Paylaş
KARAR verildi; diyalog var ama şimdilik koalisyon yok. Medeni bir işbirliği var ama ortaklık henüz yok.
Aralarında gelişen karşılıklı saygı ve ortak anlayış baki. Dostça ayrıldılar. Restleşmeden bitirdiler. Kapıları kapatmadılar. Ancak karşılıklı nezaket ve ‘açık kapı’ politikasını sürdürseler de istikamet erken seçim...
* * *
AK Parti ile CHP’nin koalisyon girişimi, okyanusu geçip derede boğuldu. Uzlaşmaz denilen onca çelişkiyi uzlaştırdılar, giderilemez denilen onca farklılığı giderdiler, siyaset çizgileri arasında açılan derin uçurumu kapatmaya çok yaklaştılar. Fakat kuracakları ortaklığın süresiyle ilgili vade farkını aşamadılar.
Davutoğlu’yla Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını dinledim, iki partinin genel merkez koridorlarından sızan fısıltılara da kulak kabarttım, çıkardığım sonuç şu:
Ankara Palas’taki son oturumda Davutoğlu son teklifini yaptı, ‘reform odaklı seçim koalisyonu’ dedi.
Kılıçdaroğlu diretti, ‘4 yıl ufuklu icraat koalisyonu’ndan aşağı inmedi.
Ortayı bulamadılar. Müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanmasının arkasında, özellikle süre konusundaki bu ihtilaf var.
* * *
Anlaşmaya hiç olmadığı kadar yakındılar.
Tiyatro yapmıyorlardı. Gerek CHP gerekse AK Parti’deki iç istişarelerden, yönetim toplantılarından gelen haberler, taktik icabı ya da oyalamaca için görüşmediklerini teyit ediyordu.
Koalisyonu samimiyetle istiyorlardı. Katakullisiz, kandırmacasız...
Görüş ayrılıkları, hükümetlerine biçilecek vadeye kadar düşmüştü. Ramak kalmıştı, oldu olacaktı, el sıkışıp ülkeyi rahatlatacaklardı.
Devlet Bahçeli’nin demesiyle ‘AK Parti ile CHP arasında geniş tabanlı bir koalisyonunun kurulması an meselesi’ydi.
Fakat anlaşamadan kalktılar masadan. Belki bir gün dönmek üzere, seçim arası verdiler. Onun için olası bir uzlaşmayı kimin bozduğu konusunda birbirlerini suçlayıcı bir dil kullanmıyorlar. Arkalarından gayet saygılı konuşuyorlar.
Koalisyon kuramadılar ama kurdukları diyaloğun da önemli bir kazanım olduğunun farkındalar. Hiç değilse onu korumak konusunda bir özen ve dikkat içindeler. En azından şimdilik...
* * *
Biri kısa, diğeri uzun ömür biçmekten yanaydı.
Biri reform, diğeri restorasyon nitelemesini kullanmak istiyordu.
Biri seçim, diğeri icraat hükümeti olmasını öneriyordu.
Hepsi bir arada olamazmış gibi isim, sıfat ve vade tercihlerinde uyuşamadılar.
Sanki bir isim vermeleri, kuracakları hükümetin önüne bir sıfat koymaları şarttı.
Adına ‘Seçim koalisyonu’ demeden de kısa vadede seçime götürecek bir icraat hükümeti kurulamazdı sanki.
Restorasyon demeden de restorasyon, onarım demeden de onarım yapmak siyaseten mümkün olmazmış gibi...
Süre ve tanımda fikir birliği sağlayamadılar.
Daha ‘koalisyon’un tanımında bile anlaşamadıkları ortaya çıktı üstelik. Meğer birbirlerini tamamen yanlış anlamışlar. Davutoğlu, ‘reform odaklı seçim koalisyonu’ modeliyle masaya esaslı bir ortaklık teklifi sürdüğünü zannederken... Kılıçdaroğlu, başka bir şey zannetmiş onu. Sadece seçim hükümeti önerisini konuştuklarını, kendilerine doğru dürüst bir koalisyon teklifi dahi yapılmadığını düşünüyor.
Neticede, niye koalisyon yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatacakken niye yapmadıklarını anlatıyorlar şimdi.
Kapıyı açık bırakıp önce, son bir kez seçimi deneyecekler.
Gerekçelerinin ne kadar inandırıcı ve ikna edici olduğunu ise artık seçmen tartacak.
* * *
Neden böyle oldu?
Hükümet kurma sorumluluğu taşıyan hangi partiye sorsanız, ‘Türkiye hükümetsiz kalmaz’ diyor. ‘Hiçbir tayyare ilelebet havada kalmaz’ türünden, aksi söylenemeyecek kitabi bir doğru.
Fakat iş, o hükümetin nasıl kurulacağına gelince aralarındaki makas açılıyor.
Ondan böyle oldu.
MHP, ‘kapı duvar’ politikasını değiştirmedi. CHP ise seçeneksizlikten aldığı güçle hazır kıstırmışken AK Parti’yi kendi şartlarında bir ortaklığa zorladı.
AK Parti de o köşeye sıkışmayı reddetti.
Neyse ki dağıtmadan, devirmeden kalkmayı başardılar masadan.
Elde bir koalisyon yok ama sıfıra sıfır da değil müzakere bilançosu. Bir dahakine kaldıkları yerden görüşmek üzere seçim arası verdiler diyelim.
Paylaş