MİT Şefi’nin mahrem profili

Amerika’yla İsrail’in Fidan’dan kuşkulandığını çıtlatıyor, topladıkları hassas istihbaratı İran’a fısıldamış güya.
Zaten İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, bismillah daha ilk günden “MİT’te MOSSAD’ın sırları var, Hakan Fidan onları İran’a verebilir” dememiş miydi? Sene 2010...
İstihbaratçı paranoyası da olabilir, haklı bir şüphe de diyelim...
Fakat cümle öyle bir yerleştiriliyor ki yazıya, bütün analiz bir yana, o ifşaat bir yana.
Gazete, hedef gözeterek nokta atışı yapıyor, güvenilirliğine saldırıyor Fidan’ın.
Yanı sıra, istihbarat dünyasında kaygı ve kuşku uyandıran ama son derece saygın biri olduğunu da söylüyor.
Dengeli ve objektif olacak ya... Rüşvet-i kelam veriyor aklınca. Başka övgüler de var, medhü senada cömert tutulmuş yazı.
Sadede gelindiğinde ise MİT’in, onunla MOSSAD ve CIA’nın kontrolünden çıktığı iması ortaya sürülüyor. Zurnanın zırt dediği yer de burası.
Hakan Fidan’ın mahrem portresini, gazetenin Washington ve İstanbul merkezli iki muhabiri birlikte çalışmış.
Metnin tamamı çevrildi, hurriyet.com.tr’de bulabilirsiniz.
Söylenen belli. Bir de söyleyene bakar mısınız!
İddiaların kaynağı kim? CIA, Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı’ndan eski ve halihazırdaki yetkililer. Çoğu ismen zikredilmiyor ama.
İlk görüşmesinde Tayyip Erdoğan’ı Oval Ofis’e, ‘Selamünaleyküm/vealeykümselam’la buyur eden kimdi?
Barack Hüseyin Obama.
Sözüm ona ‘Haydut devlet’ İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Ruhani’ye telefon açıp ‘Hüda hafız’ diyerek Allah’a emanet eden kim? Başkan Obama.
İbretiâlem için cezalandıracağını haykırırken Rusya ve Esad’la ansızın el sıkışan... Aradan sıyrılarak dost ve müttefik Türkiye’yi yüzüstü bırakan kim? Aynı Obama.
Düne kadar, aracı olsun diye Türkiye’den ricacı olurken... Bugün büyük şeytan Amerika’yla aracısız dirsek temasına giren kim? İran Cumhurbaşkanı Ruhani.
Arkasını sağlama almak için Rusya üzerinden haber salan, Esad’ı kurtarmak uğruna Siyonist İsrail’e el altından zeytin dalı uzatan kim?
İran’ın Lübnan’daki gücü Hizbullah...
Satan kim, satışa gelen kim bu durumda? Güvenilmez olan kim?
Hakan Fidan’a nüfuz edemediler. Yani çözüm sürecine ve İmralı’yla görüşmelere, aynı zamanda Suriye, Mısır operasyonlarına da nüfuz edemediler.
E alışık değiller Türk istihbaratının kendilerinden bağımsız hareket etmesine.
Onlar Tahran, Şam ve Moskova’yla kedi-köpek gibi didişirken Türkiye iyi geçiniyordu.
Onlar can-ciğer kuzu sarması olmaya yollandı, Türkiye kendi yoluna gidiyor.
Boşuna değil attıkları başlık: “Türkiye’nin istihbarat şefi Suriye’de kendi yolunu çizdi”...
Amerika’dan ve İsrail’den “Bağımsız bir istikamet tutturmak” beleşe mi sandınız?

Fatih’ten Rabia’ya bir iki!

DÜN, Fatih Camisi’ndeki cuma çıkışında bir metin imzaya açıldı. Prensip olarak ortak bildirilere imza koymasam da bütün kalbimle destekliyorum.
Şöyle diyor:
“Bugün Mısır’da demokrasiye yapılan darbenin 100. günü...
Tam 100 gündür, Batı’nın demokrasiyi savunan tüm ülkeleri, aydınları, gazetecileri Mısır’da demokrasinin, sivil halkın katledilmesini sessizce izliyor...
Biz aşağıda imzası bulunanlar;
... Dini, inancı, milleti, mezhebi, ülkesi, ideolojisi ne olursa olsun milletin iradesine kasteden her kesime ve her eyleme karşıyız, karşısındayız, lanetliyoruz ve bunu ilan ediyoruz.
Ayrım yapmaksızın herkes için adil, özgür, barışçıl ve inançlara saygılı ‘yeni bir dünya’ istiyoruz”.
Fatih-Harbiye çatışmasından bunalanlar için, ferah bir hat Fatih-Rabia. Hem Cihangir’e de uğruyor; Nişantaşı, Bebek ve Etiler’den de geçiyor.
Mehmet Yılmaz dahi gönül rahatlığıyla atlayabilir bu tramvaya. Herkes için, her yere demokrasi seferi kalkıyor, haydi!...