Algida: Reklamı yayından kaldırmak için neden yok

GEÇEN hafta ‘‘Kışın dondurma yesek mi, yemesek mi?’’ başlıklı yazımda ‘‘İstanbul Tabipler Odası, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü'nün 8. ve 10. maddelerine aykırı davrandığı için Algida reklamlarında oynayan Prof. Hilal Mocan'ı para cezası ile cezalandırmış, Algida da Mocan'ın reklamını yayından kaldırmış’’ diye yazmıştım.

Söz konusu maddeler ‘‘doktorlar kendi reklamlarını yapamaz, yeterince bilimsel kanıt bulunmayan teşhis ve tedavi yöntemlerini tavsiye edemez diyor’’ diye de eklemiştim. Yazımı ‘‘bu konu üzerinde yeniden duracağım’’ diye de bitirmiştim. Çünkü topladığım bilgiler beni hiç de tatmin etmemişti.

Önce iki maddi hatayı düzeltelim. İstanbul Tabipler Odası Prof. Mocan'a Tıbbi Deontoloji Tüzüğü'nün 8. maddesine ve Türk Tabipler Birliği ‘‘Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’’nın 15'inci maddesine göre ceza uygulamış. İlk bilgiyi bana Tabipler Odası'nın Hekimlik Uygulamaları Bölümü vermişti. Unilever uyardı, ben de Tabipler Odası'na yeniden sordum, yanlışlık yaptıklarını kabul ettiler. Ayrıca Unilever gönderdiği yanıtta Prof. Mocan'a uygulanan cezanın kampanyanın içerdiği ana mesajla ilgisi olmadığı için, ‘‘Her mevsim dondurma öneren’’ reklamları yayından kaldırmadıklarını belirtiyor. Gerçekten de öyle 8. madde, ‘‘doktorlar kendi reklamını yapamaz’’, 15. madde ise, ‘‘Hekimler, endüstri kuruluşları ile hiçbir çıkar ilişkisi kuramazlar. Bilimsel araştırma ve eğitime yönelik ilişkiler ise şeffaf ve kurumsal olmalıdır. Bu ilişkilerde TTB'nin hazırladığı Hekim ve İlaç Tanıtım İlkeleri geçerlidir’’ diyor.

Reklamlarda da görüleceği gibi Algida'nın ‘‘Her mevsim dondurma yiyebilirsiniz’’ diyen reklamlarında temel kanıt İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Hastalıkları Ana Bilim Dalı'ndan alınan resmi görüşe dayandırılıyor. Prof. Hilal Mocan da çocuk hastalıkları konusunda çalışan çok değerli bir bilim insanı. Yurt dışında yaptığı çalışmalar, yayınlar herkes tarafından takdir ediliyor. Hangi hastasına sorsam, hasta takibindeki titizliğinden ve işine olan bağlılığından söz ediyor. Durum böyleyken ve kampanya neredeyse 1,5 yıldır yayınlanıyorken, İstanbul Tabipler Odası'nın ‘‘doktorlar reklamda oynayamaz, ticari kuruluşlarla ilişkide olamaz’’ diye Prof. Mocan'a ceza uygulaması düşündürücü. Üstelik kampanyada profesör ünvanı olmayan iki doktor daha görev almışken. Eğer bir Üniversite ‘‘her mevsim dondurma yiyebilirsiniz’’ diye görüş bildirmiş ise bir profesör toplumdaki yanlış bir kanıyı değiştirmek için niçin reklama çıkıp destek vermesin? Böyle bir reklamda görev almanın neresi ahlaksızlık. Yoksa hálá Türkiye'de genel olarak reklamların ‘‘ahlaksız ve aşağılık’’ olduğunu düşünen birileri mi var?


Hakkaten kışın dondurma yiyebilir miyiz?


ŞİMDİ içinizden ‘‘Peki hakkaten kışın dondurma yiyebilir miyiz?’’ diye düşünüyorsunuz değil mi? Konuyu bir kez daha araştırdım. Unilever'in gönderdiği dokümanları inceledim. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tayfun Sunay'la görüştüm. Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Cemal Cingi ile görüştüm. Sonuç şu: ‘‘Soğuk bir yiyecek ya da içecek ağızda fazla ısıtılmadan bol miktarda boğaza aktarıldığında ve uzun süre orada temas ettiğinde oradaki damarlarda kan dolaşımını yavaşlatması (büzüşme) nedeniyle, bazı meyilli insanlarda lokal olarak oradaki direnç mekanizmasını kırma ve sorun yaratma olasılığı vardır. Bunun da kışla ve yazla ilgisi yoktur.’’

O halde sorulması gereken soru ya da test edilmesi gereken hipotez şudur: Türkiye'de yetişen insanların boğazları diğer ülke insanlarına göre soğuktan nem kapmaya daha mı müsaittir?

Niye bu soruyu soruyoruz?

Çünkü diğer ülkelerde daha fazla dondurma tüketiliyor ve oralarda yaz olsun kış olsun ‘‘Boğazları ağrır, çocuklara dondurma yedirmeyeyim’’ diyen anneler yok.

Bana göre, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Hastalıkları Ana Bilim Dalı'nın onay verdiği işte asıl bu düşünce: Türkiye'de yetişen insanların ‘‘boğaz dirençleri’’ diğer ülke insanlarından farklı değildir. Yani çocuk yetiştirme biçimimiz ‘‘boğazı hastalanmaya meyilli’’ bir ırk yaratmamaktadır.

NOT: Buz parçacığı içermeyen ‘‘dondurma’’nın boğazdaki yangıların giderilmesinde ve bademcik ameliyatı sonrasında doktorlar tarafından önerildiğini de belirtelim.


