Paylaş
Sağ olsunlar, “Bülent Arınç’ın aforizmaları” başlıklı yazımı kimlerin sosyal medyada paylaştığını ifşa ederek gözümü açtılar.
‘Bugün 3’ü de bu yazıyı paylaştı’, ‘Bugün de birlikte hareket ettiler, Arınç’a destek veren 3 isim aynı yazıyı paylaştı’ gibi zehir hafiyelikler sağ olsun.
Gizli ilişkiler ağını çözdüler.
Biri yazıyor, 3’ü de yüzlerce kişiyle birlikte Twitter’da RT’leyerek yayıyor. Alın size dört dörtlük örgütlü faaliyet. Bütün unsurları oluşmuş durumda.
Onca RT içinden Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin ve Suat Kılıç’ın retweet’lerini ayıklayarak mercek altına almak yetenek ister. Aradaki karanlık irtibatı yakaladıkları gibi deşifre ettiler. Helal olsun.
* * *
Yazı yazmayı bireysel bir eylem zannederdim. Bazen fevri bir çıkış ama her zaman münferit bir olay diye bilirdim.
Meğer teşekkül halinde bir işmiş ve ben de bulaşmışım.
Bireysel düşüncelerim, münferit yazı yazma olayım organize faaliyet niteliği kazandı birden; örgütlü düşünme, teşekküllü yazma kapsamına girdi.
Neye karıştığımı anlamış, enayiliği kavramış bulunuyorum. Bunu sağladıkları için de medya sitelerine müteşekkirim. Sayelerinde, hayat kurtaran bir bilinç düzeyine ulaştım.
Elim titriyor artık yazıya oturunca, dört kere düşünüyor, kim RT’ler kim RT’lemez diye kılı kırk yararak basıyorum tuşlara.
Ne de olsa benim sorumluluğumda, yazıyı kimin okuyup kimin paylaşacağı artık yazanı da bağlıyor. Yeni gerçekliğimiz bu.
* * *
Bir de eskiye giden tanışıklıklar, selam alıp vermeler, dostluklar filan da varsa arada, hafazanallah, başı belaya girmekten feriştahı gelse kurtaramaz. Büyük tehlike.
Önünüze koyarlar tanışıklık kanıtlarınızı, üstüne de eklerler akıllı telefon ekranından alınmış RT’leme imajlarını. Çıkın bakalım işin içinden.
Dil döker durursunuz artık yazmanın neden teşekküllü bir eylem olmadığını, fikir alışverişinin niçin illegal silah ticareti gibi görülemeyeceğini, aklı ortaklaşmanın ne münasebetle suç ortaklığı sayılamayacağını, eleştirinin nasıl kaçakçılık yada suikastla bir tutulamayacağını izah için.
Anlatın anlatabilirseniz.
* * *
Yetti bana, gözüm yıldı.
Tuğçe Kazaz’ın trollemesine gelir miyim bir daha.
‘Yok dün iktidara yanaşmış, bugün kırk yıllık Bülent Arınç’a AK Particilik ve Erdoğancılık taslıyormuş... Yok Erdoğan’la Arınç’ın arasına girecek yüzü buluyormuş... Yok Facebook’lardan döşenip kalayı basıyor, yok Arınç’a bile dava adamlığı satıyor, edep adap öğretmeye kalkıyor, hizaya sokmaya, istikamet vermeye yelteniyormuş... Vay ne günlere kalmışız, vay bunu hangi yürek kaldırırmış, vay bu işler ucuzlamış da ayağa mı düşmüş, vay kurdun kuzuya boğdurulmasına seyirci mi kalınırmış’ der miyim...
Düşer miyim bir daha...
Aydınlandım, türedi provokasyonlarına tövbe gelmem bundan böyle.
Yazar mıyım hiç, ‘savrulmaya bak, dünün medyasını siyaseti dizayn etmekle, hükümet getirip hükümet götürmekle, perde arkasından ülkeyi yönetme peşinde koşmakla suçlayanlar, yeni medyalarında eskisine bin rahmet okutuyor, güç ihtirası o raddede ki böyle mesleki deformasyonun misli görülmemiş’ diye...
Muhalefeti, doğru-yanlış ayırmadan iktidarın her şeyine karşı çıkmakla suçlayanlara bakıyorum. Kendi içlerinden yükselen her özeleştiriyi muhalefet ağzı diye yaftalıyor, düşmanı sevindirmek ithamıyla mahkûm ediyorlar.
‘E hani siyasi partiler birbirinin düşmanı değil rakibiydi. E hani muhalefetin yaptığı gibi ‘o diyorsa kötüdür’ mantığıyla toptancılık yapmak yanlıştı; önyargıyla hareket etmeyip doğru eleştirilerden yararlanmak gerekirdi. Bu ne yaman çelişki’ der miyim...
* * *
Artık yapacağım, eski bakanlar Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin ve Suat Kılıç gibi AK Parti’yle özdeşleşmiş emektar isimlerin RT’leyebilecekleri sakıncalı içeriklerden kendimi sakınmaktır.
Ve Tuğçe Kazaz gibi iktidarın hazırına konanların çok hoşlanıp üstüne atlayarak RT’ledikleri şöyle makbul haberleri bulup paylaşmaktır:
“Kürt sanatçı Çıyager, HDP ve terör örgütü PKK’yı eleştirdiği için bir süre önce saldırıya uğramıştı. Ünlü Kürt sanatçı Şivan Perwer, TRT Kurdî’ye konuşarak saldırıyı kınadı.
Dedi ki kendisinden yana olmayan herkesi ‘karşıt’ olarak yaftalıyorlar. ‘Ya benden yana olursun ya da karşımda’ diyorlar. Bunlar faşizmin biçimleri.”
Paylaş