Paylaş
İsmi lazım değil, aklı MİT TIR’ı komplolarında kalmış bir gazete, hâlâ eski ezberinden gidiyor. Ne yapıp ne edip saldırıdan bir Türkiye ayağı çıkaracak. Ne yapıp ne edip bir bağlantısını kuracak.
* * *
Ya bir saldırgan Suriye’den Fransa’ya geçerken Türkiye topraklarına ayak basmış olacak...
Ya düğmeye Türkiye’deki bir kumanda merkezinden basılmış olacak...
Ya altından, Türkiye’deki kamplarda beslenip barındırılmış ‘hücre elebaşısı’ bir mülteci çıkacak...
Ya da kullanılan silahlar allem kallem getirilip Suriye muhalefetine yardım taşıyan MİT TIR’larının yüküne bağlanacak.
Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısını, MİT TIR’larının IŞİD’e silah taşıdığına inandırmadan rahat etmeyecek bu arkadaşlar.
Dünyanın neresinde bir terörist katliam yapsa akan kanı Türkiye’ye bulaştırmadan olmayacak.
IŞİD vahşetinden AK Parti iktidarını sorumlu tutup Erdoğan’la Davutoğlu’nu Savaş Suçları Mahkemesi’ne çıkartmadan olmayacak.
Hakan Fidan’ı Miloseviç’lerin, Sırp kasaplarının yanında yargılatıp demir kafeslere kapattırmadan ne kendileri huzur bulacak, ne de bize huzur verecekler.
* * *
Savundukları bütün tezler, Paris katliamının altında kaldı. Bunu bile görmemek için gözlerini kapatmakta ısrar ediyorlar.
Esad’a karşı olmayı terör suçu sayıyorlardı, IŞİD’e destek kategorisine sokuyorlardı...
Oysa, kime yaradığına bakılacaksa bu vahşet sadece Esad ve müttefiklerine yaradı. Başka bir Allah kuluna değil.
Her ne hikmetse IŞİD denilen melanet Esad’ın düşmanlarını hedef almakta çok seçici. Varsa yoksa Esad’ı devirmek isteyenleri, hem de Esad’a düşmanlığından dolayı IŞİD’e dost olmakla suçlanan ülkeleri vuruyor.
‘Esad karşıtlığı eşittir IŞİD’le işbirliği’ şeklindeki düz mantık, Suruç ve Ankara katliamlarında iflas etmişti. Paris katliamı, bu tezi bir daha ağza alınmamak üzere toprağa gömmüş oldu.
* * *
Suriye’deki içsavaşta muhaliflerden yana taraf tutmamızdan dolayı ‘Peşaver sınırımıza geldi’ deniyordu...
Yanlış bir Suriye politikası izlendiği için sonunda ‘Taliban’a komşu olduğumuz’ söyleniyordu...
Bizim kapımıza dayandığı tezi işlenip durulurken Peşaver, bütün dehşetiyle Avrupa’nın kalbinde, Paris’te de boy gösterdi.
Coğrafi yakınlığa dayalı Peşaver yorumlarını bitirdi o gece. Suriye fenomenini anlamaktan ve açıklamaktan nasıl fersah fersah uzak bir bakış açısı olduğu ortaya çıktı. Hükmünü yitirdi Peşaver tezleri, geçerliliğini kaybetti...
* * *
‘Ortadoğu bataklığı’ teraneleri de göçtü. ‘Doğu’ya hasredilen bütün kötülükler ‘Batı’nın ortasında da meydana çıkmaya başladı. Ortadoğu’da yaşamakla Ortabatı’da yaşamak arasında ‘emniyette olmak’ bakımından bir fark kalmadı. Bir yerde güvende değilsen öbüründe de değilsin ne yazık ki...
Bu arada ‘Katil devlet’ sloganı da fena deşifre oldu. Paris katliamına gösterilen tepkiler ayna tuttu, o sloganın arkasında pişkince sırıtan ikiyüzlülük kendini ele verdi.
‘Paris’in göbeğinde eşzamanlı bir dizi katliam, devlet içinden destek ve yardım görmeden gerçekleştirilemez’ diyen bir herzevekil çıkmayınca... Ankara katliamı için ‘Devlet halkını vurmuştur, öldürmüştür, kurşuna dizmiştir’ demenin ucuzluğu da çırılçıplak teşhir oldu.
* * *
Eski tezlerden yıkılan yıkıldı fakat görmek isteyene. Şarktaki Garpçılar cephesinde değişen bir şey yok.
IŞİD, Türkiye ile Fransa’yı Esad karşıtı politikalardan caydırma gücüne dönmüş. Bizim HDP sözcüleri hâlâ Esad karşıtlarını IŞİD’le aynı kefeye koymakla meşgul...
En büyük tezleri çatır çatır çökmüş. Bizim zehir hafiyelik ürünü manşetlerimiz hâlâ aynı ‘Paris’i vuran IŞİD işbirlikçisi MİT TIR’ları’ tellerinden çalıyor...
Dünya tersine dönse saplandıkları tezlerden dönmeyecekler, anlaşıldı.
Paylaş