Paylaş
Kılıçdaroğlu’na kızgınlık büyüyor, yeterince kızmıyor diye.
Yumruğunu sıksın, bağırıp çağırsın, gök kubbeyi başa indirsin isteniyor.
Dün Sözcü’de Bekir Coşkun patladı.
Önüne kurşun attılar, yardımcısına kurşun sıktılar, çelengini yırtıp attılar, heyetini 29 Ekim’de törenden uzaklaştırdılar, o yine kızmadı diyor. Cumhuriyet’e operasyon yaptılar...
AB kızdı, AP kızdı, ABD kızdı...
Kılıçdaroğlu niye kızmamış?
***
Muhalefetten memnuniyetsizlik, yaygın bir hissiyat o cenahta.
Cumhuriyet geriletiliyor, rejim elden gidiyormuş ama nafile...
Kılıçdaroğlu bir türlü kızmıyormuş.
Sinir uçlarına dokunuluyor ki zıplasın.
Başlarda ‘sakin güç’, ‘Gandi Kemal’ sloganlarıyla göklere çıkarılan Kılıçdaroğlu’ndan şimdi tam tersi bekleniyor.
Sertleşmesi, kabarması, öfke rüzgârları estirmesi için üzerindeki baskı artıyor giderek.
***
Bence iktidara kızmak yerine tabanıyla açık açık konuşsun...
Türkiye’nin, ortalığı yangın yerine çevirerek halledilecek bir meselesi varsa kızmak iyi fikir olabilir. Sağduyuya mı, kızmaya mı ihtiyacımız var? Bu soruyu koysun önlerine...
Sorumlu bir muhalefet yürütmenin faydalarını sıralasın...
Öfkenizi, tepkinizi sandığa saklayın desin...
Seçmenini demokratik mücadeleyle sonuç almaya yönlendirsin...
Sandıkta kazanmanın mümkün olduğuna inandırsın...
Tabanını umutsuzluğa sürüklenmekten korusun, iktidar umudu aşılasın...
Ve...
***
AK Parti ile MHP elbirliğiyle başkanlığı mı getirecek?
Küsüp oynamıyorum demesin, dışında kalmak yerine içinde yer alsın, başkanlığı önleyemeyecekse doğru bir model kurulmasına katkıda bulunsun, Türkiye’nin yeniden inşasını iki partiye bırakmasın, masada otursun ki söz hakkı olsun, lafını dinletsin, siyasetini dikkate aldırsın...
Suriye’de, Irak’ta riskler mi büyüyor? AB’den mi uzaklaşıyoruz, demokratik dünyayla aramız mı açılıyor? İçe mi kapanıyoruz?
Zararlarını anlatsın ama sadece eleştirmesin, doğrularında iktidarın yanında da dursun, milli güvenlik konularında dayanışmasını da sergilesin, destek vermesini de bilsin, terörle mücadelesinde yalnız da bırakmasın...
***
Baskılara uyup sakın kızmasın Kılıçdaroğlu.
O beklentiyi karşılamanın beklenti sahiplerine de yararı dokunmayacak.
Said Nursi’nin şu tavsiyesini hatırlatsın onlara:
Bir şey bütünüyle elde edilemiyorsa büsbütün terk de edilmez.
MEZHEP SAVAŞI KIŞKIRTMALARINA GELMEYELİM
AVRUPA, 500 yıldır mezhep savaşlarının yaralarını sarmaya uğraşıyor.
Papa Françesko, pazartesi günü İsveç’teki bir ayinle startını verdi. Önümüzdeki bir yıl, Katolik kilisesiyle Protestan kiliseleri arasında yakınlaşma yılı.
Papa’nın, Hıristiyan dünyasında farklılıkları gidermeye büyük öncelik verdiği söyleniyor.
500 yıl olmuş, hâlâ geçmişin acı hatıralarını unutturmaya çalışacaklar. Bizimse kapımızda İslam dünyasının 30 Yıl Savaşları bir kıvılcım bekliyor.
***
Allah korusun, büyük mezhep savaşı ha çıktı ha çıkacak.
Irak Başbakanı İbadi, “Ankara’yla savaşmaya hazırız” diyor. Hadsizce boyundan büyük laflar ettiğini yazıyoruz.
Onun haddi değil ama konuşturan İran, bilmiyor muyuz?
Şii milis gücü Haşdi Şabi Telafer’e girdiğinde mi çakılacak kıvılcım, Musul’da Sünni katliamına giriştiğinde mi?
Sınıra tank, top, asker yığmış tetikte bekliyoruz.
Neyse ki Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Başika Kampı’na gerek kalmadığını söyledi. İran da arabuluculuk önerdi de hava yumuşadı biraz.
***
Ankara basiretli görünüyor, fakat ne kadar kaçınmaya çalışsa da Tahran durmayacak.
Türkiye var gücüyle önlemeye çalışırken kendini bir Şii-Sünni savaşının içinde bulabilir mi?
Sonu Şii için de Sünni için de yıkım ve felaket olacak bir çatışmaya mı çekilmek isteniyoruz?
Değil 500 yıl, bin yılda bile dindiremeyiz acılarını.
Kışkırtıcı çığırtkanlıklara azami dikkat zamanı.
Paylaş