GEÇEN yıl hem devlet üniversiteleri tıka basa dolmuştu, Vakıf Üniversitelerinde de üç beş boş kontenjan kalmıştı.
Bu yıl Vakıf Üniversitelerinde 7934 boş kontenjan kaldı.
Bunun nedenleri üzerine, "aşırı genelleme" hatasına düşüp yorum yapan yapana. Yok efendim Vakıf Üniversiteleri çok kazık atıyormuş, öğrenciyi "yolunacak kaz" gibi görüyormuş, eğitime öğretime önem vermiyormuş..
Bu yorumculara şunu sormak istiyorum: Niye "parasız olmasına rağmen" devlet üniversitelerinde de 7.724 boş kontenjan var?
Demek ki boş kontenjanların altında genel olarak "sistem değişikliğine" dayalı bir neden var. Bunun böyle olduğu da ek kontenjan yerleştirmesi sonucunda kanıtlanacak.
Üstelik üniversite, bölüm ve program ayrıntılarına girildiğinde de boş ya da dolu kontenjanları yaratan çok farklı nedenleri görmek de mümkün. Örneğin "yerleşim yeri faktörü".
Öğrenciler şehir merkezine yakın yerlerde okumak istiyor. Yollarda telef olmak istemiyor.
Bahçeşehir Üniversitesi’ni Bahçeşehir Belediyesi büyük bir başarıyla (!) Beşiktaş’a gönderdi, Üniversite kontenjanı bu yıl tavan yaptı. (Türkiye’de her köy, her kasaba, her belediye "bize de üniversite bize de" diye inlerken, bir Üniversite’yi başarıyla çevresinden uzaklaştırmayı başardığı için Bahçeşehir Belediye Başkanı Kemal Aydın’ı tüm kalbimle kutlarım).
Bazı bölümlerde ise gözle görülen bir toplum ilgisi azlığı var. Örneğin Avrupa Birliği İlişkileri. Bu 4 yıllık bölüm Bilgi Üniversitesi İşletme Fakültesi ve Bahçeşehir İşletme Fakültesi’nde, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olma hedefi doğrultusunda büyük umutlarla açıldılar. Geçen yıl dahil de hiçbir kontenjan sorunu ile karşılaşmadılar. Topladan bu yıla bakalım.
Türk gençlerinin ya da onların ailelerinin artık Avrupa Birliği’nden bir gelecek görmedikleri çok açık.
Peki Türkiye nasıl bu hale geldi? Başbakan Tayyip Erdoğan sadece bu sonuca bakıp AKP’nin Türkiye’ye ne ettiğinin farkına varırsa çok iyi olur diye düşünüyorum.
Bir de artık bir takım olgulara neden ararken aşırı genellemeden kaçınmak gerektiğini. Hele de sorun üniversiteyi ilgilendirince komik duruma düşülüyor.
Az kár çok iş dönemi
BAZI işletmeler hala Türkiye’de yaşanan ekonomik dönüşümün farkında değil.
Hala "Az kár çok iş" dönemine geçildiğini anlamamakta direnenlerin sayısı oldukça fazla. Öyle bir mal satayım, "bir voli" vurayım, yüksek karla köşe döneyim devri kapandı.
Şimdi akıl devri, çok iş yapma, verimlilik, doğru pazarlama devri, markalama devri, tüketiciyi, müşteriyi doğru anlayıp sineğin yağını çıkarma devri.
Tabii ki bir de marka ve fiyat ilişkisini çok iyi anlama devri.
Bu devirde kar oyununu kazanmak isteyen mutlaka ve mutlaka zeki fiyatlama yapıp ve zeki markalama yapmak zorunda.
Markaları fiyattan bağımsız birşey sananlar yanılıyor. Marka denen şey hedef kitle, ürün, fiyat ve mesajın birleşimi.
Fiyat indiriyorsanız kendinize "Ben ne yapıyorum?" diye mutlaka sorun?
Çünkü yeni fiyattan başınıza üşüşecek yeni müşteriler ve düşük fiyat algısı bir süre sonra sizi asla aynı şekilde algılatmaz! (Bakınız bir süre önce ölümcül fiyat indiren dergilerin durumu)
% 5 ile % 25 oranında fiyat arttırıp hala aynı oranda satıyorsanız da emeği geçenleri kutlayın. Gerçekten marka olmayı başarmışlar, yeni döneme uyum sağlamışlar. Nokta.
"3’ü 1 arada" da "aroma" savaşı
HAZIR kahvede "3’ü 1 Arada" konseptini Nestle’nin Nescafe’si çıkardı. Daha sonra Ülker Cafe Crown’la Nescafe’yi taklit etti.
Daha sonra Cafe Crown fındık ve karamel aromalı "3’ü 1 Arada" çıkararak kategoriyi şöyle bir salladı.
Daha sonra Nescafe Cafe Crown’u taklit edip Çikolata, Fındık ve Badem aromalı "3’ü 1 Arada" ları piyasaya saldı.
Daha sonra...Daha sonrası yok. Gençler kahve kategorisinde yenilikleri tuttu. Bu nedenle de bu kategoride "aroma" savaşı kıran kırana devam edeceğe benziyor.
Ancak gözden kaçırılmaması gereken bir şey var. Sürekli taklitçilikle suçlanan Ülker (suçlayanlar arasında ben de varım) bu örnekte Nestle tarafından taklit edildi.
Kabul ediyorum, Sezar’ın hakkı Sezar’a, "3’ü 1 Arada"yı bulan Nescafe. Bu müthiş bir yaratıcılık..
Cafe Crown’un kategoriyi genişletmesi ise yenilikçilik. Ülker bir yerden başlamış görünüyor, haydi hayırlısı..
Çekirgelik
Yaşlanmak asla üzücü değildir ama yaşlı olduğunu hissetmek üzücüdür. (Kenny Rogers)