Paylaş
Polisteki ‘Paralel Yapı’ operasyonu, ‘konjonktürel Cemaatçiler’i bile kahrından öldürecek handiyse. Sevinçten kabına sığmayan kötü kalpli bir ben...
Zahiren Cemaat’i tutar gibi yapıp tarafları kafa kafaya tokuşturmanın tadına varanlara değil... ‘Yesinler birbirlerini’ diye içi giden göstermelik Cemaat şakşakçılarına değil de bana kalıyor zevkten delirme rolü, bakınsanıza...
Yer gök “Gadre uğradılar” diye gözaltındaki polislere ağlıyor, âlem onlardan razı; Vatan Caddesi’nde hak, hukuk ve adalet nöbeti tutuyor memleket.
Benim içinse ne hakkı, ne hukuku, varsa yoksa intikam. Çok pistir ya garezim, bir ben kefil değilim masumiyetlerine...
Dün “Paralel yapılanma varsa neden hiç soruşturma yok, neden hiç gözaltı yok, ne bekliyorsunuz daha, hadisenize” üstelemeleriyle kendimi paralarken...
Bugün “Savcının ‘işlendi’ dediği korkunç suçlar pekâlâ işlendi ama soruşturulması Tayyip’e yarar, ne yargılaması, örtelim gitsin” pişkinlikleriyle üstünü başını yırtan yine ben.
* * *
İtiraf ediyorum, polis ve yargıda bir Cemaat dayanışması hiç olmadı, ben uydurdum.
Düzmece ihbarlar, sahte deliller, karanlık tezgâhlar, acımasız tuzak ve kumpaslarla hukuku dolandıran bendim.
Ne telefonları dinlediler, ne ses kasetleri bangır bangır yayınlandı ne de mahrem konuşma tapeleri, zamanı gelince kullanılmak üzere dosyalandı.
Benim madrabazlığım, benim illüzyonumdu hepsi...
Elimdeki tehdit ve şantaj arşiviyle o kolpa ve blöf düzenini ben yarattım.
Yargı ve polis kadroları emrimde, tir tir titremeniz için o büyük korku imparatorluğunu da ben icat ettim. Bana dokunan yandı...
* * *
Rahatlayın, kendi sesimi bile Twitter’daki tetikçi hesaplara ben koydurup çaldırdım.
Bel altı, bel üstü ne kadar hastalıklı ve fantastik iftira varsa hepsini ben kendime attım, güzel insanların ne işi olur böyle fenalıklarla.
Hatta şu sıra, “Devran bir dönsün, ellerime ters kelepçe takmak boynumun borcudur, ahdedip yazıyorum buraya” diye, ben kendimden intikam yeminleri ediyorum. Muhabbet fedailerinin husumete vakti mi var ki...
Müspet harekete memurdur nur kahramanları, yanlış biliyorsunuz. Kimseye kötülük etmez, kin ve nefret saçarak şirretlik yapmazlar.
Nur tutan ellerinde bir şeytani güç topuzu gezecek, mümkün mü?...
İftira ve kara çalma, ışık savaşçılarının mücadele yöntemi olabilir mi; komplo ve kumpas, hangi mana erinin silahıdır Allah aşkına?
* * *
Başından beri benim kurgum olarak gelişti her şey.
Cemaat’i, yargı ve polisteki nüfuzunu kullanarak iktidar üzerinde vesayet kurmaya çalışan bir odak gibi ben gösterdim.
Üstat Bediüzzaman hazretlerinin tabiriyle “Haklı insaflı olur”.
Dönün bakın, hep ben insafsızlık ettim, insafın zerresini göremezsiniz geçmiş icraatımda.
Beddua mı, lanetleşme mi, küfür kıyamet hırçınlıklar mı, görülmedik hırtlıklar mı, en arsız yeraltı edebiyatına bile rahmet okutacak sapkınlıkta çirkinleşmeler, en sinkaflısından çirkefleşmeler mi ararsınız...
Açın Twitter adresimi bakın, eksiksiz bende.
* * *
Bütün melunluklar benim başımın altından çıktı...
Onların birinci vazifesi husumete husumet, yani düşmanlığa düşmanlık etmektir. AK Parti’nin düşmanlarını dost belledikleri algısını ben oluşturdum.
Bir algı operasyonunu da kendime çektim. Buyurun size, son adice martavalım...
Düz ve ters kelepçe uygulamalarını eleştirmem üzerine, sözünün sorumluluğunu taşıyacak yetki ve ciddiyette bir ağızdan bunu işitmediğim halde... “Eski polis şefi Yurt Atayün, meslektaşlarını kendisine ters kelepçe takmaya mecbur bıraktı” gibi hayal mahsulü bir senaryoyla, mübarek ramazan günü yalan rüzgârı estirdim.
Nasıl olsa gerçekler ilanihaye gizli kalacak, yediğim herzeler günün sonunda meydana çıkmayacaktı ya...
* * *
Eller havada, kendimi ihbar ediyorum...
Troll sürüsü dağılabilir artık, misyon başarıyla tamamlanmıştır, saldırılarına son verebilirler. Bütün ‘paralel’ günahları üstüme alıyorum.
Adaleti yanıltarak hayatlarını kararttığım, devlet gücünü kötüye kullanarak mahremlerine tasallut ettiğim mağdurların vebalini bittamam sırtlandım, kefaretini ödeyecek de benim.
Hadi gülümseyin...
Paylaş