Paylaş
Ben ise nerede felsefe yapmak, şarkı sözü bile yazılamayacağı görüşündeyim.
Şöyle söylemiştim tartışma başladığında: “Popçu Sinan Akçıl’ın ‘Tabi Tabi’ adlı hit parçasını alın da ‘Senin bu aşkın uzayıp gidiyo, kalbim sana atmıyo’ gibi sığ, güdük, çocuksu ve yavan sözlerine bakın bir... Bir de Atatürk’ün sevdiği şarkılarda kullanılan Türkçeye, onun müzikalitesine, derinliğine, zenginliğine ve şiirselliğine. Osmanlıca, yani eski Türkçe bilenle bilmeyen arasındaki farkı anında anlarsınız...”
Tartışmayı yeni bir eşiğe taşıyorum.
Meğer değil şarkı, Aydınlık gibi ulusalcı bir gazeteye haber metni, TGB’lilerin pankart ve dövizlerine Atatürk sözleri filan dahi yazılamazmış popüler Türkçeyle.
* * *
Aydınlık gazetesinin bir haberini okurken fark ettim bu gerçeği. İnanmazsanız siz de okuyun:
“Türkiye Gençlik Birliği’nin, Kubilay’ın katledilişinin 84. yılında Ankara’da düzenlediği eylem görkemli geçti. Binlerce genç ‘Kubilay dirildi karanlığı boğacak’ sloganıyla Kızılay’da buluşarak Anıtkabir’e yürüdü...
Yürüyüş kortejinin önünde üzerinde “Şeyhler” “Dervişler” “Müritler” ve “Mensuplar” yazılı siyah toplar yer aldı. Gençler; topları Anıtkabir’e kadar ayaklarıyla yuvarlayarak yürüdü...”
* * *
Neymiş; şeyhlerin, dervişlerin, müritlerin ve dikkat buyurunuz ‘mensuplar’ın temsili kellelerini ta Anıtkabir’e kadar tepelemişler. Yani tekmeleye tekmeleye sürümüşler...
Bu eylemin, Atatürk’ün hangi özlü sözlerinden ilham aldığını ilk bakışta çözmüşsünüzdür. İkisini pankartlarına yazmışlar zaten.
Biri; “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir”. Öyleyse karanlıkla savaşacaksın...
İkincisi; “Gericiliği nerede görsem tepelerim, tepelerim, tepelerim”. Onlar da topunu birden sembolik olarak tepelemişler işte...
Fakat eylemin asıl dayanağı, Atatürk’ün tepelenecekler listesini içeren bir başka ünlü deyişi. Onu da bildiniz mi:
“Efendiler ve ey millet; biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz.”
* * *
TGB’nin, Atatürk’ün söylev ve demeçlerini sular seller gibi ezber etmiş, eylemlerinde bile ‘Nutuk’ okuma seanslarını es geçmeyen kadroları, ‘muhtaç olduğu kudreti’ Gençliğe Hitabe’den alıyor zannederdik. Fakat ‘meczup’ lafını ‘mensup’ şeklinde okuyup yazıyorlarsa Gençliğe Hitabe’den ne anladıklarını varın tasavvur edin...
Kubilay’ı anma eylemi için oturup çalışmışlar... Uzun değerlendirme toplantılarından sonra bu ‘top tepeleme’ eyleminde karar kılmışlar... O toplar imal edilmiş, üzerine tepelenecek kellelerin isimleri yazılmış, o isimler Atatürk’ün çok bilinen bir sözünden bulunup çıkarılmış... Ve bütün bu hazırlık süreçlerinde de içlerinden hiçbiri, “Meczup’la mensup ayrı şeyler ama arkadaşlar” diye uyarmayı akletmemiş...
Hepsi okumuş çocuklar oysa. Baştan ayağa ulusalcı şuur kesilmiş, baştan ayağa Atatürkçü bilinçle donanmış zehir gibi gençler. Meczupla mensup kelimelerini karıştırıyorlar...
Eğer meczup, mensup demek olsa ‘TGB mensubu eylemciler’ denildiğinde bunun çok fena bir anlama geleceğini düşünerek dahi bulabilirlerdi hatayı.
* * *
“Kamus bir milletin hafızası, kamusa uzanan el namusa uzanmıştır” der Cemil Meriç. Ondan hareketle bu yılbaşı ‘Aydınlık yarınlarımızın teminatları’na kamus aramağan edelim desem yanına bir de sözlük eklemem gerekecek şu durumda. Yoksa daha ‘meczup’un manasını sökemezken ‘kamus’un ne demek olduğunu nereden bilecek genç arkadaşlar?
Geleceğimiz, meczupla mensup kelimelerini karıştıran ve bu hatayı bir Atatürk özdeyişinde yapan kuşaklara emanet. Fark ettiyseniz ‘Atatürk vecizesi’ demiyorum artık, mümkün değil çıkamazlar ‘vecize’nin içinden.
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözündeki ‘hayat’, ‘hakiki’, ‘mürşit’ ve ‘ilim’ kelimelerinin Türkçeye mal olmuş Arapça kökenli kelimeler olduğuna da uyandırmayın. Onları hâlâ Osmanlıcadan arındırılmış pop Türkçe sanıyorlar.
Paylaş