Paylaş
HDP’lilerin sandığa gitmek için esaslı bir nedenleri var, inandıkları bir isme destek atacaklar.
CHP ve MHP seçmeninin ise büyük bir açmazı var, kendi çizgilerinden olmayan iki seçenek arasında bir tercih yapmak, yani kötülerden kötü beğenmek için sandığa gidecekler.
Giderler mi, giderler...
Kazanmasını daha çok istemedikleri adaya karşı, kazanmasını daha az istemedikleri bir aday için oy kullanmaya çağrılıyorlar.
İcabet ederler mi, ederler...
Biliyoruz ki karşıtlık da çok güçlü bir motivasyondur neticede.
***
Siyasi literatürümüzde, kısaca ‘ehvenişer’ kavramıyla izah edilen bir strateji izliyor ‘çatıcılar’.
“Tayyip Erdoğan seçilmesin de kim seçilirse seçilsin” felsefesindekilerin, can havliyle asıldıkları bu ‘ehvenişer stratejisi’ni biraz yakından tanıyalım.
Ehvenişer, kestirmeden ‘kötünün iyisi’ demek...
Sözlüklerde “Çok kötü bir şeyin yanında ondan daha az kötü olanı güzel görünür” diye de açıklanıyor.
Aynı durumu anlatan başka pek çok deyim ve tabir de mevcuttur güzel dilimizde.
Biri, tazesine nispetle kurutulmuş tezeğin kokusunu miski amber sayar mesela.
Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi der, bir diğeri.
Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek de bu baba girer.
Denize düşenin yılana sarılması manasına kullanıldığı ise sık sık vakidir.
Sonu yok, listeyi bu minvalde uzatarak en az iki ciltlik hacimli bir kitap elde edersiniz.
***
Mecelle kanunnamesinde “Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur” ifadesiyle kaideleştirilmiştir. İki şerden hafif olanı tercih edilir...
Buna karşılık, bir de Atatürk’e atfedilen meşhur “Ehvenişer, şerlerin en muzırrıdır” vecizesi vardır.
“Ehvenişer, şerlerin en kötüsüdür” şeklinde rivayet edilen versiyonlarına da rastlanmaktadır.
İngiliz himayesi altına girmektense Amerikan mandasına razı olan ehvenişercilere cevaptır esasen. Sivas Kongresi’nde, iki kötüden birini seçmeyi öneren mandacılara kapak olmuş bir özlü deyiştir.
Yakın geçmişte zuhur eden “İrticaya kıyasla askeri darbe kat be kat yeğdir”, “Tayyip seçileceğine paraleller yönetime el koysun daha iyidir”, “Polis yahut asker diktası dahil her türlü vesayet, seçilmiş sivil otoriterliğinin yanında bin kere evladır”, “Yüz yıl geriye gitmektense 50 yıl geriye gitmek candır” türü kafa yapıları da aynı duvara çarpmıştır.
***
Özetlersek, siyaseten manası şudur; ölümlerden ölüm beğenmek için sandığa çağrılıyor anti-Tayyipçiler.
Ömrü billah yan gözle baktığı Selahattin Demirtaş’a zoraki sevecen bakışlar atan mı ararsınız, empati kurmaya asla yanaşmadığı Kürt siyasi hareketine karşı kerhen sempati geliştirmeyi deneyen mi...
Tayyip Erdoğan gösterilip Ekmeleddin İhsanoğlu’na ikna edilen mi, Ekmeleddin İhsanoğlu’na baktırılıp Selahattin Demirtaş’a ısındırılan mı dersiniz...
İşte böyle sihirli bir değnektir ehvenişer stratejisi...
Sizce hangisi; seçmenini kırk katıra mı, kırk satıra mı mahkûm edenler daha ehvenişerdir?
Paylaş