geldi..Farklı olan, becerileri olan, yaratıcı düşünen, çalışmaktan kaçınmayan herkese, köken ayırt etmeksizin herkese Türkiye’de iş imkanı olduğunu anlattım
TİKAV’ın gençlerinin dile getirdikleri gelecek kaygılarından bir kez daha anladım ki işadamlarımız sosyal sorumluluk projelerini mutlaka Doğu Anadolu bölgesine yöneltmeli..Doğu Anadolu’yu dinlemek, Doğu Anadolu’ya moral aşılamak için..
Hamdi Akın’la öğle yemeğinde sohbet ettim. Çok cana yakın, konuşkan, hiper aktif sonuç odaklı bir kişiliğe sahip. Pazarlamaya, markalaşmaya büyük ilgi duyduğunu fark ettim. Akın’da TAV dışında marka ya da markalar yaratma potansiyeli var. Reklamlardan konuştuk. Reklamcıların bazen yazılarıma içerlediklerini duyunca şaşırdı. ‘Neden?’ dedi ve ekledi: ‘Reklamın bu kadar önemli bir şey olduğunu, arkasında çok önemli bir bilgi birikimi olduğunu, reklam ajanslarını küçümsememeyi sizden öğrendim. Reklamcılık sektörü sizin yazılarınızla gözümde büyük prestij kazandı. Niye size içerliyorlar ki? Size ne kadar teşekkür etseler az. Çok önemli bir misyonu yerine getiriyorsunuz. Farkında değiller mi?. ’Ne yanıt vereyim bilemedim.’
Aklını kullan kazı yoldurma
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan‘özel hastaneler kaz bulduk yolalım yapmasın’ dedi. Ne olacak şimdi? Özel Hastane sahipleri Başbakan’a kulak verecekler ve hastanelerinde çalışan bütün doktorları uyaracaklar: ‘Arkadaşlar bundan sonra hastalara fazla ‘geçirmek’ yok. Öyle zırt pırt emar memar, tomografi memografi istemeyin. Bir idrar bir kan tahlili yeter!’. Hastayı kaz gibi yolup yolmamak hastane sahibinin Başbakan’a duyduğu sevgi ve saygıya kalmış anlayacağınız. Peki denetim? Denetimi kim yapacak? Hastane faturalarını kim denetleyecek? Düşünün biraz. Bingooo!.. Özel sigorta şirketleri. Sigorta şirketlerini özel hastanelerin peşine takın bakın sistem nasıl kendini düzenliyor. Televizyon sahipleri banka sahibi olamıyor. Özel hastane sahipleri niçin özel sigorta şirketi sahibi olabiliyor? Sistemleri yönetmek ‘kazları yolmayın’ demekle olmuyor. Denetlemezsen kaz yolunur. Aklını kullanacak kazı yoldurmayacaksın!