Paylaş
Barolar Birliği’nin dün gazetelerde yayınlanan tam sayfa ilanı da bu iki tarz arasındaki farkı, en dar kafalıların bile gözüne soktu.
Artık bu ilandan önce ve bu ilandan sonra olmak üzere, iki dönemi var eleştirel tavrın.
Böyle bir ilan hiç basılmamış gibi olmayacak bir daha.
Anlayışı kıt olmak bile, doğru muhalefet tavrının ne olduğunu anlayamamanın mazereti sayılamayacak bundan böyle.
Hiçbir kavrayış sorunu, Prof. Metin Feyzioğlu ve ekibinin manifestomsu bir ilanla somutlaştırdığı bu idraki, bu şuuru ıskalayamayacak.
Baykal, bir huruç harekâtıyla kemikleşmiş kalıpları kırdı. Yol açıldı, iktidar-muhalefet ilişkilerinde yeni bir çığırın ilanı bu.
* * *
İlanın tepesindeki başlıkta, büyük harflerle 3 satır halinde “Saldırının hedefi Türkiye Cumhuriyeti’dir/Cevabı Türk milleti verecektir/Çözüm çoğulcu-katılımcı demokrasidedir” yazıyor.
Sayfanın sonunda ise Türkiye Barolar Birliği imzası yer alıyor. Fakat başkanın adı eklenmemiş.
Metni detay kalabalığından ari, sade ve rafine tutmaya, kurumsal kimliği öne çıkarmaya özen göstermişler.
Giriş ve sonuç cümleleri dışında 6 madde sıralanıyor. 6 maddede Ankara’daki melun saldırıya nasıl bir karşılık verilmesi gerektiğini özetliyor Barolar Birliği.
2. maddede diyor ki: “78 milyon vatandaşımız millet olma bilinciyle kucaklaşırsa sinsi planlar hedefine ulaşamayacaktır.”
3. maddede uyarıyor: “İç siyaset hesaplarıyla kutuplaştırılmış, birbirine düşman edilmiş bir millet, varlığına kasteden saldırılar karşısında tek vücut olamaz.”
Aynı maddede, tek vücut olmanın ‘devleti yönetenlerin her yaptığını onaylamak veya karşı çıkmak’ manasına gelmediği de açıklığa kavuşturuluyor.
4. maddede ise herkesi şunu bilmeye çağırıyor: “Devleti korumak, siyasi iktidar lehine çalışmak değildir. Siyasi iktidarı eleştirmek de devlete düşmanlık yapmak değildir.”
“Top-yekûn saldırıya top-yekûn cevap ancak böyle olur” cümlesindeki kelime oyunuyla da obüs toplarına selam çakıyor, oradaki göndermeyi belirginleştiriyor.
* * *
‘Terörle savaşta devletin yanında durmaktan korkmayın, muhalifliğinize halel getirmez, eleştirelliğinizi bozmaz, AK Parti karşıtlığından çıkmazsınız, korkmayın’ ayarında cesur bir ses...
Siz de bu ilanda gezinen Baykal esintilerini yakalamışsınızdır.
“Terörle mücadelenin başarılı olması ve buna destek olmak hepimizin görevidir” demiyor muydu Baykal!...
“Bu sorunların ağırlaşıp krize dönüşmesinde 13 yıllık iktidarın doğrudan sorumluluğu”nu inkâr etmeden de teröre karşı tek vücut olunabileceğini göstermiyor muydu?
“Terörü muhatap alıp meşrulaştıran ve terörle müzakere eden AKP’dir. Ama bu yanlış politikalar karşısında ‘Ne yapalım beter olsun’ diyecek halimiz yoktur” farkındalığını yaymıyordu muydu?
“Suriye sorununun bu hale gelmesine kim yol açtıysa o altında kalsın, bize ne deme hakkımız yoktur” bilincini uyandırmaya soyunmuyor muydu?
“AKP’ye karşı çıkmakla Türkiye’ye sahip çıkmak arasındaki ayrımı yapabilmek devlet adamı olmanın gereğidir” diyerek yeni bir bakış getirmiyor muydu?
* * *
Kılıçdaroğlu’nun, Baykal’a tepki gösterirken onu haklı çıkarmasındaki ironiyi de hatırlayalım:
“Tam AKP dış politikada sıkışmışken ortaya çıkıp can simidi olmayı seçti. Davutoğlu, Sayın Baykal’a teşekkür edecek. Türkiye’nin iflas eden dış politikasına bundan büyük destek bulabilir miydi?...”
AK Parti’yi sevindirme, hizipçilik, istediğini alamadığı için saldırma ve benzeri klasik suçlamalarla... Baykal’ın kişiliğini yıpratarak eleştirilerini itibarsızlaştırma, kendisini karalayarak sözlerinin etkisini kırma yöntemine başvurmuştu.
* * *
Kılıçdaroğlu, dışarıda sıkışan iktidarı içeride de köşeye sıkıştırmaktan yana.
Baykal ise Suriye politikasına bütün itirazlarını saklı tutarak YPG mevzilerini vurmayı meşru hak görüyor ve savunuyor.
Müttefiklerinin dostluğundan emin olamadığı, düşmanlarının hızla çoğaldığı bir kıskaçta Türkiye.
Davutoğlu’nun ‘dost hüviyetini kaybedersiniz’ çıkışı bile caydırıcı ve ikna edici olamıyor.
Kalbinden vurulduğunu söylediği gün, YPG’ye vurmayı kesmesini yineleyebiliyor ABD. YPG’yi terör örgütü değil, IŞİD’e karşı etkili savaşçı kabul etmekte diretebiliyor.
Böyle bir yalnızlaşmayla boğuşurken muhaliflerinden iktidara atılan simit, iktidara değil Türkiye’ye atılmıştır.
‘Can simidi olmak’ değil, düşman saldırdığında bütün iç hesaplaşmaları bir kenara bırakıp ‘tek yürek olmak’tır bunun adı.
Bravo Deniz Baykal, var ol Barolar Birliği. Vatanperver muhalefet budur.
Paylaş