Geçen hafta yolum Kemer Beldibi’nde yeni açılan Sungate Port Royal Otel’e düştü. Şaşırdım kaldım. Evet, Sungate’in bende bıraktığı duygu bu. Şaşkınlık...Esas işini ‘inşaat sektörü ’ olarak gören Rizeli Cengiz Ailesi sanırım turizm işinde söz sahibi olmaya kararlı. Gerçi ailenin Antalya Kiriş’te de Yusuf Namoğlu ile ortak Le Jardin Otel Resort diye bir otelleri varmış. Ama Sungate tescilli turizmci olunduğunun kanıtı. Kısa bir süre önce İstanbul İstinye’de alınan yer de turizm işinin ciddiye alındığının kanıtı.DÜNYANIN İKİNCİ BÜYÜK SPA MERKEZİCengiz Ailesi Sungate’i yaparken hiçbir ayrıntıdan kaçmamış. Büyük düşünmüş, neredeyse 150 milyon dolar harcamış, büyük oynamış. 1100 oda, dört bin kişilik konferans salonu, 15 ayrı lokanta, 18 ayrı bar, 22 bin metrekare toplam havuz, iki sinema salonu, dünyanın ikinci büyük SPA merkezi, diğer davetlilere kapalı havuzu, restoranı ile Deluxe odalar... Her şey çok etkileyici, her şey çok güzel.Sungate’in logosunda ağır bir Uzakdoğu konsepti hakim. İçeri girdiğinizde ise aynı ağır havayı bulmak mümkün değil. Ya logoda sorun var ya da içerde. Sadece ‘SPA ve bir Çin lokantası ile Uzakdoğu oldum’ sanmak yanlış. Zaten olunamamış da. O zaman da insan ‘Keşke logo daha tanımlayıcı bir logo’ olsaymış demeden edemiyor. Sungate’in bir dudağı yerde bir dudağı gökte. Çalışan personel sayısı tam 1174. Dev bir ordu... Ne kadar dev bir otel olursan ol, günün sonunda çalışan personel seni vezir de edebiliyor rezil de. Sungate’in eğitim işini çok ciddiye alması, giden insanların yerine gelenleri eğitmeden güzelim tesise salmaması şart. McDonald’s tarzı bir eğitim modeli benimsense çok iyi olur. Böyle gurur verici, Türkiye’nin yüz akı bir tesiste verilen hizmet de yedi yıldızlı olmalı. Her an dur durak bilmeden.Sungate’in çalışan personeli Cengiz Ailesi gibi en iyisini yapmak için uğraş veriyor. Doğru hizmeti vermek için paralanıyor. Ama şunu da söyleyeyim yıllardır girmediğim otel kalmadı, ilk defa bir otelde uzunca bir süre resepsiyonun telefona yanıt vermediğini gördüm. Demek ki otel yönetiminin bazı süreçleri gözden geçirmesi şart. Aynı anda 3 bin 500 kişinin konaklayabileceği bir tesiste her süreç inceden inceye gözden geçirilmeli.RUSLARI VE İÇ PAZARI HEDEFLİYORİtalyan ve Türk-Yunan lokantalarında yemek yedim. İtalyan yaklaşık 250 kişi bir anda yüklenince dağılmıştı. Uzunca süre beklemek yemeğin tadını kaçırdı. Türk-Yunan lokantası daha organize olmuştu, mezeler ve balık çok iyiydi.Sungate şu anda iç pazarı ve Rus pazarını hedefliyor gibi geldi bana. Konakladığım gün Microsoft yıllık geleneksel toplantısını Sungate’de yapıyordu. Serdar Ortaç da gala yemeğinin sürprizi idi. Hem yurtdışı hem yurtiçi pazarda kendini iyi ifade ederse Sungate çok rahat önemli turistik markalarımızdan biri olur. 150 milyon doları tesise yatıran Cengiz Ailesi’nin bir beş on milyon doları da reklam ve halkla ilişkilere yatırması şart. Bir turistik tesise su kaydırağı, SPA, spor merkezi yaptırmak çok önemli birer yatırım. Ama doğru iletişim yatırımı yapılmazsa tesis bir yatıyor bir daha kimse kaldıramıyor.KURUMSAL İLETİŞİM ŞARTDikkat ederseniz yukarıda hep Cengiz Ailesi’nden söz ettim. Cengiz Ailesi başta Mehmet Cengiz olmak üzere çok sayıda kardeşten oluşuyor. En son Seydişehir Alüminyum’u bünyelerine kattılar. Adları sıkça Rizeli siyasetçilerle birlikte geçiyor. Ortada net bir resim olmadığı için Cengiz’ler hakkında ağzı olan konuşuyor. Bunu durdurmanın yolu planlı kurumsal iletişim. Belki inşaat işinde Cengiz’lere kurumsal bir arka güç gerekmiyordu ama turizm, alüminyum derken artık kurumsal imajın da iyi yönetilmesi gerektiği ortada. Tabii amaç kalıcı olmaksa... Kalıcı olmak istemeyen niye böyle dev bir tesis yapsın. Öyle değil mi?Fatih Erkoç’ta eksik olan ne?Fatih Erkoç’un son albümü ‘Beklenen’i dinliyorum bir süredir. TRT’deki Yankılar programını bırakmasına üzülenlerdenim. Nefis bir programdı. 