Terörde 'yandaş' paradoksu

‘SUÇLUYSA tutuklu yargılanır’ sözündeki zorluk gibi aynen...

Haberin Devamı

Aslında suçluysa tutuklu yargılanmaz, çünkü suçlu olduğu söylenebiliyorsa yargılama tamamlanmış demektir.

Zaten hakkında hüküm verilmiştir ve tutuklu değil artık mahkûm koğuşuna konması gerekir.

Yok eğer yargılanıyorsa henüz suçlu olup olmadığı kesinleşmemiştir. Yargılama devam ediyordur.

Ve ancak kaçma ya da delil karartma şüphesinin varlığı gibi hallerde, zorunlu bir tedbir olarak tutuklu yargılanması tartışılabilir.


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, tutuksuz yargılama talebini akademisyenler için bir imtiyaz talebi olarak gördüğü anlaşılıyor.

Bariz bir yanlış anlama söz konusu. Hatta belki iletişim kazası.

Çok klişe olacak ama yanlış enforme edilmiş gibi geliyor bana.

Akademisyenlerin eğer suçlularsa tabii ki tutuklu yargılanacaklarına, ne ayrıcalıkları olduğuna yönelik sözleri, bir tepkiyi ifade ediyor.

Oysa tutuksuz yargılanmalarını savunanlar, akademisyenlere ayrıcalık istemiyor, özel muamele filan talep etmiyor.

Dağdaki çobanla kanun önünde eşit tutulmalarını, ayrı bir hukuka tabi kılınmamalarını bekliyorlar, o kadar.

İster hocaların hocası bir ordinaryüs profesör olsun, ister ilk mektep terk bir cahili cühela. Tutuklu yargılama istisnai bir durum ve hangi hallerde başvurulacağı kitapta yazıyor.

‘Akademisyenlere de bu hukuk uygulansın’ şeklindeki talep, Cumhurbaşkanlığı makamına bir ayrıcalık arayışı olarak yansımışsa suç, böyle yansıtandadır.

Makama kim bu şekilde arz etmişse, ortadaki apaçık iletişim kazasına da o zat yol açmıştır.


Başlığa gelince...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vatandaşlıktan çıkarılmalarını gündeme getirdiği ‘terör yandaşları’ ibaresi de benzer bir paradoks barındırıyor.

Terör suçunun ne olduğunu biliyoruz, onu işleyenleri vatandaşlıktan çıkaralım derseniz, konuşuruz. Bir fikirdir, bir tekliftir.

Fakat ‘terör yandaşı’ dediğinizde iş değişiyor.

Teröristliğin şartları somut ve belli.

Peki yandaşlığı nasıl tanımlayacaksınız; sınırları belli değil, nerede başlayıp nerede bitecek?

Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘terör yandaşlarını vatandaşlıktan çıkarmalıyız’ sözüne katılmamak teröre yandaşlık kapsamına girecek mi, girmeyecek mi?

Ya da eleştirinin serbest olduğuna inanıp bu sözü eleştiren çıkarsa, terör örgütünü kollamakla suçlanıp vatandaşlıktan atılacak mı, atılmayacak mı?


Akademisyenlerin yargılanma gerekçesini ele alalım.

Hendekleri kapatma operasyonlarına karşı bir bildiriye imza koymuşlardı.

Devleti ‘katliam yapmak’la suçlarken terör örgütünü yok sayıyor, PKK’nın adını bile anmıyorlardı.

Haksız, insafsız ve ayarsız bir metindi.

Dibine kadar tek taraflıydı.

Ortada terör yokmuş gibi davranıyordu.

PKK’nın katliamlarına söyleyecek tek sözü yoktu.

Asgari entelektüel ahlakla da bağdaşmıyordu.

Ama PKK lehine de bir şey demiyordu.

Terörü doğrudan teşvik eden bir beyan içermiyordu.

Örgütü övme anlamına gelecek bir ifadeye yer vermiyordu.

PKK’nın sözcülüğünü yapmakla, örgüt ağzıyla konuşmakla, terörün propagandasına alet olmakla suçlandılar.


Devleti suçlayarak, PKK’nın varlığını görmezden gelerek terör örgütünü kayırdıkları aşikârdı.

Ancak bunların hepsi çıkarsamaya dayalı suçlamalardı. Yorum yoluyla varılan sonuçlar...

O bildiriye imza koymanın PKK’nın suçlarını örtbas etmekle aynı şey olduğunu kabul edelim.

PKK’nın silahlı, bombalı teröristleriyle aynı suçtan mı yargılanacaklar?

HDP’yi bile PKK ile hukuken ve siyaseten bir tutmanın güçlükleri ortadayken bu nasıl olacak?

Vahşi bir terör örgütünün sempatizan ve taraftarlarının hoş görülmesi beklenemez.

Aleni taraftarlığın cezalandırılması da bir hukuk devletinde kaçınılmazdır.

Fakat gizli himaye ve taraftarlığı kanunda doğrudan terör suçu olarak tanımlamak, cezasını vatandaşlıktan ihraç olarak vermek ne kadar ölçülü ve orantılı bir tepkidir? Bu bir.

İkincisi de bu yolun bizi HDP seçmeninin neredeyse tamamına yakınını ebediyen kaybetme riskiyle karşı karşıya getireceğinin bilmem farkında mıyız?

Yazarın Tüm Yazıları