Şimdi de Sarı Zeybek krizi başlıklı yazıma çok sayıda e-posta geldi. İki tanesini, diğerlerini de temsilen yayınlamak istiyorum.
Biliyorum bazı okurlarım sadece beni okumak istiyorlar ama bazıları da "interaktif olalım, karşılıklı konuşalım" diye sevimli sevimli şikayetlerini iletiyorlar. Onları da kırmamak gerektiğini düşünüyorum. Ve kırmıyorum...
İlk e-posta Kerem Altındeğer’den...
"Bugünkü yazınızda bir okurunuzun gönderdiği mesajdaki ’Atatürk’ün rakısı’ konusunda bir yanlış yapmışsınız, onu düzeltmek istiyorum.
Sizin de yazınızda belirtmiş olduğunuz gibi Kulüp Rakısı’nınşişesindeki birlikte rakı içen iki kişiden birinin Mustafa Kemal Atatürk, diğerinin ise İsmet İnönü olduğu varsayılmıştır hep.
Bunun bir nedeni de ürünün algılanışını değiştirerek daha fazla satılmasının amaçlanması olabilir.
Düşünün ki Atatürk’ün içtiği rakı evlerimize girecek ve isteyen herkes Atatürk’ün tercih ettiği rakıyı içip onunla aynı zevki paylaşabilecek. Bu durum Kulüp Rakısı’nın satışlarını artırabilirdi.
Kulüp Rakısı’nın etiketiyle ilgili bir başka rivayet de, Galata Köprüsü üzerinde öldürülen Bengladeşli bir gazetecinin olduğudur.
Muhtelif rivayetler ’Atatürk-Orhan Veli’, ’ressam İhap Hulusi-Orhan Seyfi Orhon’ şeklinde devam etse de işin doğrusu şudur: Ressam İhap Hulusi, rakının etiketinde kendisiyle birlikte şair Fazıl Ahmet Aykaç’ı resmetmiştir. Sizin yazınızda belirttiğiniz ’Atatürk’ün rakısı olma’ durumu hoş olsa da işin aslı bu şekildedir."
İkinci e-posta Fatime Gümüş’ten...
"Belirtiğiniz gibi Atatürk ’Sarı Zeybek’ türü rakı içmezdi! Her işi uzmanına sormalı. ’General Duble’ adlı kitabın 85’inci sayfasına bakalım. Ali Gümüş, şunları yazıyor; Atatürk’ün tercihi, Rumların imal ettikleri Dimitrakopulo marka rakıydı..."
Yorum: Yazımı dikkatlice okursanız gerçeklerden değil algılardan söz ettiğimi anlarsınız. Ben de algı açığını vurgulamak istemiştim... Mey Grubu’nun yüksek kaliteli, yüksek fiyatlı ürününü "Sarı Zeybek" olarak konumlandırmasında da yaptığı bu... Genişletmeler için teşekkür...
Bu RTÜK’le nereye
Vatan Gazetesi’nde bir-iki gün önce liseli gençleri ele alan röportajlar silsilesi yayınlandı. Liseli gençliğin Kurtlar Vadisi’neöykünmesinin ne boyutta olduğunun ipuçlarını hep birlikte gördük.
Röportajı okuduğum gece televizyonda Kurtlar Vadisi tekrarını izliyorum. Adam doğrama, kesme, bıçaklama gırla gidiyor ama prizmayla kapatılan tek görüntü var. O da Selçuk Yöntem’in elindeki sigara... Oysa medya ve şiddet araştırmaları, şiddet içeren görüntülerin insan vücuduna en az sigara kadar zarar verdiğini gösteriyor.
RTÜK ise her zamanki gibi işin ayırdında değil. Çünkü RTÜK üyeleri iletişim araştırmaları konusunda uzman değil.
Böyle atanan RTÜK üyeleri de ne kadar iyi niyetli olsalar bile içinde yaşadıkları sistemi anlayamıyorlar.
Bireylerin ve ailelerin içinde yaşadıkları televizyon ortamını yorumlayamıyorlar. Takıyorlar rating sistemine... Araştırma yönetmeyi bilmedikleri için o konuda da kafa göz yarıyorlar...
RTÜK’ü neredeyse 10 yıl gibi çok kısa sürede neredeyse yüzyıllık hantaldevlet kurumlarına döndürmeyi başardık. Bravo bize...
Yoksa insan değil misiniz
Medya ve şiddet konusunda araştırmaları özetlemeye devam ediyorum.
Daha önce dediğim gibi medyadaki şiddet ögeleri öncelikle davranışa dayalı etkilere yol açar ama aynı zamanda vücut fonksiyonlarını, duygularımızı, tutumlarımızı ve bilgilerimizi de etkiler.
Davranışa dayalı etkileri ölçmek kolaydır. Araştırmacılar deneysel ortamda şiddet içeren malzemeye maruz bırakırlar ve deneğin durumuna bakarlar.
Davranışa yönelik sonuçları ölçmek porno bir malzemeyle karşı karşı kalan erkeğin ya da kadının semptomlarını ölçmek kadar kolaydır.
Diğer etkiler fizyolojik etkilerdir. Avuç içi terlemesi, nabız hızlanması, gözbebeği açılması, titreme gibi...
Sonra duygusal etkiler gelir. Korku, öfke, şehvet gibi... Üzüntü, sinirlilik, kızgınlık da sıradan etkiler. Ve tabii ki tutum değişimi ve düşünce değişimi...
Televizyonun karşısında tüm bu duyguları ve değişimleri yaşadığınızı nasıl inkar edersiniz! Ya da bir gazete haberini okurken!
Diğerleri etkileniyorsa siz niye etkilenmeyesiniz?
Yoksa insan değil misiniz?
Devam, devam, bu konu çok önemli, devam...
Medyadaki şiddetin uzun süreli etkileri haftaya Salı’ya...