6 yıl sonra çıkan son albümdeki şarkılar da nefis. Albüm tekdüze değil. Her şarkıda insanın ruh hali değişiyor. Başka bir dünyaya atlıyor. Müzikler çok kaliteli, çok net. Arkadan, önden garip garip sesler çıkmıyor. ‘Hah tamam işte pop müzik bu galiba’ diyebiliyorsun. Arabesk yok, popbesk yok, teknobesk yok, bilmemnebesk yok... Katışıksız Türkçe pop... Peki niye bu kadar kaliteli müzik yaparken Fatih Erkoç’un hiçbir şarkısı istenen çıkışı yapamıyor? Sorun seste mi? Şarkı sözünde mi? Görüntüde mi? Bu soruya gerçekten bulamıyorum. Neden? Alın dinleyin aynı soruyu siz de soracaksınız. Bu arada Fatih Erkoç’a Ray Charles imajı da yakışmış. Thai masajıyla on santim uzadımMasaj seviyorum, nereye gitsem yaptırmadan duramıyorum. Sungate’de de masaj yaptırmasaydım çatır çatır çatlardım. Aldım SPA kataloğunu elime... Klasik İsveç, geleneksel Türk, yüz, sıcak volkanik taşlar, Hint baş, klasik Thai, modern konsept Uzakdoğu... ’Klasik Thai olsun’ dedim. Kataloğa göre bu masajı Thai uzmanı terapistler uyguluyormuş. Vücuttaki eklemleri geriyor, elastikiyet artırılıyor ve vücut rahatlıyormuş. Daha dinç hissediyormuşsunuz.SPA binası çok etkileyici. Resepsiyonda Kırgızıstanlı, Tatar bayanlar var. Rusça biliyorlar diye seçilmişler. Masaj odasına alındım. Uzakdoğu dekoru ve müzik daha masaj başlamadan elastik kılıyor ruhu.Çok geçmeden kapıda Taylandlı Mi göründü. Mi Tayland’dan geleli iki ay olmuş. İsmi daha uzun ama ben sadece Mi’sini anlayabildim. Mi konstantre oldu, selam verdi ve bana girişti. Bir saat içinde parmaklamadığı noktam, çekiştirmediği eklemim kalmadı. Niye yalan söyleyeyim tahminim çekiştirme sonucunda bir on santim uzamışımdır. Yatakta aldığım pozisyonlar akla zarar verecek cinsten. Her biriyle ayrı bir ‘Ayın güzeli Mualla’ ödülüne aday olmam işten bile değildi.Mi’nin eli acayip hafif ama... Memleket hasreti çekiyormuş. Bir de tavuk dışında ağzına layık yemek bulamamaktan şikayetçiymiş. Hálá morali yerinde ve yumuşak yumuşak çekiştirmekte de üstüne yok. Katalog doğru. Thai masajıyla insan kendini daha bir dinç hissediyor. Ta ki 90 Euro masaj ücretini ödeyene kadar. Sonra birden insanın ruhunu garip bir yorgunluk kaplıyor. CUMA İTİRAFIahbelindabelinda; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 28; İl: İzmirTrafikte birini sollamak zorunda kaldıysam veya bir arabayla yan yana gitmek durumundaysam direksiyonu mutlaka sol elimle, alyansım görünecek şekilde tutuyorum. Niye mi? Hani olur da yanlış anlar, asıldığımı zanneder diye! Araba sağımda kalmışsa bu defa da yüzüğümü elliyormuş, yanağımı kaşıyormuş gibi hareketler yapıyorum! Ama ne yapayım, tacizci şöförlerden çok korkuyorum.Yorum: Kadın haklı! Türkiye’de trafik magandası çok. Ama tacize uğramayacağım diye de dikkatsiz ve tedbirsiz araç kullanmanın alemi yok. Başka yöntemler denenebilir. Örneğin kaportaya şöyle bir slogana ne dersiniz: ‘Evliyim taciz etme ne olur, çalış senin de olur!’CUMA LAKIRDISIErkek, vermeye motive olmak için, verdiğinde kendini iyi hissetmelidir. O değer verildiğini ve saygı gösterildiğini hissetmek ister. Erkeklerin savaşa gitmelerinin nedeni egodur. Büyük şirketler kurmalarının nedeni budur. Jimnastik salonunda ağırlık kaldırmadan önce popolarına iğne batırmalarının nedeni egodur. Yalvarmalarının, çalmalarının ve ödünç almalarının nedeni budur. Ve aşık olmalarının nedeni de egodur. Erkeğin kendini ‘erkek gibi’ hissetmeye gereksinimi vardır. (Sherry Argov, Erkekler Cilveli Kadınlardan Neden Hoşlanır, Dharma, 2005). CUMA TAKINTISIÇok ilginç bir kitap okudum. Size de önermek istiyorum. İsmi Nasıl Aptal oldum? ‘Aaa olur mu, bizim böyle bir kitaba gereksinimimiz yok ki. Biz zaten...’ şeklinde düşünmeyin. Bu bir roman. Fransızca’dan çevrilmiş. Kitaptaki kahramanın adı Antoine. 11 yaşında kendini birden 77 yaşındaymış gibi hissediyor. 25 yaşına geldiğinde ise aptal olmaktan başka bir seçeneği kalmıyor. Beyni kültür çöplüğüne dönünce intihar etmeye karar veriyor. Aynı Hemingway, Virgina Woolf, Seneca gibi... Ama intihar bu, herkesi kabul etmiyor. Antoine’a aptallaşmak kalıyor. Çok ilginç bir kitap. ’Nasıl aptal oldum?’ diye düşünüyorsanız bu kitaba mutlaka takın. (Martin Page, Nasıl Aptal Oldum, 2005)