Biz Kupa'nın onlar neyin peşinde?


DÜNYA Kupası'nın resmi sponsoru Coca Cola'nın bu konudaki ilk tematik filmi yayına girdi. Coca Cola bu filmde, Türk Milli Takımı'nın dünya kupasına yapacağı yolculukta ‘‘Türkiye ile gönül birliği’’ içinde olduğu duygusunu geçirmeye çalışıyor. Bu duyguyu çok etkili bir şekilde geçiriyor. Yapım harika. İki gencin fikir yumurtlama dönemi ile başlayan öykü, kırmızı beyaz ampullerden ve iki gencin ‘‘zihni sinir’’ icatlarından yola çıkarak yakında ‘‘Türkiye'nin kalbi’’nin Seul'de atacağını bugünden anımsatıyor. Bu film, Cola'nın ‘‘Global düşün yerel hareket et!’’ kapsamında yaptığı en başarılı film ( * * * * * ).

PEPSİ ise Dünya Kupası'nın resmi sponsoru olmasa da ‘‘orada olduğunu’’ zekice hazırlanmış reklam stratejisi ile hissetirmeye çalışıyor. Sumo güreşçilerine futbol oynatma fikri müthiş bir mizah duygusu yaratıyor. Bu filmde Okan gibi yerel oyuncularla da yerel katılım sağlanmaya çalışılıyor. İkinci filmde de yine Uzak Doğu'ya özgü bir göstergeden, selamlamadan yola çıkılıyor. Roberto Carlos cinlik yapıp çekik gözlüleri yanıltıyor ve golünü atıyor. Filmler hoş, zekice tasarlanmış, beğeni duygusu yaratan filmler ama bence ‘‘yerel dokunuş’’ olmadığı için etki açısından uzun ömürlü değiller. ( * * * * )


Kiremit neden yapılır?


TUĞLA ve Kiremit Üreticileri Derneği (Ne dernekler var görüyorsunuz değil mi?) Lafarge'ı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu'na şikayet etmiş. Nedeni de Lafarge'ın betondan ürettiği çatı kaplama malzemelerine ‘‘kiremit’’ demesi ve Braas markası altında ‘‘kiremit’’ diye reklamını yapması. TUKDER sadece kilden yapılan çatı kaplama malzemelerine ‘‘kiremit’’ denebildiğini iddia ediyor. Lafarge ise ‘‘betondan da kiremit yapılabilir’’ diyor. Sözlüğe baktım. Kiremit maddesinin karşısında tanım ‘‘Kilden yapılmış...’’ diye başlıyor. Dolayısıyla betondan yapılmış bir çatı kaplama malzemesine rengi ve şekli kiremite benzese de ‘‘kiremit’’ hatta ‘‘beton kiremit’’ demek mümkün değil. Alüminyum doğrama beyaza boyanırsa ona ‘‘Pimapen’’ ya da ‘‘Alüminyum Pimapen’’ denilebilir mi? Denirse ‘‘malın içeriği’’ konusunda tüketici yanıltılmış olur ki, bu da Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın ilgili yönetmeliğindeki reklam ilkelerinin çiğnenmesi demektir. Sonucu birlikte göreceğiz.


Becerikli erkekler çekirdek çitler!


ALTIN takı sektöründeki markalaşma çabalarını zevkle izliyorum. Favori'nin reklamı ilginç. Fikret Kuşkan reklamda becerikli bir şekilde çekirdek çitliyor, Elena ise beceriksizce çiçek dikiyor. Aslında Elena hep oradaymış, ama Kuşkan'a o gün birden vahiy iniyor ve Elena'nın beceriksizliğinin pardon altın takısının farkına varıyor. Çünkü onun altın takısı Favori. Aman Allahım! O ne? Elena'ya aşık oluyor. Çünkü, Favori'nin tuttuğu her şey altın oluyor, güzelleşiyor! Ben bu reklamı anlayacağım diye göbeğim çatladı. Aşk ve altın takı arasında duygusal bir bağlantı kurmak fena fikir değil, ama bir de anlama becerimiz zorlanmasa ( * * ).

ŞEKERBANK, reklamlarında, sadece logoyu hareketlendirip, fondaki sesle bir takım mesajlar vermeye çalışıyor. Sadece ‘‘Logo’’ ile bir mesaj verilebilmesi söylenenlerin de akılda kalabilmesi için önce Logo'nun çağrışımlarının yerli yerine oturtulması gerekir. Söyler misiniz Şekerbank'ın ‘‘Şeker’’den başka hangi çağrışımı var? ( * ).

ORHAN Gencebay'lı İdeal Kart reklamının en önemli özelliği bir ünlünün işine uygun, özelliğine uygun bir şekilde hem de seviyeli bir şekilde kullanımı. Reklamda, bas gitar çalan gençle, bağlama çalan Gencebay'ın atışması, hoş bir gerilim yaratıyor. Gencebay'ın bu film için bestelediği müzik de filmin tekrar tekrar izlenebilirliğini sağlıyor. ‘‘Gencebay'ın ideali evrensel müzik yaratmaktı çalıştı, başardı, sizin de İdeal Kart'ınız olursa her idealinizi gerçekleştirirsiniz’’ fikri biraz zorlama. Gencebay'ı kullanmak İdeal Kart'ın farkında olma oranını hem Gencebay severler arasında, hem de sempatizanları arasında artıracaktır. Ancak sonuçlar kart satışlarına nasıl yansır onu bilemem ( * * * ).


Çekirgelik


Hayatta hiçbirşey, olmak zorunda olduğu gibi, olmak zorunda değildir.

Haluk MESCİ
Yazarın Tüm Yazıları