Provokasyona gelmeyeceksek

CUMHURBAŞKANI Erdoğan, bildirici akademisyenlerin resmi görüşün dışına çıkma haklarını tanıyor.

Haberin Devamı

Dünkü konuşmasında şöyle dedi: 

 

Benim itirazım bu akademisyenlerin farklı düşünmelerine, farklı görüş ortaya koymalarına değildir. Türkiye`nin demokraside, hak ve özgürlüklerde geldiği yer itibariyle hoşumuza gitmese de farklı görüşlere, düşüncelere, bunların ifade edilmesine elbette ki saygı duyuyoruz.” 

 

Kanuni tanımlarımız da, toplumda yaygın olarak kabul görmeyen, sarsıcı ve şoke edici fikirlerin ifadesini düşünce hürriyeti kapsamında görüyor.

 

Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan da Başbakan Davutoğlu da bildirici akademisyenlerin bu sınırı geçtiğini düşünüyor.

 

Haberin Devamı

Erdoğan’ın yaklaşımına göre:“Buradaki mesele kendilerine akademisyen diyen bu kitlenin, tamamı yalandan, saptırmadan, propagandadan oluşan terör örgütünün dilini, üslubunu kamuoyuna dayatmasıdır.”

 

Ve Erdoğan’ın gözünde:“Terör örgütü adına elinize silah alıp kurşun sıkmanızla onun propagandasını yapmanız arasında hiçbir fark yoktur.”

 

***

 

Bizzat Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından dillendirilen görüş, resmi görüştür.

 

Dolayısıyla aynı resmi görüşün verdiği ruhsatla, bizlerin de resmi görüşten ayrılma hakkı var.

 

Madem gayriresmi düşünme hakkımız kanunla korunuyor, resmi görüşün en yukarıdaki temsilcileri de başımıza bir iş gelmeyeceği teminatını veriyor.

 

Bildirici akademisyenlere verilecek karşılık konusunda ayrı düşünen, ayrı düşündüğünü hiçbir baskı ve tehdit altında kalmadan yüksek sesle açıklamalıdır.

 

***

 

İki gündür yerden yere vuruyorum malum bildiriyi.

 

Haberin Devamı

Esasen, bildirinin içeriğine ilişkin olumsuz tespitlere katılıyorum.

 

Taha Akyol’la Prof. Atilla Yayla da benimle hemfikirler.

 

Dünkü Hürriyet’te okudunuz,

 

Taha Bey, PKK’nın şiddetine bir küçük sitem bile etmeyen, bir gözü kapalı, tek taraflı ve akademik objektiflikten tamamen uzak bir metin olarak değerlendiriyor.

 

Atilla Hoca da Yeni Yüzyıl’daki köşesinde kuvvetli eleştiriler getirdi, benzer itirazlarını tek tek sıraladı.

 

Yine de Cumhurbaşkanı’ndan farklı olarak o bildirinin ifade özgürlüğü kapsamında ele alınmasından yanalar.

 

Ben de bu görüşü kendime daha yakın buluyor ve benimsiyorum.

 

***

 

Evet kesinlikle haksızlıklarla dolu, yanlış ve tarafgir bir bildiri.

 

Haberin Devamı

Terörle mücadeleyi ‘kıyım ve katliam’ gibi ölçüsüz suçlamalarla yererken, güvenlik güçlerinin müdahalesine yol açan terör eylemlerini hiç yaşanmamışçasına yok sayıyor.

 

Akademik yaklaşımdan uzak olduğu kadar, barışseverlik ve demokratlıkla da bağdaşmıyor.

 

PKK terörüne tamamen kör, devletin operasyonlarına karşı fevkalade önyargılı ve adaletsiz bir dille yazılmış.

 

Devletin hak ihlali yaptığını, katliam işlediğini söylüyor.

 

Fakat PKK’nın suçlarından, yerleşim yerlerini işgal ederek ihlal ettiği haklardan, cinayetlerinden, silahlı zorbalıklarından tek kelimeyle bahsetmiyor.

 

Bunların hepsi doğru.

 

Akla, mantığa, izana, insafa, vicdana, hakkaniyete sığacak bir yanı yok.

 

Haberin Devamı

‘Demediğinizi bırakmasanız bile az’ dedirtecek kadar tepkiyi hak ediyor. Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın öfkeli çıkışlarına ‘Alın benden de bir o kadar’ dedirtecek kadar var. 

 

Fakat o kadar...

 

***

 

PKK’nın suçlarını örtbas ediyorlar, terör gerçeğinin üstünü örtme çabasındalar, gerçeğin işlerine gelmeyen kısmını çarpıtıyor, kapatıyorlar. 

 

Devlete gelince ise en ağır, en pervasız ithamlarla saldırmakta bir sakınca görmüyorlar.

 

Bunların hepsini teröre dolaylı destek, PKK’yı kollamak, PKK ağzıyla konuşmak, PKK’nın propaganda diliyle devletin terörle mücadelesini karalamak diye alabilirsiniz.

 

Ancak terörü açıkça övdüklerine, PKK’nın doğrudan propagandasını yaptıklarına yorulabilir mi?

 

Haberin Devamı

Silaha başvurdukları ya da başvurmaya çağırdıkları söylenebilir mi?

 

Ona yorulamaz, böyle söylenemezse o bildirinin ifade özgürlüğüne girdiği kanaati de yabana atılamaz.

 

***

 

Ayrıca sakin kafayla düşünelim. 

 

Tartışma ortamının sertleşmesi, terörle mücadelenin haklılığını mı kanıtlayacak, yoksa terör ve destekçilerinin eline yeni bir propaganda kozu mu verecek?

 

Olağanüstü provokatif, olağanüstü ajitatif bir bildiriyle karşı karşıya olduğumuz kesin.

 

Belki de yayımlayanların istediği tam da bu tepkiydi.

 

Devletin soğukkanlılığını kaybetmesi. İnfiale kapılması.

 

Bir hışımla bağıra çağıra üstlerine gitmesi.

 

Ve demokratik tahammülün sıfırlanması...

 

***

 

Üniversitedeki işlerinden atılmaları, cezai soruşturmalara uğramaları, peşlerine düşülmesi, ‘kanlarında banyo yapma’ tehditleri savrulması neye hizmet edecek?

 

Öfkeyle bağırıp çağırmalar kimin elini güçlendirecek, kimin argümanlarını çürütecek, kiminkini haklı çıkaracak?

 

Provokasyon tarafından da bakalım biraz.

Yazarın Tüm Yazıları